Cumartesi, Mayıs 17, 2025

Sevginin Menşei

Büşra Zeynep Sarışahin

Paylaş

Sevmek, sevilmek. Modern zaman diye isimlendirdiğimiz bu asırda ne çok duyar olduk bu kavramları. Aslına bakıldığında her şey bu kavramlar üzerine bina edildi, yaratıldı; yerler, gökler bu uğurda var oldu. Allah Teâlâ’nın yarattığı kulunu sevmesi ve kulun, yaratıcısı tarafından sevilme gayreti içinde olması, tüm hayatın özeti gibi.

Yüce Rabbimiz’in meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım. (Bakara Suresi, 30) demesiyle, insan neslinin halifeliği yani yaratıcısına karşı kulluğu başlamıştı. Yeryüzündeki çeşitli nimetler, birbirinden farklı geçim vasıtalarının varlığı ve bu vasıtalarda, fıtrata uygunluk bakımından insanın helal dairede serbest bırakılmış olması; denizde yüzen gemilerin, vadilerden akan ırmakların, nizamla birbirini seyreden ay ve güneşin, birbirini takip eden gece ve gündüzün insanın hizmetine sunulması, insanın bunlardan menfaat elde edecek şekilde yaratılmış olması; Allah Teâlâ’ya kulluk vazifesini yerine getirirken dünyayı yaşanır kılmak için insana tahsis edilmiştir. Böylece insan, dünyada Allah Teâlâ’nın lütfuna en çok nail olan, en değerli, en seçkin varlık kılınmıştır.

Yüce Allah’ın kendisine kulluğa layık görüp yarattığı insan, O’nun yarattıklarındaki eşsiz estetiği kolayca yakalayabilen, duyduklarını anlama, gördüklerinden sonuç çıkarabilme ve idrak kabiliyeti gibi sorumluluk gerektiren melekelerle donatılması, insanın mutena/özenilmiş kılınma sebeplerindendir. Cenâb-ı Hakk’ın eşyayı ve tabii güçleri insanın emrine vermesi, onlardan sürekli faydalanmasını sağlaması, insanın Rabbine karşı sorumluluklarını aklederek, bilinçli, taammüden/niyeti ve fiilinde kasıtlı yerine getirmesi içindir.

“HOŞÇA BAK ZÂTINA KİM ZÜBDE-İ ÂLEMSİN SEN

MERDÜM-İ DÎDE-İ EKVÂN OLAN ÂDEMSİN SEN”

“Onun şeklini tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim vakit…” (Hicr Suresi, 29), “(Allah) sonra ona (insana) en uygun şeklini verdi, ona ruhundan üfledi.” (Secde Suresi, 9) Ayet-i Kerimelerinde Cenâb-ı Hakk “ruhumdan” buyurarak insan ruhunu kendi Zatı’na izafe etmiş, insanlar için yaratılan ve insana verildiği bildirilen ruh ile ona şeref kazandırmaya ve Allah katındaki önemine vurgu yapmıştır.

Ezelî ve ebedî bir sanatkârın eseri olan insanın, canlı ve cansız varlıklar üzerinde kullanım beceri ve yetkisinden, yeryüzünü işleyip mamur etme, ekonomik faaliyetlerde bulunma, şehirler ve uygarlıklar kurma istidadına kadar birçok meziyete sahip olması, ne kadar çok sevilip değer verildiğinin delilidir. Dünya toprağından et-kemik oluşumuyla yaratılmış ve yaratıcısının ruhuna sahip olan insana, yaratıcısını tanıyabilsin diye Rabbinin sonsuz isim, sıfat ve şanlarından birer gölgecik verilmiştir. Bir bakıma Allah, insana kendi niteliklerini yansıtmıştır. “Ruhumdan üfledim.” sözünün, “Bende olan niteliklerin küçük emsallerini insana da verdim.” diye anlaşılabilmesi de mümkündür. Yani Hakk, insan denilen mahlukta isim ve sıfatlarıyla tecelli ederek, daha belirgin ve görünür duruma gelmiş, böyle olunca insan varlığı bu âlemdeki bütün varlıkların en değerlisi, en şereflisi olmuştur.

Göklerin ve yerin halk edilmesi, bulutlardan suyun inzali, inen su sayesinde ölmüş olan yeryüzüne yeniden hayat verilmesi, yeryüzündeki canlılar için çeşit çeşit bitkilerin bitirilmesi, aynı yağmurla sulandığı hâlde türlü türlü bitki ve ürünler veren yeryüzünün bu muhteşem zenginliği Latif olan Rabbimiz’in değerli kıldığı insanoğluna sevgisinin bir başka yönüdür.

Rabbimiz’in insanoğlunu kulluk yapması için gönderdiği dünyada denge üzere yaşayabilmesi, diğer insanlar ile geçinebilmesi, dünya ve ahiret dengesini sağlayabilmesi için yol gösterici nitelikte gönderdiği Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’i açtığımızda, karşımıza çıkan ilk ayet Bismillahirrahmanirrahim’dir. Rabbimiz bize kendini ilk olarak Rahman ve Rahim sıfatları ile tanıtmaktadır. Her iki mübarek isim de kendisinin sonsuz bir merhamet sahibi olduğunu ifade eder. Elbette sonsuz merhamet sahibi olan Yüce Rabbimiz yarattığı en güzel eseri olan insanı, en güzel şekilde sever.

“BİR TECELLİ OLMUŞUZ

ZEVK-İ CANAN BİZDEDİR”

“Ben, öncelikle Allah’ın kuluyum ve kulluk peygamberlerin ilk tercihidir. Ben, hiçbir şeyi suret olarak göremem. Her nereye baksam aslımı yani özümü görürüm. Ben, Rabbimin ‘En mükemmel şekilde yarattık…’ (Tin Suresi, 4) dediği kulum.”

İnsanoğlu ufkunu, görüşünü biraz daha genişlettiği vakit etrafına her baktığında yerlerde, göklerde bakış açısına giren her canlıda Allah Teâlâ’nın zahirliğini, tecellisini görecektir. Her hatırlayış ve tefekkür kendisinin ne kadar da çok sevildiğinin idraki ile nihayete erecektir. Bu sevgi karşısında hayatındaki motivasyonun kesretine bir daha şahitlik edecektir. Ne kadar çok sevildiğimizi tekrardan fehmedebilme duası ile…

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir