Cumartesi, Mayıs 17, 2025

Vahyin Işığında Oruç İbadeti

Mualla Namlı

Paylaş

Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de kullarına emrettiği amel ve ibadetleri bizlere bildirmiştir. İslâm’ın beş şartından sayılan oruç, bu ibadetler arasında yer almaktadır. Bakara Suresi’nin 183 ve 184. ayetlerinde Allah Teâlâ oruç ibadetiyle ilgili şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı. İçinizden hasta veya yolcu olan, başka günlerden sayısınca tutar. Orucu tutmakta zorlananlar için bir yoksulun (günlük) yiyeceği kadar fidye yeterlidir. Bir iyiliği mecbur olmadan yapan için bu (yaptığı) iyidir. Ama orucu tutmanız -bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.”

Oruç kelimesi, sözlükte “bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak” anlamına gelen Arapça savm (sıyâm) kökünden türeyen bir kelime olup Kur’an-ı Kerîm’de on üç yerde hadislerde ise birçok yerde geçmektedir. Terim olarak ise oruç, tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar şer’an belirlenmiş ibadeti yerine getirmek niyetiyle yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmayı ifade eder.1

Allah Teâlâ, ardında sayısız hikmetler barındıran bir ibadeti kullarına emretmiştir. Oruç, kulların maddî ve şehvanî arzu, heva ve isteklerinden kendilerini engellemek suretiyle kulların ruhaniyetini beslemektedir. Bu yüzden Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) pek çok hadisinde orucun ehemmiyetini bildirmiş, özellikle evlenmeye güç yetiremeyen gençlere oruç tutmayı tavsiye etmiştir. Yine bir Kudsî Hadis-i Şerifte Allah Teâlâ orucu diğer ibadetlerden ayırarak şöyle buyurmuştur: “Oruç, Benim içindir ve onun mükâfatını ancak ben veririm.”2

ORUÇ EMRİ MERKEZİNDE TEFSİRLERE GENEL BİR BAKIŞ

Müfessirlerimiz, Bakara Suresi’nin 183 ve 184. ayetleri bağlamında orucun kavramsal çerçevesini çizmiş, konu hakkındaki rivayetler ve işârî yorumlar gibi pek çok hususa değinmişlerdir. Ayet-i Kerime daha derinden incelendiğinde lafızlarındaki bazı hususiyetler dikkat çekmektedir. Örneğin bu ayetin diğer pek çok ayetten farklı olarak “Ey iman edenler!” diye hitap cümlesiyle başlaması çok özel bir durumdur. Hasan-ı Basri’nin de dediği gibi bu tarz hitap cümlelerinde çok dikkatli olunmalı, ayet-i kerimeye kulak verilmelidir. Zira hitap cümleleri yer alan ayetlerde ya yapılması gereken bir emir ya da kaçınılması gereken bir nehiy vardır.3

Tefsir kitaplarında yer alan diğer bir husus ise oruç ibadetinin Peygamberimizden önce gelen diğer peygamberlerin kavimlerinde de emredilmiş bir ibadet olmasıdır. Her ne kadar önceki ümmetlerin uygulamaları, oruç tuttukları zaman vs. gibi vasıflar farklı olsa da bu ibadet tüm ümmetler için adeta maddî ve manevî bir kalkan olmuştur. Bu yüzden Allah Teâlâ, Ayet-i Celilede özellikle “sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi…” ifadesini bildirmiştir ki bizden önce oruç tutan toplulukların varlığı bizim için tenbih ve teşvik mahiyetindedir. Sanki bu ayette Allah Teâlâ kullarına, “Oruç size külfet ve zor bir amelmiş gibi görünmesin, sizden önce de oruç ibadetini ifa eden ümmetler oldu.” buyurmuştur.4

  1. ayetin sonunda “… umulur ki sakınırsınız” ifadesi geçmektedir. Fahreddin Râzî tefsirinde oruç ibadetinin ve sakınmanın alakasını şu şekil[1]de kurmuştur; “Allah Teâlâ bu söz ile orucun şehveti kırdığını ve heva-hevesi kötü şeylerden alıkoyduğu için, takvayı doğurduğunu bildirmiştir. Çünkü oruç taşkınlıktan, şımarıklıktan ve fuhuştan alıkoymaktadır; zira oruç mide ve şehvetin gücünü kırar. Bu ibadet kişiyi haramlar ve kötü davranışlardan engelleyici, dünya makamlarını ahirete tercih etmekten menedicidir. İşte oruçlu kişide oluşan bu hâller takvanın sebeplerinin o kişide toplanmasını sağlar. Buna göre ayetin manası da şöyle olur: ‘Ben size, kendisi ile kitabımda övdüğüm ve bu Kur’an’ın kendileri için hidayet rehberi olduğunu ilân ettiğim muttakilerden olasınız diye orucu farz kıldım.’”5

Yine Ayet-i Celilede oruç ibadetinin “sayılı günler” olduğu bildirilmiştir. Bu ifade azlık bildirmek (taklil) için gelmiştir yani oruç tutulması gereken günlerin kısa süreceğini, hemen geçeceğini bildirmektedir. Allah Teâlâ’nın bunu özellikle belirtmesindeki hikmetlerden biri de kullara bu günlerin çok kıymetli olduğuna, bu zamanın kısa süreceğinden kullar için zor ve meşakkatli bir amel olarak görülmemesi gerektiğine dikkat çekmektir.

“KİM ORUÇ TUTARSA, KULAĞI VE GÖZÜ DE ORUÇ TUTSUN”

Bu ayet hakkında işârî tefsirlerde de çok farklı yorumlar vardır. Sufi müfessirler söz konusu ayetler bağlamında orucu iki kısma ayırmaktadırlar. Biri zahirî oruç ki bu, kişinin oruca niyet etmesiyle beraber oruç bozucu şeylerden sakınması demektir. Diğeri ise önce kalbî afetlerden, sonra ruhu ülfetlerden, sonra da sırrı mülahazalara engel teşkil edecek unsurlardan korumak demek olan bâtınî oruçtur.

Bir diğer yoruma göre abidlerin oruçlarının kusursuz olmasının şartı, dili gıybetten, gözü de şüpheli bakıştan korumaktır. Nitekim hadiste: “Kim oruç tutarsa, kulağı ve gözü de oruç tutsun.” buyrulmuştur. Bu sebeple arifler orucun sırrını, Allah’tan başka her şeyin müşahedesinden korunmak olarak tarif etmiştir. “Oruç bozucu şeylerden sakınan kimsenin orucu, akşamla sona ermektedir fakat her kim ki Allah dışındaki şeyleri terk ederse orucu Hakk’ı görmekle son bulur. Havassa gelince, onların orucu sırf Allah Teâlâ içindir. Çünkü onlar Allah’ı görür, Allah ile iftar açar, Allah’a yönelir, Allah’a teslim olurlar. Kendisiyle fena yaşadıkları da yine Allah’tır yani hakikat yolculuklarında Allah’ın isim ve sıfatlarında öyle gark olurlar ki artık benlikleri silinir ve Rablerinde kaybolurlar.”6

ORUÇ AYETİNİN BAĞLAMI ÜZERİNE

Ayetlerin bağlamsal bütünlüğü ve bir ayetin kendisinden önceki ve sonraki ayetlerle ilişkisini incelemek, mevzu bahis ayetin anlamlandırılmasında çok büyük bir öneme sahiptir. Bakara Suresi’ndeki ayetlere baktığımızda orucun zikredildiği ayetlerden sonra Kur’an’ın indirildiği Ramazan ayını konu edinen ayetler gelmiştir. Daha sonra ise 186. ayette “Kullarım sana Beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz Ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm. Şu hâlde Benim davetime gel[1]sinler ve Bana iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler.” buyrulmuştur. Bu bağlamda sanki Allah Teâlâ oruç tutan, Ramazan-ı Şerifi güzel bir şekilde ihya eden kullarını müjdelemiş, kullarına yakınlığını ve onların dualarına karşılık vereceğini bildirmiştir. Zira oruç Allah Teâlâ’ya kavuşmanın en güzel yoludur.

Öyleyse ey aciz kul, zorla değil, muhabbet ile tut oruç! Ve nefsinle boğuş, boğuş ki Mevla’ya kavuş!

1 Ali İhsan Yitik, “Oruç”, TDV İslâm Ansiklopedisi

2 Kurtubî, el-Câmi’ li-Ahkâmi’l Kur’an, c. 2, s. 272

3 İsmail Hakkı Bursevî, Ruhu’l Beyan, c. 2, s. 185

4 Şehabeddin Mahmûd el-Âlûsî, Ruhu’l Meani, c. 1, s. 462

5 Fahreddin er-Râzî, Mefatihu’l Gayb, c. 4, 326

6 İsmail Hakkı Bursevî, Ruhu’l Beyan, c. 2, 186

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir