Cumartesi, Aralık 21, 2024

Reisü’l-Kurra Hacı Hafız Abdurrahman Gürses Hocaefendi 4

Ümmü Gülsüm Yeşil

Paylaş

Hocaefendi’nin bir asrı dolduran hayatı boyunca ahlâk ve hassaten vefakârlığa aykırı en küçük bir hareketini gören olmamıştır. O vakur ve disiplinli insan, gerektiğinde ve bilhassa talebelerine karşı fevkalâde şefkatli ve mütevazıydı. İlimde veya başka bir hususta iddia ifade eden herhangi bir sözüne veya hareketine şahit olunmamıştır. O, Kur’an-ı Kerim’de sahabenin şahsında Müslümanların vasıflandırıldığı üzere kâfire karşı şiddetli, Müslümanlara karşı yumuşak ve şefkatli ölçüsüyle yaşardı. Müslümanlara karşı ancak Kur’an-ı Kerim’e ihtiramda zaaf gösterildiği anlarda celâllenir ve tevazuyu terk ederdi.

Çok kimsenin şahit olduğu bir vakıa onun şahsiyetindeki bu hususiyeti göstermektedir: Kalabalık bir mecliste Kur’an-ı Kerim okuyacağı bir gündü. Eûzü Besmele’yi çektikten sonra gelenlerden birisinin kulağına meşhur bir hatibin sohbet yapacağını ve bu sebeple aşr-ı şerifi kısa tutmasını söylemesi üzerine: “Sadakallâhu’l-azîm” diyerek: “Allah kelamına kul sözünün tercih edildiği bir yerde Kur’an okumam!” demiştir.

Onun aşırı şefkat ve merhameti, daha ziyade talebelerine muamelesinde tezahür etmiştir. Talebelerinin açlığıyla, tokluğuyla, giyim-kuşamlarıyla ilgilenmiş ve hatta pek çoğunun evlenmesine vesile olmaktan geri kalmamıştır. Kısaca ifade etmek gerekirse o bir peygamber vârisi olmanın bütün icabını hakkıyla ifa ederek bir ömür geçirmiştir ki, çeşitli vesilelerle kendilerine yakınlık peydah etmiş bulunan sayısız talebesi bu durumun canlı birer şahidi olarak hâlâ hayattadır.

Hayatının son ânına kadar Kur’an hizmetinden, yani talebe okutmaktan fâriğ olmamış, yorulmak nedir bilmeyerek Kur’an hizmetkârlığıyla asra yakın hayatını doldurmuştur. Kendisine: “Artık ihtiyar oldun, köşeye çekil, dinlen!” diyenlere: “Kur’an hizmetinden emekli olunmaz!” karşılığını vererek ömrünün sonuna kadar hizmette aşk ve şevkinden bir şey eksilmeksizin devam etmiştir.

Hocaefendi Hazretleri her büyük insan gibi, kendisini tanıyan herkesçe bilindiği üzere sabır ve metânet itibariyle de örnek alınacak bir şahsiyetti. Buna en tipik misal, hayatının belli bir döneminde arka arkaya üç yakınını bir ay içinde kaybetmiş olmasına rağmen Cenâb-ı Hakk’a tevekkül ve teslimiyette, kaya gibi metin duruşuyla ortaya koymuştur. Bunlar sevgili evladı, kayınbiraderi ve muhterem zevceleri idi. Her birinin techiz, tekfin ve defnini bizzat icrâ ederken onda Allah’ın emir ve takdirine karşı tevekkülün bir ân bile sarsıntıya uğramadığını bütün yakınları müşahede etmişlerdir. Bunlardan biri olan, değerli âlim Ali Yakup Cenkçiler bu husustaki müşahedesini: “O bir cebel-i râsîh (sağlam dağ) gibiydi.” sözüyle ifade etmiştir.

(Mehmed Emin Demirkan tarafından Sebil Yayınları’nda basılmak üzere hazırlanan Reisü’l-Kurra Hacı Hafız Abdurrahman Gürses Hocaefendi isimli kitap üzerinden derleme yapılarak alınmıştır.)

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir