Pazartesi, Nisan 14, 2025

Reisü’l-Kurra Hacı Hafız Abdurrahman Gürses Hocaefendi 8

Ümmü Gülsüm Yeşil
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi-İslam Hukuku Anabilim Dalı

Paylaş

Hocaefendi’yi yakından tanımak adına birkaç sayımızda örnek yazılarına yer verelim:

“YENİ KONUŞMAYA BAŞLIYAN ÇOCUKLARA İLK ÖĞRETİLECEK ŞEY NEDİR?

Çok küçük yaşta iken çocukların ruhları temiz, saf ve berraktır. Zihinleri ve küçücük gönülleri her türlü kirli ve paslı şeylerden sâlim ve âzâdedir. Onun için çocuklar çok küçük yaşta iken gördüklerini, duyduklarını, işittiklerini ve öğrendiklerini hayatlarının sonuna kadar kolay kolay unutmaz­lar. Binâenaleyh onlara sahâvet hâllerinde hakiki saadetlerin anahtarı, aslı ve hülâsası manasında olan (Kelime-i-Tevhîdi) ve onun mefhûmunu öğret­mek, anlatmak, duyurmak lazım gelir. Bu takdirde mermerin üzerine hak edilen yazı gibi Kelime-i Tevhîd’in izi ve tesiri de onların temiz kalplerine hak edilmiş olacağından, kolayca izâle edilemez. Hatta mermerin üzerine hak edilen yazıyı izâle etmek mümkün olabilir. Fakat çocukların temiz kalplerine nakşedilen hâli, zihinlerine ilkâ edilen, saf ruhlarına zerk edilen kelime-i tevhîd mefhûmu­nu izâle etmek pek mümkün olmaz. Kelime-i Tevhîd onlar için öyle bir anahtar olur ki, her saadetin kapısı onunla açılır. Kelime-i Tevhîd onlar için öyle bir kuvvet kaynağı olur ki; hayatta her şeyden ümit kesilecek bir hâle gelindiği zaman, en büyük ümitlerini o ihyâ eder. En büyük teselliyi onda bulurlar, O öyle bir manevî ışıktır ki, sönmek nedir bilmez. O’nunla doğru yolu bulurlar. Ve O’nunla aydınlığa ve selamete erişirler. Ve ancak O’nunla dünyalarında huzurlarını temin edebilirler. Dünyanın türlü türlü zulmetleriyle karşılaştıkları zamanda, dünyanın girdabına yuvarlanacak hâle geldikleri vakitte, çıkmaz sokaklara saptıkları anda onlara istikâmetlerini tayin ettirecek ve ne­cat sahasını gösterecek olan manevî rehber ve parlak ışık, Kelîme-i Tevhîd’in mefhûmudur. Dünyanın belası ile mihneti ile meşakkati ile nihayetsiz meşgalesi ile boğulmaktan kurtaracak ve ferahlık verecek sürûr kaynağı da O’dur. Ahiretin ebedi azabından kurtaracak esas da O’dur. Cen­netin anahtarı da aynıdır. Allah indinde iltifata mazhar olmanın, Cemâl-i İlahî’yi müşahede etmenin, Rızaî Kibriya’ya vasıl olmanın da birinci ve tek âmili ve esası yine Kelime-i Tevhîd’dir. Allah hak­larının birincisi de O’dur. Ancak O’nu bilen duyan ve O’na inanan kimsedir ki, mahlukâtın haklarına riâyet edebilir, ibadet ve kulluk O’nun îcabıdır. Doğruluk O’nun feyzidir. Adalet O’ndan neşet eder. Büyüklere hürmet, küçüklere şefkat O’ndan doğar.

Hülasa:

(Tevhîd ile hasıl olur her türlü saadet, Tevhîd eğer olmazsa hayat aynı dalâlet).

Binâenaleyh çocukların ilk duydukları, işittikleri, öğrendikleri şey Kelime-i Tevhîd ve O’nun mef­hûmu olunca, temiz kalpleri ve saf ruhları O’nunla beslenince, O’nunla ünsiyet peyda edince, O’nun zi­yası ile ve onun nuru ile neşvünema bulunca artık onlara dünyevî, uhrevî saadetlerin anahtarı tevdî edilmiş olur. Bu esas, bu ziya, bu nur onların kalplerinden kolay kolay çıkmaz. Meğer ki, hidayetten mahrum bulunsunlar. Gerçi hidayet Allah’tandır. Fakat hidayeti istemek kulların vazifesidir. Bunun gibi ana ve babaların vazifesi de çocuklarının hi­dayetini Allah’tan istemek ve aynı zamanda çocuk­larına bütün hakîkî saadetlerin anahtarı olan Kelime-i Tevhîd’i ve onun mefhûmunu öğretmektir. Hi­dayet yollarını tarif etmektir. Ve sırası ile İslâmî esasları onlara telkin etmektir. Bu yolda hareket eden ana ve baba çocuklarına karşı borçlu olduk­ları ilk mühim vazifeyi îfâ etmiş olurlar. Muallime, mektebe, masrafa ihtiyacı olmayan bu kadar basit dînî malûmatı öğretemeyecek kadar bilgisiz olan kimseler de bunun çaresini bulabilirler. Yeter ki kendilerinde bu duygu, bu iman bulunsun.

Sevgili okuyucularım: Çocuklarınıza hâl-i sa­hâvetlerinde iken kalpleri masiyetle kararmadan, ruhları sarsıntıya uğramadan, zihinleri manasız ve zararlı şeylerle perişan olmadan Tevhîdi ve onun mefhûmunu ve icaplarını, Hazreti Muhammed’in risâletini, İslâm’ın esaslarını kısaca anlat­mak, öğretmek, duygulandırmak en birinci ve ilk gelen mühim vazifenizdir. Bu mühim vazifeyi îfâ ederseniz çocuklarınızın hayırlı birer halef olma­larına ilk fırsatı vermiş olursunuz. Şayet onlar büyüdükten sonra dalâlete sapsalar bile Allah huzurunda sizler mesuliyetten kurtulabilirsiniz. Ve onlar için de bir gün olup hidayete dönebilecekle­rini ümit eder ve teselli bulabilirsiniz. Bir mümin çocuğuna dînî olan iptidaî malûmatı vermezse o kimse kendi eliyle neslini inkıtâa ve inkırâza uğratmış olur. Onun için muhterem okuyucularım, ço­cuklarınıza bırakacak olduğunuz hakîkî servet; barlar, apartmanlar, köşkler, bağlar, bahçeler, milyonlar değildir. Onlara bırakmanız mühim ve elzem olan servet, manevî servettir. O da Tevhîd mefhûmu yani Allah mefhûmudur. Hakîkî servet budur. Ebedî saadet bununla elde edilir. Bundan mahrum olan yâni Tevhîd mefhûmundan habersiz kalan ve onun icaplarını bilmeyen, öğrenmeyen, mahrum olan yani Tevhîd mefhûmundan habersiz, dinden, imandan, nasipsiz kalan kimse dünyanın serveti kendisine terk edilmiş olsa bile hakikatte onun için bir saadet değildir. Belki o servet onun için bir belâ-i azîmdir. Serveti ona terk edip dün­yasını değiştiren kimse için de bu bir vebal ve indi ilâhîde bir azab-ı elimdir. Sözlerimi, yazımın istinatgâhı olan bir hadis-i Peygamberi ile bitirmek isterim. Sevgili Peygamberimiz’in İbn Abbas’tan rivayet olunan bu hadis-i şeriflerinin, ilk cümlesi­nin Türkçesi şudur: “Ey ümmetim, çocuklarınızla ilk konuşacağınız kelime, Kelime-i Tevhîd olsun.” Yani: Lâ ilâhe illallâh, Muhammedürrasûlüllâh.”[1]

(Mehmed Emin Demirkan tarafından Sebil Yayınları’nda basılmak üzere hazırlanan Reisü’l-Kurra Hacı Hafız Abdurrahman Gürses Hocaefendi isimli kitap üzerinden derleme yapılarak alınmıştır.)

[1] İslâm’ın Nuru, 20 Nisan 1951, s: 44-45

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir