Pazar, Aralık 22, 2024

Ümmetin Çığlığı: Mehmed Âkif

Betül Erol

Paylaş

Ben böyle bakıp durmayacaktım, dilim bağlı
İslâm’ı uyandırmak için haykıracaktım.

Böyle diyor İstiklâl şairimiz Mehmed Âkif. Durmamış da, İslâm milletini uyandırmak için şiirlerinde haykırıp durmuş. Çünkü Mehmed Âkif’e göre ümmetin birlik beraberlik ruhuyla hareket etmesi elzem. Tıpkı bir dörtlüğünde dediği gibi:

Düşman sesi duymak istemezsen,
Kardeş sesidir, uyan bu sesten!

Ümmet, Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çağrısına uyanlar topluluğudur; dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar kardeşlerdir. Kur’ân-ı Kerîm, bizlerden “fırkalara ayrılmayanlar” olarak bahseder. Peygamber Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dini, Kur’ân’da da buyrulduğu üzere, İbrahim’in (Aleyhisselam), Âdem’in (Aleyhisselam) dinidir. Dünyadaki tek gerçek dindir çünkü insanlarca değiştirilmemiş, kısımlara ayrılmamıştır.

Allah’a ulaşmayı dileyenler tek fırkadır, bütündür. Bizim görevimiz de bunu bilmek ve bildirmektir. Dünya üzerinde sadece tek bir din olduğunu, Müslümanların onun bir parçası ve taşıyıcısı olduğunu herkese ispat etmemiz gerekir. Bu ilâhî sorumluluk kalplerimize yük değil, birer süstür.

Allah Teâlâ Âl-i İmrân’da bize, Siz insanların iyiliği için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülüğü men eder ve Allah’a inanırsınız.” (Âl-i İmrân Suresi 110) şeklinde hitap ederek bir nevî ümmet olmanın şartlarını da söylemektedir.

Emr-i bi’l-ma’rûf imiş ihvân-ı İslâm’ın işi
Nehy edermiş bir fenalık görse kardeş kardeşi
Bir neyiz, seyreyle artık, bir de fikr et neymişiz
Din de kürkün aynı olmuş: Ters çevirip giymişiz.

Âkif’in bu kızgınlığı ümmetin ümmet olma şartlarını unutmasınadır. Allah (Celle Celaluh) bize “en hayırlı ümmet” diye seslenirken biz bunu unutup dünyaya dalarsak insanlığın hâli ne durumda olacaktır? Âkif İslâm halkına silkelenip ayağa kalkmasını telkin eder.

Ye’si tekfir eden imanıma olsun ki yemin,
Bize telkin-i ümid etmediler, yoksa bu din
Yine dünyalara yaymıştı yeşil gölgesini,
Yine hakkın sesi boğmuştu dalâlin sesini.

Şark’a in, Mağrib’e yüksel, göremezsin galeyan,
Nasıl olmuş da uyuşmuş bütün ümmetteki kan?

Müslümanlar bir kendine gelse, bir galeyana kapılsa, delaletin sesi kısılacaktır ona göre. Ancak bunu konuşup durmakla, düşünüp ağlamakla yapamayacağımızın farkındadır. İslâm gayret dinidir.

İnkılab istiyorum, başka değil, hem çabucak
Öne bizler düşüp İslâm’ı da kaldırmazsak
Nazariyat ile bir şeyler olur zannetme…

Âkif bütün Müslümanların ayağa kalkmasını ve hep birlikte asrı yenmesini diler. Bunun için gereken yöntem ve kuvvet yine dinimizdedir.

Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhâmı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı.

Ölüler dini değil, sen de bilirsin ki bu din,
Diri doğmuş, duracak dipdiri, durdukça zemin.

İslâmiyet insanlar içindir, “dîn-i beşer” ve “dîn-i hayat”tır diğer adları. Böyleyken onu hiç açılmayan kitaplara hapis sanmak olacak iş değildir. İslâm halkı bir olmak, ümmet olmak istiyorsa formül bellidir, bakılacak yer bellidir:

Hani, Ashâb-ı Kirâm, ayrılalım derlerken
Mutlaka Sûre-i ve’l Asr’ı okurmuş, bu neden?
Çünkü meknûn o büyük surede esrâr-ı felâh;
Başta iman-ı hakiki geliyor, sonra salâh,
Sonra hak, sonra sebat. İşte kuzum insanlık.
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.

Âkif’e göre zulüm bu denli galeyandayken Müslümanın bu görevleri herkesten daha öncelikli ve önemlidir. Hakkı ancak Müslüman kurtarabilir. Ümmetin kurtuluşu için de marifet ve fazilet kudretlerinin birlikte bulunması şarttır. Geçmişimizdeki parlak günler, fazilet ilimle birleşmediğinden, ümmet cehalete battığından solup gitmiştir.

Şimdi sen bizdeki kudretleri eşsen bir bir
Göreceksin ki: Bu millette fazilet en uzun,
En derin köklere yaslanmada, hem sonra onun,
Bir mübarek suyu var, hiç kurumaz: Dîn-i mübîn.
Hâdisât etmesin oğlum seni asla bedbîn…
İki üç balta ayırmaz bizi mazimizden.

Ağacın kökleri mademki derindir cidden.

Bu cihetten, hiç yılmasın oğlum, gözünüz,
Sade Garb’ın yalnız ilmine dönsün yüzünüz.

İslâm ümmeti olarak bizler, ümitsizliğe kapılmak yerine, İslâm için hem nefer hem talebe olmaya gayret ederek kurtuluşumuzu getirebiliriz. “Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak”, Âkif’in de dediği gibi ümidin yüreksiz oluşundan olacaktır.

Bizler ümidin de, vicdanın da sesi olup mazlum kardeşimizin elinden tutmak istiyorsak, ancak ayağa kalkarak bunu başarabiliriz.

O müminlere birtakım kimseler ‘Düşmanlarınız size karşı ordu topladılar, onlardan korkmalısınız!’ deyince, bu haber onların imanlarını artırır da: Allah bize yeter, o ne güzel muhafızdır! derler. (Âli İmrân Suresi 173)

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir