Bir kervan geçti yoldan
İçinde sürre alayları.
Yol bilmem iz bilmem
Çıktık bir yola
Niyet ettim madem.
Düştüm kervan peşine
Teçhizatlı değilim
Malumatım da yoktur
Derdimi anlatacak meramım da
Hoş, dinleyecek olan da mı yoktur?
Evet yoktur.
Ne menem bir şeymiş bu yolculuk
Yokluk içinde varlık
Bu varlıkta bir ben varım
Yok olanlar da zahirde yoklar
Ahirde varlar mı, bilmem
O takdir-i ilâhinin bileceği iş
Ben karışmam Hay Allah!
Kırbam kırıldı.
Suyum da bitti.
Var mı bir tas su verecek?
Görünüşte yok
Ya görünmeyenin arkasındaysa…
Dedim ya malumatım yok.
Yol uzadı epey
Kervancı başına bakınıyorum
Görürsem iki çift laf edeceğim.
Ne kadar yol kaldı ya hû!
Git git bitmiyor.
Üstelik sabır da kalmadı
Yorgunluk desen diz boyu
Çukurmuş̧, tümsekmiş̧ saymıyorum bile
Derken,
Kafamda değişik soruların zuhuru,
Varsam ne yapacaktım?
Ahvalim ne olacaktı?
Üstelik ben nereye gittiğimi de bilmiyordum.
Haydaa!
Şimdi de garip bir şekilde beliren
Var oluş sancısı…
Bütün vücudumda ağrılar
Görseniz, yok yerimden kalkasım.
Yok beni bekleyecek kimse
Kervan aldı başını gidiyor,
Yetişmem lazım
Sürünerek de olsa
Gitmem gerekiyor.
Kaçırsam ne olur
Aaaa dedim ya iki kez söyletmeyin
Yol bilmem,
İz bilmem,
Nereye gittiğimi bilmem.
Kalır mıyım öyle dımdızlak.
Neyse ki toparladım tez vakitte
Sanırım korkunun verdiği telaşa
teşekkür etmem gerek sizlerin huzurunda
Bizim kervanda bir hayta
Hiç durmuyor
Yolcuların eşyalarıyla ilgileniyor
Durduraksız
Yok şusu yok busu
Neymiş efendim benim eşyam çokmuş
Haliyle yüküm de çokmuş
Sanane abicim bundan dedim
Yük de benim taşıyacak da benim
Zamanlar geçti
Dere tepeler de aşıldı
Ufuk gözüktü
Sancılı geçen bir yolculuğun daha
Sonuna gelindi
Beni dinlediğiniz için şükranlarımı arz ediyorum efendim.
-Sahne ışıkları söner
-Perde kapanır
-Seyirci alkışlar