Pazar, Ağustos 17, 2025

Sevilmek Güzeldir, Peki Ya Sevmek?

Ceyda Doğan

Paylaş

Kendimizi çoğunlukla sevilmenin verdiği yoğun, hoş deneyimlere kaptırıyoruz. İyi hissediyoruz, önemli hissediyoruz, değerli olduğumuzu düşünüyoruz. Peki ya sevmek? Sevmenin ne demek olduğunu bilmeyen, sevilmenin hazzını aynı ölçüde yaşayabilir mi? Şöyle de sorulabilir: Bize sevilmenin sevmekten daha önemli olduğunu düşündüren nedir?

Bugün sevilmenin güzellemesi yapılırken, sevmenin önemi sanki göz ardı ediliyor. Sevmek mutluluk getirirken beraberinde acı da getirebilir diye düşünüyor olabilir miyiz? Kim bilir sevgimiz karşılık bulmayınca üzülüyor belki de öfkeleniyoruzdur. Sevgi bu kadar salt indirgemeyi hak ediyor mu?

Bazen etrafımızdaki insanlarda olumlu bir hal gözlemleriz. “Sana bir neşe gelmiş!” deriz. İnsanların bu neşesinin sevgiden kaynaklandığını düşünebiliriz. Şayet kişi işini seviyorsa huzurlu, mutlu bir gün geçiriyordur. Gün içinde olumsuz şeyler yaşasa bile sevgisi bunu tolere edebiliyordur. Sevdiği insanlarla bir aradaysa eğer, oldukça iyi hissediyordur. Bir de tersini düşünelim: O hiç sevmediğimiz ve mecbur olduğumuz şeylerin getirdiği kasvetli ruh halini…

Bilim dünyası sevmenin nasılını araştırmış ve üzerine epeyce çalışmalar yapmış. Bildiğiniz üzere insan biyopsikososyal bir varlıktır. Psikolojik ve biyolojik yapımız birbirleriyle etkileşim halinde olduğundan birbirinden ayrı düşünülemez. Aynı zamanda sosyal bir varlığız ve çevremizi etkilediğimiz gibi ondan da etkileniriz. O halde sevdiğimiz zaman biyolojik ve psikolojik yapımızın nasıl etkilendiğine bir bakalım.

SEVMENİN BİYOLOJİSİ

Sevgi her birimizin çeşitli şekillerde deneyimlediği duygularımızdan biridir. Yapılan araştırmalar sevgi deneyiminin biyolojik temellerinin beyin, hormonlar ve sinir sistemi arasındaki etkileşimlerle şekillendiğini ortaya koyar. Özellikle oksitosin hormonunun sevgi dolu etkileşimlerle arttığı ve kişinin bağlanma duygusunu güçlendirdiği bilinmektedir. Ayrıca dopamin hormonunun ödül ve motivasyonla ilişkisi ile birlikte, aşkı deneyimlediğimizde veya sevdiklerimizle/sevdiğimiz bir şeyle vakit geçirdiğimizde de salgılandığı bulunmuştur. Böylece mutluluk hissi de tetiklenmiş olur.

Bunlara ek olarak beyin görüntüleme teknikleri kullanılarak yapılan araştırmalarda prefrontal korteksimizin sevgi ve empati ile bağlantılı olduğu bulunmuş. Beynimizdeki bu bölgenin sevdiğimiz kişiyle ilgili olumlu düşüncelerimizin oluşmasına katkı sunduğu ve duygusal bağlılığın artmasına yardımcı olduğu da görülmüştür.

Sinir sistemimiz de sevmenin fizyolojik tepkilerini düzenlemede önemli bir rol oynayarak sempatik sinir sitemimiz sevdiğimiz biriyle karşılaştığımızda veyahut sevdiğimiz bir aktivite yaptığımızda vücudumuzda heyecan ve uyarılma hissini tetiklerken parasempatik sinir sistemimiz de rahatlama ve huzur hissiyatını sağlamaktadır. Peki biyolojik sistemimiz sevgiyi bu şekilde tecrübe ederken psikolojik yapımız bu süreci nasıl deneyimliyor olabilir?

SEVMENİN PSİKOLOJİSİ

Sevmenin sevilmek kadar psikolojimiz üzerinde olumlu etkileri vardır. Duygusal iyilik halimizden tutun, stresimizin azalmasına, empati duygumuzun gelişmesine, özsaygımızın ve özgüvenimizin artmasına etki eder. Aynı zamanda zorlu süreçlerdeki dayanıklılık ve iyimserliğimiz üzerinde de önemli bir rol oynar. Dolayısıyla bir şeye muhabbet beslemenin iyilik halimizi arttırdığını söyleyebiliriz.

Ayrıca yakın ilişkilerimizde sevgi, bağlanma duygumuzu güçlendirip kendimizi güvende hissetmemize vesile olur. Böylece stres ve depresyon söz konusu olduğunda koruyucu bir faktör olarak karşımıza çıkar ve yaşamdaki memnuniyetimizi arttırır. Yani yapılan araştırmalar muhabbet beslemenin psikolojimiz üzerinde olumlu etkileri olduğunu gösteriyor. Peki, sevmek bu kadar iyi oluşumuza katkı sağlarken, bilimsel olarak da kanıtlanmışken, sevmenin aşırılık hali bize bir zarar verir mi?

BİR DENGE HALİNDE SEVMEK

Sevmenin psikolojimiz ve biyolojimiz açısından ne denli olumlu olduğunu artık bir nebze de olsun biliyoruz.  Peki sevmek bu kadar önemli ve güzelse, herhangi bir durumda bize ya da ötekine zararı olur mu? Bir aşırılık söz konusuysa, evet olur. Kendini aşırı seven birisini düşünelim veyahut evladını aşırı seven bir anne babayı. Sırf hatalarının bedellerini ödememesi için çırpınıp duran ve çocuğuna sevgisinin farkında olmadan tapınmaya doğru evrildiği bir kimseyi… Çıktı genellikle bencil ve sınırsız bir kişi olacaktır.

“Seven sevdiğine benzer!” demişler. Bir kimse sevdiği kişinin seveceği, mutlu ve memnun olacağı şeyleri yapar ve bundan mutlu olur. Bir ağacı sevdiği için kesmez mesela, bir hayvana muhabbet beslediği için okşar, o seviyor diye en sevdiği yemeği yapar. Daha örnekler çoğalır, yüzünüzde tebessüm oluşturan anılarla zenginleşir. İnanıyorsak eğer razı olsun diye Allah Teâlâ’ya ibadet ederiz. Zor geldiği zamanlar olsa dahi sırf O istiyor diye yaparız veyahut yapmayız helal olmayanları. Bunu da sevdiğimiz için yaparız.

Velhasıl; sevelim, sevilelim. Sevgi depomuzu doldurmak için gayret edelim. Sırf bizi biz olduğumuz için sevenleri bir düşünelim. Muhabbetin olmadığı bir dünyanın yaşanılır olmadığını bir kez daha hatırlayarak, söyleyelim sevdiğimizi. Bununla birlikte şunu da hep hatırlayalım “Kişi sevdiği ile beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96; Müslîm, Birr, 165) Neyi ve kimi sevdiğimizi de bu vesileyle tefekkür edelim. Bunu tefekkür etmek, sevginin dengede olması için atılacak ilk adım olabilir.

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir