Şehirden uzakta, yapay ışıkların kirletmediği bir ortamda bulutsuz bir gökyüzüne baktığımızda gözüken manzara, şehirde birkaç yıldız görmek için çırpınan modern insan için oldukça heyecan vericidir. Kimi ışıl ışıl kimi nispeten daha sönük sayamayacağımız kadar çok yıldızın yer aldığı bir yıldız denizidir gökyüzü.
İlk bilim dalı olduğu düşünülen Astronomi, yani gök bilimi, sadece yapay ışıkların kirlettiği bir ortamda yaşayan ve bu yüzden de o manzarayı doyasıya izleyemeyen günümüz insanı için değil, tarih boyunca gelmiş geçmiş her topluluk için ilgi çekici olmuştur. Üstelik yapay ışığın gökyüzünü kirletemediği zamanlarda yaşayan herhangi bir insan, günümüzdeki ortalama bir Astronomi bölümü öğrencisinden çok daha iyi tanıyordu gökyüzünü. Kimi topluluklar onu yanlış yorumluyordu ki bunu gökyüzünde gördüğü cisimlere uluhiyyet atfetmelerinden anlamak mümkün. Kimisi için gelecekten haber veren bir üst âlemken kimisi için de ateş toplarıyla dolu sonsuz bir boşluktan ibaretti. Ancak her halükârda gökyüzü, her dönemde ilgi çekici bir unsurdu.
Gökyüzü yalnızca hayranlıkla izlenilebilecek bir manzara mıydı kadim dönemlerde? Hatta günümüzde dahi tek özelliği muhteşem bir görüntüye sahip olması mıdır?
Modern dönem öncesi toplulukların çoğu, her ne kadar gökyüzünü metafizik anlamda yorumlamada hataya düşmüş olsalar da gökyüzündeki fiziksel hareketliliği incelikle analiz edebilecek kadar gözlem gerçekleştirmişlerdi. Gökyüzündeki hareketliliği Dünya’ya en yakın yıldız olan Güneş’in sağladığı ışıklar sayesinde gündüz gözlemlemek oldukça kolaydır. Ancak gökyüzü sadece gündüz değil, gece de hareket hâlindedir. Eğer oturup sabırla birkaç saat boyunca gece gökyüzünü izlersek bu hareketi görebiliriz. Aynı Güneş gibi yıldızların çok büyük bir çoğunluğu doğudan doğar ve batıdan batar!
“Çok büyük bir çoğunluğu” diyoruz, çünkü doğup batmayanlar da vardır. Ama yine de bu hiç batmayan yıldızlar bile doğudan batıya doğru bir harekete sahiptir, biri hariç. Kutup yıldızı! Özel ismi ile Polaris yıldızı, gökyüzünde konumu -neredeyse- hiç değişmeyen tek yıldızdır. Üstelik gözlemleme imkânı bulabilsek diğer tüm yıldızların, aslında kutup yıldızı etrafında döndüğünü görürüz. Hiç batmayan yıldızlar da işte tam olarak kutup yıldızına yakın yıldızlar oldukları için hiç batmazlar, çünkü onun etrafında dönüp dururlar, tüm diğer yıldızlar gibi.
DÜNYA TOPACI
Yıldızlar da aynı gezegenle gibi kendilerinden daha ağır bir “ŞEY”in etrafında dönerler. Bu şey galaksi merkezidir. “Galaksi” ise milyonlarca yıldızın, çok büyük ihtimalle çok büyük bir karadeliğin etrafında, aynı gezegenlerin Güneş’in etrafında dönüp durması gibi dönen kümelenmeler ile oluşan yapılardır. Diğer bir ifade ile Güneş de diğer tüm yıldızlar da aynı Dünya gibi bir merkezin etrafında döner.
Gece gökyüzünde gördüğümüz yıldızların tamamı, Güneş’in ve Dünya’nın da içerisinde bulunduğu Samanyolu galaksisinin merkezi etrafında dönerler. Yani Dünya’dan baktığımızda gördüğümüz tüm yıldızlar Samanyolu galaksisindedirler. Gökyüzünde gördüğümüz tüm cisimlerin kutup yıldızı etrafında daire çizerek dolaştığını söylemiştik, öyleyse bu galaksinin merkezindeki şey Kutup Yıldızı mıdır, değildir.
Aslında Güneş ve diğer tüm yıldızlar, bizim onların hareketini gözlemleyemeyeceğimiz kadar uzak cisimlerdir. Her ne kadar Güneş bize en yakın yıldız olsa da etrafında dönmüş olduğu galaksi merkezi o kadar uzaktadır ki Güneş’in o merkez etrafında dönmesi yaklaşık 230 milyon yıl sürer. İnsanlık tarihi araştırmalarında ancak ve ancak 12.000 yıllık bir geçmişe kadar gidebildiğimizi düşünürsek bu hareketi gözlemlemenin insanoğlu için ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliriz.
Öyleyse bu hareket neyden kaynaklanmaktadır? Ve Kutup yıldızı tam olarak nedir?
Aslında cevap o kadar da uzakta değil. Tüm bu hareket, Dünya’nın “Kendi çevresi etrafında, bir topaç gibi” dönmesinden kaynaklanıyor. Dünya’nın kendi çevresi etrafında dönüyor olması çevresinde “Aslında son derece sabit olan” cisimleri hareketli görmemize neden olur. Diğer bir değişle hareket eden onlar değil, biziz.
DOĞAL NAVİGASYON
Peki, Kutup yıldızı? Kutup yıldızı da aslında, Dünya’yı bir topaca benzetecek olursak topacın tepe kısmına denk gelen cisimdir. Yani topacın asla hareket etmeyen daima aynı yöne bakan kısmına denk gelir. Bu nokta ise Dünya’da Kuzey kutbuna denk gelir.
Bu bilgi her ne kadar günümüzde değerini kaybetmiş olsa da gökyüzüyle hakiki anlamda bağını koparmamış bir dönemde yaşayan insanlar için oldukça önemli bir bilgi idi. Zira Kutup yıldızını bulmak demek, yönü bulmak demektir. O bulunduğu zaman gitmek istenilen rota da çizilir, kıble de tayin edilir, evin ön cephesinin hangi yöne yapılacağına da karar verilir vs. Diğer bir ifadeyle gökyüzünde insanlar için tasarlanmış, doğal bir navigasyon.
GECE LAMBASI
Gece gökyüzünden bahsedip Ay’dan bahsetmemek olmaz. Dünya’nın sadık arkadaşı, kilitlenmiş gibi çevresinde dönüp duran uydusu. Kilitlenmiş bir şekilde dönüyor olması yani Dünya’nın etrafında dönüp dururken her zaman aynı cephesini görüyor oluşumuz, her ne kadar “Acaba arkasında ne var?” merakı uyandırıyor olsa da yaşamımızı kolaylaştıran önemli bir unsur. Güneş’ten aldığı ışığı kendi üzerinden yansıtıp bize ulaştırmasıyla, gece gökyüzünde Güneş’in halifesiymiş gibi lamba görevi görüyor. Üstelik yalnızca bu da değil, Dünya-Güneş-Ay üçlüsünün birbirlerine göre konumlarının değişmesiyle evreden evreye girerek, takvimin ve saatin üretilmediği günlerde günleri, haftaları, ayları ve seneleri belirlemekte insana bahşedilmiş doğal bir takvim. Günümüzde ise onunla bağını koparmayanlar için Hicri takvimin belirleyicisi görevini görüyor. Hac vaktine ona bakarak karar kılınıyor, ayların en kıymetlisi olan Ramazan ayının başladığı onunla tespit ediliyor. Belki de bu yüzden yeni bir ayın başlangıcını haber veren o ince hâli, İslâm’ın simgesi hâline gelmiş.
Tüm bunlara baktığımızda, gece gökyüzünün kadim dönemlerde günümüze kıyasla ne kadar önemli işlevlere sahip olduğunu görürüz. Gökyüzü güzel bir fotoğraf karesinin çok ötesinde, ancak bu özelliğinden de ödün vermeden hayatın merkezinde durmaktaydı. İslâm geleneğinde ise modern çağda dahi bu hayati konumunu kaybetmeyip insanın, içerisinde bir süre misafir olacağı kâinat ile bağını sıkı sıkı tutmaya devam edip en temel ibadetlerden olan tefekkürü daima diri tutar.
“O, geceyle gündüzü, Ay ile Güneş’i hizmetinize verdi; yıldızlar da O’nun emrine boyun eğmişlerdir. Bunda aklını kullanan bir topluluk için önemli ibretler vardır.”1
“…Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru.”2
1 Nahl Suresi 12
2 Âl-i İmran Suresi