Çarşamba, Kasım 19, 2025

Peygamberimiz’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Sevginin Bir Göstergesi; Mevlid-İ Şerif

Rumeysa Kette

Paylaş

Toplumumuzun bir parçası haline gelmiş olan Mevlid-i Şerif okuma geleneğinin kökenini hiç merak ettiniz mi?

Hicri Rebiülevvel ayının on ikinci günü, İslâmî olarak Peygamber Efendimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) doğum günü olarak kabul edilmektedir ve Mevlid-i Şerif olarak anılmaktadır. Peygamberimiz’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) olan saygı ve sevginin bir göstergesi olarak Mevlid-i Şerif’e Müslümanlarca özel bir önem verilmiş olup bu hassasiyet yüzyıllardan beri devam ettirilmektedir. Gelin, Müslümanların bir araya toplanarak Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladıkları ve Peygamberimiz’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yazılmış naatları okuyarak devam ettirdikleri Mevlid-i Şerif merasimlerinin tarihi yolculuğuna birlikte çıkalım.

MEVLİD-İ ŞERİF

Sözlükte “doğum yeri ve zamanı” anlamına gelen “mevlid” kelimesi, İslâm kültüründe özellikle Peygamberimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) doğumunu, bu vesileyle yapılan törenleri ve yazılan eserleri ifade etmek için kullanılır (“Mevlid”, TDVİA).

Mevlid, İslâm kültür ve geleneğinde Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) doğumu vesilesiyle yazılmış naat ve manzum türü şiirleri de ifade eder. Peygamberimiz (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) hayatta iken de ona sevgi ve bağlılığı ifade eden başta Kâ’b b. Züheyr’in (Radıyallahu Anh) Kasîde-i Bürde’si olmak üzere, birçok şiir yazılmış ve Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunları hoş karşılamıştır.

Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefatından sonraki dönemlerde de bu minvalde eserler meydana gelmeye devam etmiş ve İslâm kültüründe Mevlid-i Şerif literatürü oluşmuştur. Zamanla gelişen eserler ayrı bir edebi tür oluşturmuştur. Bu vesile ile de tarihten bu yana İslâm toplumlarında başta Peygamberimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) doğum yıl dönümünde olmak üzere, mübarek gün ve gecelerde, doğum ve ölüm gibi önemli hadiselerde Mevlid-i Şerif okumak bir gelenek haline gelmiştir.

TARİH SAYFALARINDA MEVLİD MERASİMLERİ

Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sağlığında onun doğum yıl dönümü kutlanmadığı gibi Hulefâ-yi Râşidîn dönemiyle Emevî ve Abbâsî halifeliği devirlerinde de Mevlidle ilgili bir uygulamaya rastlanmamaktadır. (“Mevlid”, TDVİA)

Tarihte ilk örneğine Fatımî Devleti idaresi altındaki Mısır’da rastlanan Mevlid-i Şerif merasimleri, Eyyubiler, Memlûkler ve Osmanlı Devleti başta olmak üzere birçok bölgede daha yaygın olarak kutlanmaya başlanmıştır. Mevlid-i Şerif okuma merasimleri 11. yüzyıldan itibaren de Türklerin yaşadığı bütün bölgelerde kabul görmüş ve benimsenmiştir.

Türklerde bu geleneği soyu Oğuz Türklerine dayanan, Selahaddin Eyyubi’nin komutanlarından Muzafferüddin Gökbörü başlatmıştır. Selâhaddin Eyyûbî’nin 1171 yılında Fatımiler Devleti’ne son verip Eyyubiler Devleti’ni kurmasıyla birlikte, Fatımîlerden kalma Mevlid-i Şerif merasimlerinin toplumsal birlik açısından önemini kavrayıp devam ettirmiştir. Mevlid-i Şerif merasimleri ona İslâm dünyasında büyük bir ün kazandırmıştır (Süleyman Çelebi, Vesîletü’n Necât Mevlid-i Şerif).

Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) doğduğu gün olan, hicri takvime göre Rebiülevvel ayının 12. gecesinde mevlid kutlamaları yapılması, Osmanlı Devleti’nde 1588 yılında, resmi bir merasim haline getirilmiştir. Ayasofya ve Sultanahmet Camileri başta olmak üzere pek çok camide Mevlid-i Şerif merasimleri yapılır ve hem saray ahalisi hem de halk bu merasimlere iştirak ederdi.

Yakın tarihimizde, özellikle de Kur’an-ı Kerim okumak üzere toplanmanın devlet eliyle yasaklandığı dönemlerde (1923-1950), insanların maneviyatlarını güçlendirmek ve dini duygularını muhafaza etmek amacıyla toplanarak Mevlid-i Şerif okuması, bu geleneği halk arasında daha da yaygın hale getirmiştir.

VESİLETÜ’N NECÂT

Türk İslâm Edebiyatı literatüründe kaydedilmiş 63 Mevlid-i Şerif manzumesi vardır. Bu eserlerin en meşhuru, Türk İslâm Edebiyatı’nın şaheserlerinden kabul edilen, Bursa’da Süleyman Çelebi tarafından hicri 812, miladi 1409 yılında yazılmış olan “Allâh adın zikredelim evvela, Vacib oldu cümle işte her kula” beytiyle başlayan ve “Sünnetin tut ümmeti ol ümmeti, Ta nasip ola sanâ Hak rahmeti” beyitiyle biten “Vesîletü’n Necât” (Kurtuluş Vesilesi) adlı şiiridir. 768 beyit olup 16 babdan meydana gelen bu manzume, halk arasında en yaygın şekilde okunan Mevlid-i Şerif’tir.

Süleyman Çelebi, derin bir peygamber sevgisiyle yazdığı bu eseri ile devrinde devlet ve toplum düzeninin karışmasına sebep olan Bâtınîlik gibi bozuk inançlara da karşı çıkmış ve milletin inanç birliğinin korunması hususunda üzerine düşen görevi hakkıyla yerine getirmiştir.

Günümüzde, Suudi Arabistan dışındaki bütün Müslüman çoğunluktaki ülkelerde hicri takvime göre Peygamberimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) doğumu kutlanmakta, bu ülkelerin birçoğunda resmî tatil ilan edilmektedir. Müslümanların çoğunlukta olmadığı ve Hristiyan nüfusun çoğunlukta olduğu ülkelerde de Müslümanlar tarafından mevlid kutlamaları gerçekleştirilmektedir (Süleyman Çelebi, Vesîletü’n Necât Mevlid-i Şerif).

Mevlid-i Şerif’in tarihi yönlerini bilerek, onu Kur’an-ı Kerim’in önüne geçirmeden, edebiyle icra ederek, Peygamberimiz’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) anmak ve anlamak dileğiyle…

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir