Cumartesi, Mayıs 17, 2025

Sen, Hayalinsin

Şeyma Sargın
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi-Eğitim Yönetimi

Paylaş

Hadi, birlikte bir hayal kuralım… Peygamberimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanında ashabından biri olduğumuzu düşünelim. Önce arkasında namaz kıldığımızı, sohbetlerinde bulunduğumuzu, yanında oturduğumuzu, birlikte yemek yediğimizi, onu izlediğimizi düşünelim. En sade ve basit hâlimizle, dünyalıklarımızı geride bırakarak… Hani genelde hayal kurarken bizde var olmasını istediğimiz şeyleri hayal ederiz ya, bu hayalimizde ise neleri ne için yaptığımızı düşünerek nelerden vazgeçebileceğimizi, sahip olduklarımızdan feragat edebileceklerimizi düşünelim. Tabi ki tamamen O’nun gibi olamasak da O’na en yakın hâlimiz nasıl olur bir düşünelim.

Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisine dünyayı hatırlatacak pek çok şeyden uzak durmuştur. Yumuşak bir yastığı, rahat bir döşeği tercih etmemiştir. Örnek olarak şu hadis-i şerifi hatırlayalım; Ömer (Radıyallahu Anh), bir gün Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) evinde huzuruna vardı. O’nu tavanı düşük bir odada bir hasırın üzerinde buldu. Hasır yan tarafına iz yapmıştı. Ömer (Radıyallahu Anh) ağladı. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Neden ağlıyorsun, ey Ömer?” diye sordu. Ömer (Radıyallahu Anh): “Kisra ve Kayser ipek döşeklerde yatıyor, tahtlarda oturuyor. Sen ise bu tavanı düşük odada kalıyorsun ve hasır da yan tarafına iz bırakmış!” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Ey Ömer! Hasırın yan tarafıma iz yapmasına gelince, sonrasında yumuşaklık olan sertlik ne güzeldir. Bu odanın tavanının düşük olmasına gelince, kabrin tavanı bundan daha alçak olacaktır. Biz dünyayı dünya ehline bıraktık, onlar da ahireti bize bıraktılar. Benim ve dünyanın benzeri, sıcak bir yaz gününde yolculuk yapan bir süvari gibidir. Sıcaktan bunalan bu süvari bir ağacın altında biraz gölgelenir. Sonra yola koyulur ve orayı terk eder.” dedi. (Buhârî, Libas 31; Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe 165)

Başka bir hadis-i şerifte Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Dünya onların ahiret bizim olsun, istemez misin ey Ömer?” buyurdu. (Ahmed, II, 298) buyurdu. Biz de istemez miyiz ahiret bizim olsun? Tüm dünya nimetlerine sahip olmayı isteyerek olabilir mi peki bu?

Dinimiz kişinin sadece sözlerine ve fiillerine değil niyetlerine de bakar. Öyle ki zihnimizde düşündüğümüz, hayal ettiğimiz, yapmaya niyetlendiğimiz hayırlı ve güzel işleri yapacak durumumuz olamasa dahi, ondan bile ecir kazanma rahmetini bahşediyor Rabbimiz. Ve tam tersi zihnimize gelen kötü düşünceler, eyleme geçirilmediği müddetçe de bir günah yazılmıyor… Bununla birlikte, kişi en çok nelerle uğraşıyor ve zihnini nelerle meşgul ediyor ise hayalleri de o yönde şekilleniyor. Ve bu hayaller, niyetlerini etkiliyor. Hayaller niyetleri, niyetler de hayalleri besliyor. Kişinin gönlü dünya ile daha fazla ilgili, meşgul ve sadece birtakım dünyalık eşyalara sahip olma arzusu taşıyor ise hayalleri o yönde ve o kadarı ile sınırlı kalıyor. Tabi ki buradan dünyaya dair hayal kurmamak, onunla ilgili hiçbir şey yapmamak, sadece ibadetle meşgul olmak anlamı asla çıkmamalı. Maksadımız, bunların da üstüne çıkarak hayallerimizi rızayı ilâhî ile taçlandırmak, Allah’ın rızasını ve Peygamberi’nin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yaptıklarını ön plana koyarak ahiretimizi de güzel eyleyecek hâle getirmektir. Büyük insanlar, büyük gönüller hayallerini bu yönde daha ulvi, daha aşkın hâle getirirler.

Yine bir gün sahabi efendilerimizden Ömer (Radıyallahu Anh) etrafındakilere, bir duaları kabul olunacak olsa ne isteyeceklerini sordu. Çoğu birbirine benzer cevaplar vererek mallarının olmasını ve Allah yolunda harcamayı temenni ettiler. Ömer’in (Radıyallahu Anh), cevaplarından tam olarak tatmin olmadıklarını görüp onun ne istediğini sorduklarında Ömer: “Ben, içinde bulunduğumuz şu hanenin, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Muaz bin Cebel ve Huzeyfetü’l-Yemânî gibi kimselerle dolu olmasını ve bunları Allah’a itaat yolunda, yani tebliğ ve ıslah hizmetlerinde istihdam etmeyi temennî ederim…” dedi. (Buharî, Târîhu’s-Sağîr, I, 54/201)

İnsan, hayalleri kadardır. “Testinin içinde ne varsa dışarı o sızar.” sözünü de göz önünde bulundurduğumuzda, önce zihin dünyamızı hem yalnız ve boş bırakmayıp hem de temizlemeye gayret ederek, niyetlerimizi ve hayallerimizi Allah’ın rızası ve ahiret müjdesiyle düzeltelim. Tabii bu yolda ilerlerken, ümitsizliğe düşüp hiçbir amelimizi küçük görmeyelim. 0,01 sıfırdan, bir adım atmak yerinde oturmaktan daha büyüktür. Allah bizleri her daim rızasını gözeten kullarından eylesin…

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir