Hüma Dergisi Bülten Kaydı

İlham veren içerikler, eğitimden kültüre, İslami ilimlerden psikolojiye, tarihten edebiyata kadar pek çok alanda keyifli bir yolculuk için doğru adrestesiniz. Yeni ve zengin içeriklerimizden haberdar olmak, özel bültenlerimize erişmek ve güncellemelerden anında haberdar olmak için ailemize katılın! E-posta bültenimize kaydolarak en son içeriklerimizi kaçırmayın. Hemen kaydolun, Hüma Dergisi'nin ayrıcalıklı okuyucu ailesine katılın!

Menü

Cuma, Nisan 11, 2025

Reisü’l-Kurra Hacı Hafız Abdurrahman Gürses Hocaefendi 2

Ümmü Gülsüm Yeşil

Paylaş

Abdurrahman Gürses Hocaefendi 1938 yılında Edirnekapı’daki Mihrimah Camii Şerifi’nin ikinci imamlığına tayin edilmiş, bu vazifede bir ay gibi kısa bir müddet kaldıktan sonra Teşvikiye Camii Şerifi imam ve hatipliği için açılan imtihana girmiş ve bu imtihanı birincilikle kazanarak memuriyeti Teşvikiye Camii Şerifi’ne nakledilmiştir. Bu Camii Şerif’teki birinci imam ve hatiplik vazifesine altı sene kadar devam ettikten sonra 22 Mayıs 1944 tarihinde Beyazıt Camii Şerifi’ne tayin edilmiştir.

Hocaefendi, Beyazıt Camii Şerifi’nin imam ve hatipliğine nakledildiği sırada o zamanın İstanbul Müftüsü Fehmi Efendi’den zarif ve nükteli bir mektup almıştır. Bu mektupta, İstanbul Müftüsü Fehmi Efendi, Abdurrahman Gürses Hocaefendi’ye “tayini esnasında bazılarının kendisinin sakalı olmadığı ve bu sebeple tayininin doğru bulunmadığını söylediklerini”, Fehmi Efendi’nin de bu isnad ve görüşleri reddederek, “öyle iyi yetişmiş, bir âlimin Beyazıt Camii Şerifi başimamlığının ağır mesuliyet ve şerefini müdrik bulunmasından asla şüphe etmediğini ve kendisinin bu tayinden sonra mutlaka sakal bırakacağına inandığını” ifade etmiş ve Hocaefendi, bu zarif mektup îkazını hüsnü telâkkî ederek sakal bırakmıştır.

Abdurrahman Gürses Hocaefendi, Beyazıt Camii Şerifi başimam ve hatipliğine tayin edildikten kısa bir müddet sonra, çok partili hayata geçişle din üzerindeki baskının hafiflemesinden istifade ederek derhal kurra yetiştirmeye başlamıştır. Kendisi devrin Meşâyıhu’l-Kurrâ’sı olan Hoca Fehmi Efendi’den kıraat ilminin bütün inceliklerini öğrenmiş ve ondan icazet almış bir kimse idi. Bu salahiyetle Beyazıt Camii Şerifi’nde hafız ve kurra yetiştirmek üzere bir Kur’an Kursu açılması için teşebbüse geçmiş ve bunda muvaffak olduktan sonra yıllarca orada sayısız hafız ve kurra yetiştirmiştir.

Bu sırada vaizlik imtihanına girerek ilmi kifayetini ispat etmiş ve vaizlik vesikası almış, uzun yıllar imam ve hatipliğe ilaveten cemaati irşad eden vaazlar vermiştir.

Hocaefendi, Beyazıt Camii Şerifi’nde hizmet ederken şöhreti ülke hudutlarını aşmış ve çeşitli vesilelerle birçok İslam memleketine davet edilmiştir. 1954 senesinde Mısır’a, 1971 senesinde ise Tunus’a gitmiş ve buralarda kıraat ilmindeki dirayeti ve sesinin güzelliği sebebiyle büyük ilgi ve alaka ile karşılanmıştır.

Bu seyahatlerin birçoğunu hac yolculuklarıyla birleştirmiş ve hac vesilesiyle Beyrut, Suriye, Mısır, Pakistan ve Suudi Arabistan’da gözde camilerdeki kıraatiyle dinleyenleri gerçek anlamda büyüleyen müstesna Kur’an ziyafetlerinin mimarı olmuştur.

Hocaefendi, 1974 yılında ciddi bir rahatsızlık geçirmiş ve kendisine kanser teşhisi konulmuştur. Daha sonra ikinci defa kaldırıldığı Amerikan Hastanesi’nde teşhisin yanlışlığı görülmüş ve basit bir ameliyat neticesinde sıhhatine kavuşmuştur. Burada hasta sıfatıyla yatarken ziyaretine gelen Şeyh Sami Efendi Hazretleri kendilerine: “Mahzun olmayınız! Zât-ı âliniz daha pek çok yaşayacak ve Kur’an-ı Kerim’e hizmet edeceksiniz.” buyurmuştur.

Şeyh Sami Efendi’nin, yakınlarının ifade ettiğine göre, dua bereketiyle Hocaefendi’nin hastalığı bertaraf edilip kendilerine otuz beş sene daha ömür lütfedilmiştir. Vukuat da bu kerameti te’yit etmiş ve Hocaefendi o tarihten sonra tam otuz beş sene müddetle hayat sürmüştür.

1976 senesinde hocalar için Haseki Medresesi’nde açılan eğitim merkezine Kıraat (Aşere, Takrib, Tayyibe) hocası olarak tayin edilmiş ve aynı sene Beyazıt Camii Şerifi imam ve hatipliğinden emekliye sevk edilmiştir. Emeklilikten sonra da Haseki Eğitim Merkezi’ndeki derslerine devam etmekle beraber hususi dersler vermek suretiyle binlerce talebe yetiştirmiştir.

1991 yılında Reisü’l-Kurra Gönenli Mehmed Efendi Hazretleri irtihâl-i dâr-ı bekâ eyledikten sonra “Reisü’l-Kurralık” sıfatı Abdurrahman Gürses Hocaefendi’ye intikal etmiş ve merhum bu sıfatla başta İstanbul olmak üzere, Türkiye’nin her tarafında yapılagelmekte olan hafızlık diploma merasimlerine katılmış ve hayatının sonuna kadar devam eden o güzel sesiyle insanları mest etmeye devam etmiştir.

Diğer taraftan ilerlemiş yaşına rağmen, vefatına kadar bir gün dahi ara vermeyerek Aşere, Takrib ve Tayyibe okutmaya devam etmiş ve bir asırlık ömrünü Kur’an-ı Kerim hizmetine hasrederek bu kutsi hizmetten asla geri kalmamıştır.

10 Ağustos 1999 Salı günü, irtihâl-i dâr-i beka eylemiş ve kalabalık bir cemaatle cenazesi Diyanet İşleri eski Reisi Lütfi Doğan tarafından kıldırılarak Beyazıt Camii Şerifi’nde defnedilmiştir.

(Mehmed Emin Demirkan tarafından Sebil Yayınları’nda basılmak üzere hazırlanan Reisü’l-Kurra Hacı Hafız Abdurrahman Gürses Hocaefendi isimli kitap üzerinden derleme yapılarak alınmıştır.)

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir