Müminin birçok vazifesi vardır ama tüm vazifeleri derleyip bir başlık altına koyacak olsak bu başlık belki de “dünyayı imar etmek” olurdu. Dünyayı imar etmek, yani batılın sistemi yerine İslam’ın düzeninin işlemesi için çalışmak. Ve dikkatle bakarsanız her müminin büyük küçük demeden tüm işlerinde aslında bu ideale ulaşmayı hedeflediğini görürsünüz. Elbette bu vazifeyi yerine getirmek fedakârlık ister. Hassaten, insanları sömüren günümüzün nizamını değiştirmek isteyenler önce o sistemin içinden sıyrılmalıdır. Çünkü sistemi değiştirmek için onu aşmak gerekir. Tüm dünyayı kuşatmış olsa bile sistemden azade olmak şarttır.
Hâlihazırda kapitalist düzen yüzünden tüketmeye çok alışmış durumdayız. Nebevî tabirle “vehn“ hastalığına yakalandık, Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vehni “dünyayı sevmek ve ölümden rahatsız olmak” diye açıklıyor. Dünya sevgisi olarak birçok şeyi sayabilir ve yemeği de zikredebiliriz. Evet, yemek sevgimiz dünyaya bağlığımızın bir göstergesi olabilir.
Kendimize bir bakalım, acaba bizde ne kadar dünya sevgisi ve ölüm kerahati var? Dünyaya ait şeyleri ne kadar seviyorum ve ona ne kadar bağlıyım? Tatlılar, lezzetli gıdalar, yemek tarifi akımları, soslu yemekler benim olmazsa olmazım mı? Cennette her canımın çektiğini yiyebileceğim ama aynı talebimi dünyada da bulmaya çalışıyor muyum? Kendimizi muhasebeye çekmeliyiz.
Sistemden sıyrılabilmenin önemli bir basamağı “ona duyduğumuz ihtiyacı” asgariye indirmektir. En temel ve en sık ihtiyaçlardan biri beslenme olduğu için, buna bilhassa dikkat etmeliyiz.
Mesela sürekli dışarıdan yemek sipariş etmek, her hafta dışarıda kafeye gidip pahalı tatlılar yemek, her gün 4 kişilik sofra için 10 kişilik yemek yapmak, sürekli şatafatlı çeşit çeşit sofralar kurmak, bilmediğimiz gıdaları sırf hoş paketli diye satın almak gibi “zevk odaklı tüketim” irademize ket vurur ve sistemi desteklemeye sebep olur. Bunun yerine vücudumuzun gerçekten ihtiyacı olan kaliteli besinleri tüketmek, olabildiğince evde kendi yaptığımızı yemek, paketine kanmayıp içeriği bilerek yemek, güvenilir temiz gıdalar kullanmak, sadece yeterli miktarda yemek, güzel niyetler alarak beslenmek (mesela yediklerimizle güçlü olmak ve ibadetlerimizi arttırmak) “kat kat faydalı tüketim” ise modern düzene gösterilen bir tepkidir.
Gerçekten bunu yapmaya başladığımızda dünyaya ve modern düzene olan bağlılığımız azalacak ve daha hür olabileceğiz. Zira insan nereden rızıklanırsa oraya karşı vefakâr ve itaatkâr olur. Her şeyin hazır olarak önümüze konduğu sisteme karşı koymak kolay değil, evet. Ancak sistemi kabul ettiğimizde uslu ve bağlı insanlar oluyoruz, hatta yemeklerin bile modasına göre hareket edecek kadar irademizi kaybedebiliyoruz. İrademiz olmazsa neyi değiştirebiliriz, hangi güzel işleri yapabiliriz, İslam’ın adaletini nasıl tesis edebiliriz?
Tıpkı Ashab-ı Kiramın o dönemdeki nizama lâ/hayır dediği gibi biz de bu zamanda bize sunulan şatafatlı dünyaya lâ demeliyiz. Bu mücadeleyi vermeli ve doğrunun ikame edilmesi için gayret etmeliyiz. Buna da kendimize söz geçirerek, yediklerimizi fayda odaklı hâle getirerek başlayabiliriz.
Allah yardımcımız olsun.