Cumartesi, Mayıs 17, 2025

Rahmân’ın Kulları

Akile Tekin

Paylaş

Faziletine veya rezaletine dair hükümleri güçlerin, silahların, egoların, makamların hatta kıyafetlerin verdiği bir dünyada insanın kendisini arıyoruz. Sahi insan ve insanlığı nerede? İnsanı insan yapan değerleri oluşturan/oluşturacak olan insan mı? İnsanı Yaratan ve kulu yapan Kim? İnsana dair ne varsa Sahibi’ne sormalı değil miyiz? Sahibi Rahmân, kılavuzu Furkân olan kulun kimliğini Kur’an’dan beraberce öğrenmeye ne dersiniz?

FURKÂN SURESİ’Nİ TANIYALIM

Mushaf’ta yirmi beşinci sırada yer alan Furkân Suresi yetmiş yedi ayettir. Mekki surelerdendir. Surenin ilk ayetinde yer alan ve “hak ile batılı birbirinden ayıran” manasındaki “Furkân” kelimesiyle isimlenmiştir.

Furkân Suresi 68. Ayetin nüzul sebebi hakkında Abdullah b. Mesud’dan (Radıyallahu Anh) şöyle nakledilmiştir: “Peygamber Efendimiz’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “Hangi günah daha büyük?” diye sordum veya O’na bu soru soruldu. O (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şu cevabı verdi: “Seni yaratmış olduğu halde Allah’a ortak koşmandır.” “Sonra hangisi gelir?” dedim. “Seninle beraber yiyecek korkusuyla çocuğunu öldürmendir.” dedi. Ben tekrar: “Sonra ne gelir?” dedim. “Komşunun helali ile zina etmen!” dedi. İşte şu ayet Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu sözlerini tasdik etmek üzere indi: “Onlar ki Allah’ın yanına başka bir Tanrı daha (katıp) tapmazlar. Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Kim bunlar(dan birini) yaparsa cezaya çarpar.” (Buhari, Tefsir, 4761) Bu rivayet sebebiyle surenin 68, 69, 70. ayetlerinin Medine’de indirildiğine ilişkin görüşler mevcuttur.

Sure, Furkân’ın indirilme gayesini ve vahyin kaynağının Allah Teâlâ olduğunu izahla başlar, Allah’ın niteliklerini tavsif ederek devam eder. Allah’a şirk koşmakla kalmayanların peygamberi de inkâr edici sözlerine değinilir. Bu kimselerin cehennemdeki halleri ve geçmiş kavimlerin helakleri, sebepleriyle anlatılır. Sure Rahmân’ın kullarının kimliklerini aşikâr ederek sonlanır.

KUR’AN-I KERİM’DE FURKÂN SURESİ BAĞLAMINDA RAHMÂN’IN KULLARI

Furkân Suresi’nin nuzülüne ilişkin veriler, Efendimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke müşriklerinin zulmünden uzaklaşarak İslam’ı tebliğ ve davet niyetiyle gittiği Taif’ten meşakkat ve isyanın hüznüyle dönüşü sonrasında, hicri onuncu yılda indirildiğini aktarır. Aynı zamanda mirac hadisesinin öncesinde gerçekleşen bu nüzul, özelde Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve peygamberlik vazifesi, genelde nübüvvet hakkında atılan iftiralara bir cevap niteliğindedir. (Işık, TDVİA)

Kur’an’da ve bu surede “Furkân” olarak bahsedilen aslında Kur’an’dır. Surenin fârik/ayırıcı vasıflarından birisi olarak da Allah’ın Rahmân/sonsuz merhametiyle lutuf ve ihsanda bulunan (Topaloğlu, TDVİA) oluşu vurgulanır. Öyleyse surenin çatısını Furkân-Kur’an-Rahmân üçlemesi oluşturur diyebiliriz. Burada dikkat çekilmesi gereken husus suredeki Rahmânlığa vurgunun kullar üzerine kurgulanmış olduğudur. Yani Rahmâniyet kul aynasından gösterilmek, kulun ahlak ve davranışında sergilenmek istenmektedir, bizzat Allah tarafından. Ve bu temaşa kulun sabır, sebat, tevekkül gibi kulluğunu ispat edici merhalelerinde gerçekleşecektir. Ayette şöyle buyurulur: “O çok esirgeyen (Allah’ın has) kulları ki onlar yer(yüzün)de vakar ve tevazu ile yürürler, kendilerine beyinsizler (hoşa gitmeyecek) laflar attığı zaman ‘Selâm(etle)’ de(yip geçe)rler.” (Çantay, Meâl)

MANASI AÇISINDAN FURKÂN SURESİ 63. AYET-İ KERİME

Taşlanan, yaralanan, gönlü bedeninden daha fazla incinen bir Peygamber’e, yani Efendimiz’e , Taif sonrası, mirac öncesi söylenen bu ayet, Peygamber’in ahlakını ölçü alanlar için bir mihenk taşıdır.

Surede Efendimiz’e yönelik pek çok emir varsa da, O’nu âlemlere müjdeci ve uyarıcı olarak tavsif eden 56. Ayet itibariyle konu bakımından en yakın bağlamdaki emirler sırasıyla şöyledir: Allah’a davette ücret/karşılık beklememe, bir diğer söyleyişle maddi ve manevi çıkarsız bir davet, tebliğ, geniş manada beklentisiz bir yaşam biçimi benimseme; hiç ölmeyecek Diri’ye daima diri bir tevekkülle itimat; Allah’ı övgülerin en muhteşemiyle tesbih; Rahmân vasfının Sahibi’ne hemen itaat ve secde etme/emredileni yapma.

Bu emirlerden sonra bu ayetle istenen ise vakar ve tevazu ile geçen, aldırmamak üzere kurulu bir hayat yürüyüşü. Bu kadarla da sınırlanmayan tasvirler 77. ayete kadar Rahmân’ın kullarının niteliklerini sıralamaya şöyle devam eder: Rahmân’ın kulları gecenin sahibidir, gece/uyku onları ele geçirmez, gece namaz kılarlar. Rahmân’ın kulları cehennemin azabından Allah’a sığınarak dua ederler. Onlar israfsız ve cimrilik etmeyen bir infak ahlakına sahiptir; harcamalarını bu ilkede infak niyetiyle yaparlar. Onlar şirksiz, cana mala kastetmeden ve zinasız yaşayanlardır. Onlar hata ederlerse pişman olup tövbe eden, bu hata sebebiyle uğradıkları maddi ve manevi kayıpları telafi gayretinde olan kimselerdir. Onlar yalana ve yalancıya şahitlik etmezler, dünya ve ahiretlerine faydası olmayan boş şeylerden hoşgörü ve selam haliyle geçerler. Onlar vahye gönülden teslim, kendilerine ve en yakınlarından başlamak üzere müttakilere dua eden, Allah’ın nazarında müttakilerden de kıymetli olmaya talip olanlardır. Dua onlar için samimi kulluklarının bir göstergesidir.

RAHMÂN’IN KULLARI

Bu dünyadan izzet, vakar, tevazu ve selamla göçen Mescid-i Aksâ şehitlerinin örneklikleriyle öğrettikleri, ayetlerimizden de öğrendiğimiz şu hususlarla sözümüzü tamam, niyetimizi onlardan olmaya edelim:

Her güçlü, insan; her güçlü duruş, davranış vakar değildir; ego, kibir, zulüm olabilir, küfür de.

Her insan potansiyel mümindir; şimdi değilse bile.

Her mümin Rahmân’ın kuludur; meşrebi, zevki, tarzı, tutumu bir diğerine uygun, denk olmasa da.

Her mümin Rahmân’ın kuludur; dün, bugün, yarın hata etse de.

Her mümin Rahmân’ın kuludur; Rahmâniyetin gereğini, Rahmân’ın dediğini yaptıkça.

Her mümin Rahmân’ın kuludur; benim, senin, onun, kimsenin değil!

Rahmân’ın kulu olan, kimsesiz değil!

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir