Pazar, Mayıs 18, 2025

Kare Boşluklar

Ayşenur Gürbüz

Paylaş

Yeni zamanların birinde, yakın şehirlerde bir yerde yaşayan genç bir kızın hikâyesinden bahsetmek istiyorum. Her şey on yedi yaşında hayatını yoluna koyamadığını, kalabalık bir caddede acemi bir şoförün araba sürüşü gibi hissettiren günler geçirdiğini fark etmesiyle başladı. Eğer bir şeyler yapmazsa hayatı çarpışan araba zemininde sağa sola çarpan bir enkaza dönüşecekti. Hepimiz yaşayıp gidiyorduk ama onun hayatı yaşanmadan gidiyordu. Her sabah ipi fırlatılmış bir topaç gibi uyanıyor, akşama kadar sonsuz kez savruluyor, ışıkların sönmesi ile günün bittiğini idrak ediyor, yorgun düşerek uyuyakalıyordu. Ertesi gün yine yeniden saatlerin ve sözlerin arasında kaybolmaya başlıyordu. Bu yaşadığı hayat ona vücudunun tam ortasında kare bir boşluk varmış ve onu gittiği her yere taşıyormuş gibi hissettiriyordu. Onun durumu böyle iken ailesi, arkadaşları özellikle sosyal medyada takip ettiği herkes öylesine dolu ve meşguldü ki, iğne atsa hiç kimseye batmaz, dönüp dolaşır yine onu ve boşluğunu incitirdi. Hemen hepsi geziyor, çalışıyor, dil öğreniyor, hobileriyle meşgul oluyor ve daha bir sürü şey yapıyorlardı. Herkes büyük adam olmuştu da o küçük kız olarak kalmıştı sanki. Aslında onunda hedefleri, to do list’leri/yapılacaklar listeleri, renk renk hobileri ve gezilecek ülkeleri vardı. Neden mutlu değildi peki? Hâlbuki tüm bunlara tatminkâr, huzurlu ve mutlu hissetmek için başlamıştı. Ne yazık ki hemen her şeye başlamış ve yine hemen hepsini yarım bırakmıştı. İlk defa mı yarıda bırakıyordu, hayır tabi ki de. Defalarca yeniden başlamıştı hatta yeniden başlamaya da yeniden başlamıştı. Hatta “Allah yeniden başlayanların yardımcısıdır.” tweetini kaç defa atmıştı sayamadı ama yok, ne kadar çok koşsa o kadar çabuk yolda kalıyordu. Sonunda dünya etrafında öyle bir hızla döndü ki bu hıza gözleri ve ayakları da ayak uyduramayınca bir köşeye düşüverdi. Kendisini gözlerini açmak istemeyeceği kadar güzel bir yerde buldu. Yan tarafta güzeller güzeli bir bahçe, diğer tarafında terk edilmiş gibi duran dağınık bir toprak parçası vardı. İkisinde de bahçıvan tipli iki amca vardı ve bir şeylerle uğraşıyorlardı. Şu güzel bahçedeki adamı anlıyordu bahçesi daha güzel olmalıydı ama diğer adamı hiç anlamamıştı; o bahçeden faydalı ve güzel şeylerin olması imkânsız gibi gözüküyordu. Olup biteni güzel bahçenin sahibiyle konuşunca anlamıştı. O, bahçesine dış etkilerden korumak için önce çit çekmiş sonra da ihtiyacına uygun ve düzenli bakım yapmıştı ancak diğer adam çit çekmeden ve hiç ihtiyacını gözetmeden bahçesini her şey ile doldurmuştu, o böyle yaptıkça bahçe güzellikle dolup taşmak yerine çölleşmişti. Üstelik emeklerini görememek o amcayı da çok yıpratmıştı. Rüyanın tam burasında mesajı almıştı ve uyandığında her şey bambaşka olacaktı; çünkü güzel yaşamanın sırrını öğrenmişti: Sağlıklı sınırlar çizmek ve bu sınırların içindeki rutinin rahmet olduğunu fark etmek…

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir