Perşembe, Eylül 11, 2025

Psikoterapi Nedir ve Ne değildir?

Hafize İhtiyar
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi-Klinik Psikoloji

Paylaş

Doğum ve ölüm arasında geçen hayatımızı bir yol, insanı da bir yolcu olarak düşünelim. Hep aynı ayakkabıyla bu yolu yürümeye alışmışız. Kimimiz topuklularla düşe kalka ilerlerken kimimiz spor ayakkabılarıyla daha konforlu. Her birimiz tanıdığımız, bildiğimiz, bize güven veren o ayakkabıyı sürekli kullanıyoruz. Bu yüzden bir başkasına şans vermemişiz. O da artık zamanla bizim ayağımızın şeklini almış, kenarları ona göre esnemiş, kalıbı tam oturmuş, âdeta onunla bütünleşmişiz. Ama bir yerden sonra daha fazla o ayakkabıyla yola devam edemeyeceğimizi fark etmeye başlıyoruz. Çünkü ya sıkıyor ya da yürüdükçe acı vermeye başlıyor. Bu noktada, artık alışkanlıklarımızı değiştirmenin ve yeni bir ayakkabı denemeye cesaret etmenin vaktinin geldiğini anlıyoruz.

İşte terapi; yürürken ayağındaki ağrıyı fark eden bir danışanın, terapistiyle birlikte geçtiği yol koşullarına ve ayağına göre en uygun ayakkabıyı seçerek yeniden yürümeye cesaret etme sürecidir.

Hepimizin biricikliği düşünüldüğünde, elbette bu yolculuktaki deneyimlerimiz de benzersiz olacaktır. Bu açıdan psikoterapilerdeki “kişiye özel müdahale” vurgusu oldukça kıymetlidir. Tüm bunların yanında terapi sürecinin nasıl bir şey olduğunu daha iyi anlamak için bazı önemli noktaların da bilincinde olmak ta yarar vardır.

TERAPİSTİM BENİMLE HİÇ KONUŞMUYOR!

Her terapi sürecinin arka planında belli bir kuramsal yaklaşım vardır. Tüm terapistlerin kullandığı tedavi yöntemi ve izlediği yol aynı olacak diye bir kural yoktur. Sizin şikâyetinize göre ve terapistiniz yaklaşımına göre seans süreciniz şekillenecektir. Bu açıdan bir ekole ya da yaklaşıma dair olumsuz bir deneyiminizin olması, diğer tüm terapilerin o şekilde olacağı anlamına gelmemektedir. Bu nedenle terapistinizi seçmeden önce, o kişinin uzmanlık alanları ve kullandığı tedavi yöntemleriyle ilgili ön bilgi almanızda ya da ilk görüşmede terapi sürecini detaylıca konuşmanız da yarar vardır. Böylece yanlış beklentilerin önüne geçilerek daha sağlıklı bir ilişki zemini kurulacaktır.

BENDEN GEÇTİ ARTIK

Öne çıkan konulardan bir diğeri de özellikle yetişkin bireylerde sıklıkla görülen değişime olan inancın zayıf olması durumudur.

“Böyle geldik böyle gideceğiz.”

Hangi yaşta olursak olalım, her insanın farklıklara uyum sağlamaya ve adapte olmaya yönelik belli bir potansiyeli vardır. Tecrübe ettiğimiz ya da edeceğimiz çeşitli olaylara ve yaşantılara bu esnek yönümüz sayesinde uyum içinde karşılık verebiliriz. Bu süreç herkeste psikolojik, biyolojik ve çevresel faktörlere göre değişebilmektedir. Ancak önemli olan yaşanılan sorunu çözmeye yönelik bir adım atmak ve bunun sürekliliğini sağlamaktır.

Tam da bu duruma en güzel örneklerden biri olarak Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) İslamiyet’i tebliğ ettiği süreçte Sahabe-i Kiram’ın yaşadıkları düşünülebilir. O dönemde yeni bir dine inanarak bambaşka bir yaşam biçimine girmeye talip olan insanların adım adım gelen vahiylerle birlikte geçirdiği değişim sürecini tahayyül ettiğimizde, hepimizin ibret alabileceği birçok şey bulunur. Çünkü İslâmiyet belli bir yaşa, belli bir cinsiyete ya da insanların belli bir kesimine gelmemiştir. 7’den 70’e herkes için âdeta kişisel bir devrim söz konusu olmuş ve inancımıza göre akıl baliğ olan herkes mesul kabul edilmiştir. Bu anlamda kâinatın yaratıcısı olan ve insanı en iyi bilen Allah’ın hükümlerinden, her insanın potansiyelinde var olan dönüşüm kabiliyetine dair işaretler olduğunu görebilmek mümkündür.

Elbette değişim sancılıdır. Birçok şey gibi emek ister, istikrar ister, cesaret ister. Fakat bunları göze alarak yola çıkmaya niyet ettikten sonra atılan her adım hedefe biraz daha yaklaşmamıza yardım edecektir.

İhsan Fazlıoğlu’nun da dediği gibi: “İyi davran-a-bilmek, doğruyu bil-ebilmek, güzeli eyle-ye-bilmek.”1 yolunda olmak ümidiyle.

1 Kendini Aramak- İhsan Fazlıoğlu

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir