Perşembe, Eylül 11, 2025

Mutedil, Orta Hâlli, Dengeli Olmanın İncelikleri

Büşra Çakırhan
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi-Kelam Anabilim Dalı

Paylaş

Kur’anî bir övgü ifadesi olan “vasat ümmet” tabiri, yaşamın her alanında denge ve itidal üzere olma anlamlarını barındıran icmalî bir kavramdır. “Vasat” ve “ümmet olmak” birbirini tamamlayan iki sözcükten oluşmaktadır. Bu kavramlardan ilki olan vasat kelimesi lügatte her şeyin dengelisi, mutedili, makbulü, iyisi, muteberi, ortancası ve ortalaması gibi anlamlara gelmektedir. Bir başka yönüyle vasat, iki tarafı da dengede tutması hasebiyle adalet anlamında da kullanılmaktadır.1 Istılahî2 çerçeveden bakıldığında Kur’an-ı Kerim’de beş yerde zikredilen ve kullanımına daha çok Hadis-i Şeriflerde rastlanan vasat kelimesi ve türevleri adil, aklı başında, akl-ı selim sahibi, ortalama, orta hâlli gibi manalara gelmektedir.3 Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zekât konusundaki “Allah sizden ne malınızın en iyisini ister ne de en kötüsünü vermenizi emreder; lakin malınızın orta hâllisini zekât olarak veriniz!” buyruğu, manası itibarıyla hem dengeli bir ölçüde zekât vermeye hem de orta yolu bırakmamaya işaret etmektedir.4

Vasat ümmet ifadesinin ikincil cihetinde ümmet kavramı karşımıza çıkmaktadır. Ümmet kelimesi sözlükte bir asrın insanları, her bir peygamberin kendi tâbileri, halktan bir grup insan, bir zaman dilimi, bir insan grubunu temsil eden kişi, boy-pos ve anne olmak üzere birçok manaya gelmekte dir.5 Kur’an-ı Kerim’de altmış dört yerde geçen ümmet, literatür manasını büyük oranda Kur’an ve Hadis rivayetleri doğrultusunda almıştır. Öyle ki bu çıkarımlar neticesinde İslâm âlimleri ümmeti iki manada kullanmıştır. Bu manalardan ilki, ümmet-i davet yahut ümmet-i belâğ olarak adlandırılan son peygamberin gelişi ve İslâmiyet’in doğup Arabistan yarımadasının dışında duyulmasından itibaren bundan haberdar olan bütün insanları kapsamaktadır. Bir diğeri ise ümmet-i icabet tabirinin muhatabı olan son Peygambere iman edip tâbi olan kitlelere verilen isimdir.

Kur’an’da yer alan “mutedil/vasat ümmet”7, “en hayırlı ümmet”8 ve muhtelif hadis rivayetlerinde tekrarlanan ümmet kelimesi ikincil manaya daha ya kın olmakla birlikte Muhammed ümmetinin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) genelini ifade etmektedir.9

Vasat ümmet terkibinin en aydınlık manasına Bakara Suresi’nin 143. ayeti ışık tutmaktadır. Söz konusu ayet kıble konusunu işlemekte ve “İşte böylece sizin insanlığa şahidler olmanız, Resul’ün de size şahid olması için sizi vasat bir ümmet kıldık. Senin üzerinde bulunduğun bu yönü kıble yapmamız ancak Resul’e tabi olanı, ökçeleri üzerine geri dönenlerden ayırıp bilmemiz içindir.” 10 ifadeleriyle neden Mescid-i Haram’ın Allah Resulü ve ümmeti için kıble tayin edildiğini açıklamaktadır. Buradaki kilit nokta, ayette zikredilen vasat ümmet kavramının tekâbül ettiği manadır. Gerek bu kavramların sözlük anlamları gerekse Kur’an-ı Kerim ve Sünnette kullanıldığı anlamlar dikkate alındığında vasat ümmet ifadesini nasıl anlamak gerekmektedir?

HER LAHZADA VASAT BİR ÜMMET OLMAK

İlahî bir bildiri neticesinde vasatîlîk üzere yaratılan bir ümmet olduğumuz ayetle sabittir. Bu vasat yol, bireysellikten çok ümmet olarak denge ehli bir grup kılınmış olmak cihetiyle önem arz etmektedir. İnanan zümreler için âdeta bir yaşam parolası niteliği taşıyan bu hitap, her mecrada vasat olunmasına dair telkinler barındırmaktadır. İster güzellik ve fazilet anlamına gelen “vasatîlik”, ister itidal ve orta yolu benimsemek anlamına gelen, isterse de maddî ve hissî anlamı olan asıl anlamıyla “vasatîlik” göz önünde bulundurulsun Peygamberin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ümmeti orta yol üzere dengeli bir tutuma sahiptir.

“Sizler şöyle şöyle söylüyordunuz değil mi? Fakat şunu çok iyi bilin ki ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve günahlardan en çok korunanınızım. Hâl böyle iken ben bazen oruç tutarım bazen tutmam. Bazen gecenin bir kısmını ibadetle geçiririm bazen de yatar uyurum. Kadınlarla da evlenirim. İşte Benim sünnetim budur. Kim Benim bu yolumdan gitmez de ondan yüz çevirirse bizden değildir.”11 buyuran Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sünnetinin hakikî manasının itidalli bir biçimde anlaşılması üzerine ümmetine öğütler vermektedir.

Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyruklarını uygulayan inananlar, her noktada vasat ümmet olmayı benimsemiştir. Bu ümmet ne maddî şeylerden soyutlanarak ruhî bir hayat için aşırıya kaçmaktadır ne de materyalizmin içine gömülmektedir. Denge ehli bu kitle dinine sahip çıkmak, hayatı yükseltmek, aynı zamanda hayatı korumak ve sürekliliğini sağlamak için gayret etmektedir. İtidalin yansımaları ibadetlerde de hayatın içinde de insanî duygularda da kendini göstermektedir. Bu ümmet duygu ve düşüncelerinde, sevme ve yermede, zanda bulunmada, irşad ve eğitimde, düzenleme ve organizasyonda, ilişki ve irtibatta, toplumsal görevlerde, insanî rollerde hatta yayıldığı coğrafî bölgelerde dahi vasat bir ümmettir.

İFRAT VE TEFRİT ÇATIŞMA SINDA ORTA YOL: İTİDAL

Vasat ümmet olmanın zıddı, ifrat ve tefrit üzere olmaktır. İstenilen fazlasını yapmak ifrat, önemsemeyip daha azını yapmak ise tefrittir. Böyle bir kimsenin hâli dengesini kaybetmiş bir sar kaç gibidir. Orta hizadan sapmış olan bu sarkaç, sağa sola çarpar. Doğruyu göstermez, hedefini şaşırır, hususî misyonunu kaybeder. İşte itidalli, dengeli bir çizgiyi benimsememek de bu şekildedir.

İçinde adalet hasleti de barındıran itidal kavramı, ifrat ve tefrit gibi birbirine muarız uçlar arasında vasat bir konumu vadetmektedir.12 Öyle ki cimrilik ve savurganlığın ortası olan cömertlik vasat olmanın ta kendisidir. “Vasatiyye” adı verilen bu orta yol, beşerin lehinedir. Zira insanın fıtratı ve tabiatı orta hâlli, dengeli olmaktan yanadır.

Övgüye mazhar bir makam olan vasat olma hâlinin hayatımızın her alanına sirayet etmesi, hikmetinin bizleri kuşatması, dengemizin daim olması duası ile…

1 el-Askerî, Mu’cemu Furuki’l Luğaviyye, Müessesetu’r Risâle, et-Tab’atu’l Ûlâ, c. I, s. 572

2 Terimsel.

3 Bkz. es-Sa’lebî, el-Keşfu ve’l-Beyân An Tefsîri’l Kur’ân, Thk. İbn Âşûr, Dâru İhyai’t Turâsi’l Arabi, et Tab’atu’l Ûlâ, Beyrut 2002, c. II, s. 8

4 Ebu Davud, Sünen-i Ebi Davud, thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, el-Mektebetü’l-Asriyye, Beyrut, c. II, s. 274

5 Takıyyu’d-Din, Süleyman b. Benîn b. Halef b. Avd, İttifaku’l Mebânî ve İftiraku’l Meânî, Daru Ammar, et-Tab’atu’l Ûlâ, Ürdün 1985, c. I, s. 234

6 Bakara Suresi, 143

7 Âl-i İmran Suresi, 110

8 Âl-i İmran Suresi, 110

9 Halil İbrahim Bulut, “Ümmet”, TDV İslâm Ansiklopedisi

10 Bakara Suresi, 143

11 Buharî, “Nikâh”, 1; Müslim, “Nikâh” 5; Nesâî, “Nikâh” 4

12 Mustafa Çağrıcı, “İtidal”, TDV İslâm Ansiklopedisi

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir