Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mübarek sözleri asırlar boyunca sadırlara şifa kaynağı olmuş, sahabe nesli bu müba[1]rek sözleri Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) fem-i muhsininden çıktığı ilk günden itibaren aktarmaya başlamıştır. Ashab-ı Kiram, Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “Bizden bir şey işitip, onu aynen işittiği gibi başkalarına ulaştıran kimsenin Allah yüzünü ağartsın.” sözünün ilk muhatabı olarak bu aktarım sırasında hadislerin doğru nakle[1]dilmesine ve manalarının doğru anlaşılmasına özen göstermiştir. Sahabe neslinden sonra gelen nesiller de hadisleri ve manalarını doğru aktarma gayretini devam ettirerek hadislerin, en doğru şekilde günümüze ulaşmasına vesile olmuşlardır.
Bizlere sahih senedler ile ulaşan Hadis-i Şerifler arasında hepimizin mutlaka yakından duymuş olduğu “Kişi sevdiğiyle beraberdir.”1 şeklindeki rivayetiyle meşhur olan bir Hadis-i Şerif vardır ki gelin bu yazımızla birlikte Asr-ı Saadete doğru kısa bir yolculuk yapalım. Bu yolculukta önce Ashab-ı Kirama sonra kıymetli âlimlerimize misafir olalım, bu Hadis-i Şerif’i bir de onlardan dinleyelim.
SEN SEVDİKLERİNLE BERABERSİN
Enes b. Malik’ten (Radiyallahu Anh) naklolunduğuna göre bir adam, Resulullah’a (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gelerek kıyamet gününü sordu ve: “Kıyamet ne zaman kopacak?” dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurduğunda, adam: “Bir şey hazırlamadım. Ancak ben Allah ve Resulünü severim.” diye karşılık verdi. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Sen sevdiklerinle berabersin”2 buyurdular. Hadis-i Şerifin bir başka rivayetinde ise adamın “Ya Resulullah! Ben çok namaz, oruç ve sadaka hazırlamadım lâkin ben Allah’ı ve Resulü’nü severim.”3 şeklinde yanıt verdiği nakledilmektir.
Enes (Radiyallahu Anh) bu hadisi naklettikten sonra İslâm’dan sonra artık Peygamberin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “‘O hâlde sen sevdiklerinle berabersin’ sözünden daha fazla hiçbir şeye sevinmedik.” buyurduktan sonra, “Ben, Peygamberi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ebubekir’i ve Ömer’i (Radiyallahu Anhüm) seviyorum. Amellerim onlar gibi olamasa da bu sevgim sebebiyle onlarla birlikte olmayı ümit ediyorum.” buyurmuştur.
Bu Hadis-i Şerif, “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” şeklinde çok sayıda sahabe tarafından rivayet edilerek mütevatir seviyesine ulaşmıştır. Buharî ve Müslim başta olmak üzere Ebu Davud et-Tayâlîsî, Ahmed b. Hanbel, Tirmizî, Bezzâr, Ebu Ya‘lâ el-Mevsılî ve Taberânî gibi birçok hadis âliminin eserlerinde yer verdiği hadis, sahabeden Enes b. Mâlik yoluyla rivayet edilmiştir.
Müminlere bir müjde niteliğindeki bu Hadis-i Şerifi ilk duyduğumuzda akıllarımıza şöyle bir soru gelebilir: Nasıl olur da Efendimizden (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) amel ve derece bakımından aşağıda olan bir kimse onunla aynı cennette olabilir? Bu soruya İbn Battal şöyle yanıt vermektedir: “Bir kimse bir kulu Allah için severse muhakkak Allah onları cennetinde bir araya getirecektir. Velev ki ameli, sevdiği zatın amelinden az olsun. Bunun sebebi o zatın sulehâyı taat ve ibadetlerinden dolayı sevmesidir.”4 . Hadis-i Şerifte “kişinin, sevdikleriyle beraber olduğu” genel bir kaide ve ifade ile anlatılmaktadır. Öncelikle buradaki beraberlik, her bakımdan yani fazilet ve derece bakımından beraberlik demek değildir. Aynı yerde veya mecliste bulunan insanlar, beraberdirler ama gerçek durumları, imkânları ve manevî değerleri farklı farklıdır. Peygamberi sevdiği için onunla beraber olacağı belirtilen kimse, Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile aynı seviyede olacak demek değildir. Ama onunla cen[1]nette bulunma ve onu görebilme imkânına sahip olacak demektir.5
GERÇEK MANADA SEVGİ
Hadis-i Şerifte birlikteliğin ön koşulu olarak zikredilen sevgi gerçek manada sevgidir. Gerçek manada sevmenin en güzel örneğini bizlere her konuda örnek teşkil eden Ashab-ı Kiram’a baktığımızda görmekteyiz. Onların evlatlarını, canlarını ve mallarını Allah’a ve Resulü’ne hiç düşünmeden feda etmeleri, onların sevgisini diğer tüm sevgilerin üzerinde tutmaları, bize gerçek sevginin ne denli olması gerektiğini göstermektedir. Hadis-i Şeriften de anlaşılacağı üzere, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte olmak onu hakîkî manada sevmekle mümkün olmaktadır. Bu ise önce Allah Teâlâ’yı samimiyet ve ihlas ile sevmek, bu sevginin bir tezahürü olarak Peygamberinin sevgisini tüm sevgilerden üstün tutmakladır. İbnü’l-Kayyım bu hususta şöyle söylemektedir: “İnsana olan tazim ve muhabbet ancak Allah Teâlâ’nın muhabbetine tâbi olarak caiz olur. Resulullah’ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sevmek gibi. Çünkü ümmeti, Allah Teâlâ O’nu sevip yücelttiği için sevmektedir. Ehl-i ilmi ve ehl-i imanı sevmek gibi. Zira Allah yolundaki cehd ve gayret, Allah’a iman, Allah’ın sevdiği şeylerdir. Allah’ın sevdiğini sevmek, Allah sevgisindendir…”6
SÂLİHLERİ SEVERİM AMA ONLARDAN DEĞİLİM BELKİ BU SEVGİMDEN DOLAYI, ŞEFAATE ERERİM7
Kişi sevdiğiyle beraberdir hadisine karşı bakış açımızı samimiyetimiz ölçütünde genişletmemiz gerekir. Yaptığımız her işimizde niyetlerimizi gözden geçirerek, namazımız, ibadetlerimiz, hayatımız ve ölümümüz sadece âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ’ya karşı amellerimizde samimî davranarak bu bilinçle hareket etmemiz gerekir. Burada kastettiğimiz kemmiyetten ziyade keyfiyettir. Zira, Hadis-i Şerifte de geçtiği üzere amellerinin azlığının cennette Resulullah ile birlikte olmaya engel teşkil edeceğini düşünen ancak samimiyetle Allah ve Resulü’nü sevdiğini söyleyen sahabeye Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanıtı “O hâlde sen sevdiklerinle berabersin.” olmuştur. Allah Teâlâ’ya karşı samimiyetimizi artıracak yolları tespit etmekse bizlere düşmektedir. Bunların en başında haramlardan sakınarak, Sünnet-i Seniyyeye ittiba etmek ve bilhassa bizlere Allah’ı hatırlatacak salih kimseleri sevmek ve bir arada bulunmak gelmektedir. İmam Gazalîʼnin (Rahmetullahi Aleyh) buyurduğu gibi gayr-i müslimler, fasıklar ve gafillerle beraberlik, zamanla zihnî beraberliğe, zihnî beraberlik de bir müddet sonra kalbî beraberliğe dönüşür. Bu ise, insanın adım adım helâke sürüklenmesi demektir.
1 Buhârî, “Edeb”, 96
2 Müslim, “Birr”, 163
3 Müslim, “Birr”, 164
4 Aynî, Umdetü’l-kârî, 22: 197.
5 İmam Nevevi, Riyâzü’s-Sâlihin, Tercüme ve Şerh: M. Yaşar Kandemir, İsmail Lütfü Çakan, Raşit Küçük, Erkam Yayınları, İstanbul 2004, C.2, s., 714, 715.
6 İbn-i Kayyım el-Cevziyye, Cilâü’l-Efhâm, s. 297
7 İmam Şafiî