Perşembe, Ekim 2, 2025

İzinden Gideceğimiz Yol

Rumeysa İnan

Paylaş

İnsan gözlerini dünyada açar ve yine burada kapatır. Büyük resme baktığımızda, uzun yıllar gibi gelen insan ömrünün aslında göz açıp kapatıncaya kadar geçtiğini fark ederiz. Peki, bizim dünya hayatımız sadece doğum ve ölüm arasında nefes alıp vermekten mi ibarettir?

Bu soruya hayatımızın her döneminde başka açılardan cevap buluruz. Hatta “Cevaplar” buluruz ve bunlar arasından tek bir cevabı da seçme zorunluluğu yoktur. Doğru cevaplar üst üste birikerek hayata dair bakış açımızı oluşturur.

İnsan aklı olgunlaşma döneminin başında dünyada neden var olduğunu da sorgulamaya başlar. Sorularımıza bazen geçmiş yaşamımızdan gelen bilgilerle bazen de kendi çabamızla araştırarak cevap bulmaya çalışırız. Cevabını bulmamız gereken bir soru vardır: Allah Teâlâ’nın kulu olarak Müslümanca, kaliteli bir hayat sürmenin yolları nelerdir?

Sorgulamamız, fıtratımızdan gelen bir özelliktir ve doğru cevaba ulaşmazsa hayatımızın boşa geçmesine sebebiyet verir. Peki, doğru cevabı nerede ve nasıl bulacağız? Öncelikle Allah’ın varlığına ve birliğine, kitabımız Kur’an-ı Kerim’e, Peygamber Efendimize (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ulaşmalıyız. Bu üçü sağlam olduğunda diğerleri de sağlam olacaktır. Hayatımızı Müslümanca geçirmemiz gerektiğini kitabımızı okuyarak anladıktan sonra dinimizi hayatımıza nasıl dâhil edeceğimize ve hayatımızı en güzel şekilde nasıl geçireceğimize dair Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatından çıkarımlar yapmamız gerekir.

Din, hayatın her anındadır. Yani hayatımızın hiçbir parçasını dinden ayırmamız mümkün değildir. Ancak insan, bazı zamanlarda gaflete düşerek bunu unutur. Bu, sadece günümüz hız çağına ait bir durum değildir. İnsanın yaşadığı her dönemde gaflet de kendine yer bulmuştur. Bir insanı dindeki gafletinden, Allah Teâlâ’nın bütün anlara hitap eden kelamı Kur’an ve Resulullah Efendimizin bütün anlara hitap eden sünneti kurtarır. Bu sebeple başvurulan en önemli kaynaklar hadis kitapları olmuştur.

Her dönemin kendine göre geçirdiği değişimlere göre âlimlerimiz eserleriyle hadislerden günümüze bir köprü inşa etmiştir. Kurulan bu köprüler arasında kuşatıcı nitelikte olan “Riyazu’s Salihîn”, “İhya-u Ulûmi’d Dîn” gibi önemli kitaplar yer almaktadır. Sonradan gelen âlimlerimiz de bu tarz geniş çaplı eserlere şerhler, özetler yazarak incelemişlerdir. Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî’nin “Minhâcu’l Kâsidîn ve Müfîdu’s Sâdikîn” adlı eseri de bu özetler arasında olmakla birlikte İslâm dünyasında da en çok okunan kitaplar arasında yer almaktadır.

VAAZ KÜRSÜSÜNDE İLK HATİM

Tarihimiz, Peygamber Efendimizin yaşadığı dönemden itibaren pek çok âlimin varlığını haber vermektedir. Âlimlerimiz, Peygamber Efendimizin ilmî mirasını bize ulaştıran vârislerdir. Sahabe, Tâbiîn, Tebei Tabiîn ve sonrasındaki tüm âlimler peygamberden tevarüs edilen mirası bizlere ulaştırma sevdası içerisinde olmuşlardır. Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî (Rahmetullahi Aleyh) de ilim mirasının önemli vârislerindendir.

Asıl adı Ebu’l Ferec Cemâlüddîn Abdurrahman b. Ali b. Muhammed b. Cafer el-Cevzî’dir.1 Hicri 510 (Miladî 1116) yılı civarında doğan İbnu’l Cevzî’nin soyu Ebubekir’e (Radıyallahu Anh) dayanır. Küçük yaşta ilim öğrenmeye başlamış; ilim hayatı boyunca yaklaşık seksen âlimden ders almıştır. Henüz on üç yaşındayken ilk kitabını yazdığı rivayet edilmektedir.2 Tarih, hadis, tefsir, akâid, fıkıh ve çeşitli konularda irili ufaklı üç yüzü aşkın eser kaleme almıştır. Bugün bu eserlerden elimizde sadece otuz altı kadarı bulunmaktadır.

Tarih alanında “Sıfatu’s Safve”, hadiste fıkıh bablarına göre yazdığı “el-Mevzûât”, tefsirde “el- Müctebâ fi Ulûmi’l Kur’an”, akaidde “Saydu’l Hâtır, Def’u Şübheti’t Teşbîh”, fıkıhta “Ahkâmu’n Nisa, Minhâcu’l Kasidîn” meşhur eserlerindendir. “Birru’l Vâlideyn”, “et-Tıbbu’r Rûhânî”, “Kitâbu’l Ezkiyâ” da diğer eserleri arasındadır.

İbnu’l Cevzî, hocasının vefatı üzerine Mansur Camii’nde vaaz vermeye başlamış; halifelerin, fakihlerin bulunduğu meclislerde ilmî konuşmalar yapmıştır. Vaazları sayesinde on binlerce insan tövbe edip dürüstçe ve dindarca yaşama yolunu seçmiştir. Binlerce kişinin de hidayetine (Müslüman olmasına) vesile olmuştur. Vaaz kürsüsünde Kur’an-ı Kerim’i baştan sona ilk hatmeden kişi olduğunu belirtmiş ve bundan dolayı da şükür secdesi yapmıştır.3 Hadis ilminde “Hafizu’l Irak” ve “Nâsıru’s Sünne” lakaplarıyla anılmıştır.

Sağlığına, beslenmesine, görünüşüne dikkat ettiği, hoşsohbet bir insan olduğu ayrıca günlerinin çoğunu oruçlu geçirip teheccüd namazlarını kılması da onun hakkında kaynaklarımızda yer alan bilgiler arasındadır.

Hanbelî mezhebine mensup olmasına rağmen Ahmed b. Hanbel’in bütün görüşlerini taklit etmeyip fıkıh kaynaklarını araştırarak en doğru olanı uygulamayı gerekli görmüştür. 12 Ramazan 597 (16 Haziran 1201) tarihinde vefat etmiş ve Bâbu Harb Kabristanı’nda bulunan Ahmed b. Hanbel’in (Rahmetullahi Aleyh) mezarının yanına defnedilmiştir. Vefat etmeden önce kabrine şu beyitlerin yazılmasını vasiyet etmiştir:

“Ey günahı çok olana karşı affı bol olan Allah’ım,

Günahkâr, işlediği suçlardan bağışlanmak için sana geldi,

Ben bir misafirim, misafire ancak ikram yaraşır.”

İHYA’NIN ÖZETİ

Müellifin yazdığı yüzlerce kitap içinden günümüze ulaşan “Minhacu’l Kasidîn” en önemli eserlerindendir. Çeşitli âdetler, nikâh, helal-haram, musiki, haset, cömertlik, tövbe, sabır-şükür, havf-recâ, tevhid, tevekkül gibi konuları ayetler, hadisler, selef âlimlerinin sözleri ile tezyin etmiştir. Eserin, müellifin talebesi Muvaffakuddîn İbni Kudâme tarafından yapılan ihtisarı da mevcuttur.

Kitabın İstanbul, Şam ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere üç kütüphanede orijinal yazma nüshaları bulunmaktadır. Günümüzde de çok okunan eserler arasındadır Tahlil Yayınları’ndan iki cilt hâlinde Fatih Mehmet Albayrak tarafından şerh edilerek basılmıştır.

Eser, “Fıkıh” başlığı altında literatürde yer alsa da biz Müslümanlar için gerekli olan her konu eserin içinde yer almaktadır. Kitabın belki de en önemli özelliği Hüccetu’l İslâm İmam Gazali’nin “İhya-u Ulumi’d Dîn” adlı eserinin bir özeti mahiyetinde olmasıdır.

Gazali, İhya’sında her Müslümanın anlayacağı seviyede bir dil kullanmış, ümmetin ıslahı amacıyla yazmıştır. Bu sebeple hayata dair pek çok konuda hadisler ve ayetlerle zenginleştirdiği eserinde ayrıca ibadetlerin psikolojisine, toplumun içebakışına, iradesini harekete geçirmesine yönelik tasavvufî, ahlâkî ve felsefî bir dil de kullanmıştır.

İhya’nın babları ile “Minhacu’l Kasidîn”in babları aynı olsa da içerik olarak İbnu’l Cevzî, inisiyatifler kullanarak bazı ekleme ve çıkarmalar yapmıştır. Bu bablar şöyledir: İbadetler Bölümü, Âdetler Bölümü, Helak Eden Ameller Bölümü ve Kurtaran Ameller Bölümü. Her bölümü de kendi içinde on başlığa ayırmıştır. Her mevzu, çeşitli manevî hastalıklarımıza şifa olacak nitelikte bilgiye sahiptir. İbnu’l Cevzî’nin akıcı üslubu ve tatlı anlatım biçimi de eserin ayırıcı özelliklerindendir.

Başta Rabbimizin, Peygamber Efendimizin ve ashabının, daha sonra da âlimlerimizin yüzyıllar önce çizdikleri minval üzere ilerlemek, bugün bizi karşılayan sınırsız bilgi karmaşasından kurtaracak en harika yöntemdir. Vuslatımız Allah Teâlâ’ya olacak ise onun gösterdiği yoldan gitmek bizim vazifemizdir. İçinde yaşadığımız çağda, belirlenen yolun izini ne kadar takip edebiliyorsak o kadar ayrıcalıklı bir hayatımız olacaktır. İzimizin önden gidenlerin izlerine karışması ve ardımızdan gelenlere de iz olması niyazıyla.

1 Yusuf Şevki Yavuz, Casim Avcı, “İbnü’l- Cevzi”, DİA, c.20, s.543-5492 İbni Mace, Et’ime 51

2 Safedî, XVIII, 111

3 M. S. Arı, “Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin Hayatı, Eserleri ve Tarih Metodolojisi” Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2012, sayı.23, s.204-222

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir