Pazar, Aralık 22, 2024

İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi

Aysun Kara

Paylaş

İstanbul’un gözde mekânlarından biri olan Gülhane Parkı, binlerce yıllık tarihî mirasa ev sahipliği yapan bir müzeyi konuk ediyor: “İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi” MS. 7. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar yaklaşık on asırlık bir döneme damgasını vuran İslâm Bilimler Tarihi, hak ettiği değeri ne yazık ki bulamamıştır.

Bilim dünyasında hâkim görüş karşısında saklı bir tarihi gün yüzüne çıkararak Müslüman bilim adamlarının bilim tarihine katkılarını sergileyen müze büyük bir öneme sahiptir. Gülhane Parkı içerisinde yer alan müze, Saray Sur duvarlarına bitişik Has Ahırlar kısmında yer alıyor. Has Ahır (İstabl-ı Amire); Osmanlı Dönemi’nde padişahın ve yakın hizmetinde bulunan kimselerin atlarının bulunduğu ahırlardır. 3 bin 500 metrekarelik sergi alanına sahip olan müze, toplam 585 adet alet, maket ve model ile alanında dünyada ikinci sıradadır.

KURULUŞ

Müzeden bahsetmeden önce kuruluşuna öncülük eden âdeta ömrünü İslâm Bilim tarihine adayan Fuat Hoca’yı anmadan geçemeyiz. İslâm Bilim Tarihi alanındaki çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Fuat Sezgin, 24 Ekim 1924 tarihinde Bitlis’te dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü’nde Alman oryantalist Hellmut Ritter’in yanında öğrenim gördü. 1950 yılında yazdığı doktora teziyle hadislerin sözlü kaynağın aksine yazılı olarak günümüze kadar geldiğini gösterdi. 1960 yılından sonra çalışmalarını sürdürmek için Frankfurt’taki Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi’ne gitti. İstanbul’da başladığı ve Almanya’da çalışmaya devam ettiği 17 ciltlik bibliyografik “Arap-İslâm Bilimleri Tarihi” eseriyle dünyaca tanınan bir bilim adamı olan Sezgin, 2008 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı İslâm, Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nin kurulmasına öncülük etti.

GEZELİM GÖRELİM

Müze iki kattan oluşmaktadır. Giriş katında madenler, fizik, matematik-geometri, şehircilik, mimari, optik, kimya ve coğrafyayla ilgili harita ve çizimlerin sergilendiği bir alan bulunmaktadır. Üst katında ise müzeyle ilgili görsellerin izlenebildiği Sinevizyon Salonu, Astronomi, Saat Teknolojisi, Denizcilik, Savaş Teknolojisi ve Tıp Bölümü bulunuyor.

Müzeyi gezmeye başladığınızda Müslüman bilim adamlarının dünya tarihine katkılarına şahid olacaksınız. Koleksiyonlar arasında birbirinden önemli bilim adamlarının maketleri, el yazması kitapları, Dünya haritaları, pusulalar ve kum saatleri bulunmaktadır. Bu parçalardan bazılarına örnek vermek gerekirse; el-Me’mun ve el-İdrisî’nin “Dünya Haritaları”, el-Cezeri’nin “el Câmi u’l Beyn’el İlmî ve’l Amelî en Nâfi fî Sınâ’ati’l Hiyel” isimli elliden fazla cihazın kullanım esaslarını, yararlanma olanaklarını çizimlerle gösterdiği kitabı, Psikosomatikhakkında yazılan ilk kitap, İbni Sina’nın “el-Kanun” isimli eseri, el- Cezeri’nin su saati, Kurtuba Camii; İslâm Medeniyet Tarihi’nde yer edinmiş önemli camilerin ve rasathanelerin maketleri gibi daha nice örnekler sıralayabiliriz. Aynı zamanda müze, denizcilik alanında da birçok önemli eserlere ev sahipliği yapmaktadır. En başta Piri Reis’in kaleme aldığı “Kitab-ı Bahriye” adlı eser, denizcilik alanında birçok önemli bilgileri içermektedir. İtinayla kaleme alınmış olan eser, iki yüzden fazla ada, liman ve sahil hakkında önemli bilgiler içermektedir.

Aynı zamanda müzede, “Kitab-ı Bahriye” kitabında bahsedilen Akdeniz, Kıbrıs ve Molla adaları haritaları da sergilenmektedir. Müze, içinde barındırdığı eserlerle Müslüman bilim adamlarının birçok keşfini de ortaya koymaktadır. Bu keşifler için kurulan rasathanelerin maketleri de sizleri tarihte kısa bir yolculuğa çıkaracaktır. Semerkant Rasathanesi, Merağa Rasathanesi, Jaipur Rasathanesi ve İstanbul Rasathanesi maketleri bunlardan bazılarıdır.

Müzenin bahçe kısmında ise üzerinde Halife el-Me’mun’un 9. yüzyılda yaptırdığı “Dünya Haritası’nın kopyası olan yerküre ile 22 Haziran 2013 tarihinde açılan İbni Sina’nın “el-Kanun fi’t-Tıbb” kitabının ikinci cildinde bahsedilen tıbbî bitkilerden yirmi altısının bulunduğu “İbni Sina Botanik Bahçesi” yer almaktadır.

İLK ve ORTA ÇAĞIN EN BÜYÜK DÜNYA SEYYAHI: İBNİ BATTUTA

İslâm kültür çevresinin coğrafya alanındaki önemli katkılarından biri de Muhammed b. Abdullah İbni Battuta’nın (1304- 1369) büyük seyahatnamesidir. İbni Battuta, 22 yaşında vatanından ayrılıp Mekke’ye doğru yola çıkar. Yol güzergâhı üzerinde bulunan İskenderiye ve Kahire’yi ziyaret eder. Nil boyunca giderek Suriye ve Filistin’e ulaşır. Daha sonra bu seyahatleri Arabistan, Mekke, Medine ve Doğu Afrika seyahatleri izler. Ayrıca Anadolu’yu, Bizans’ı, Güney Rusya’yı, Orta Asya’yı, Hindistan’ı, Malezya Yarımadası’nı ve Çin’i ziyaret etmiştir. Konakladığı duraklarda çok uzun süre ikâmet etmiş ve bazı yerleri defalarca ziyaret etmiştir. Bu yolculuk serüveni, 24 yıl sürmüştür. Daha sonra orta yaşlarında ikinci seyahatini Endülüs’e gerçekleştirmiştir. Üçüncü seyahati, Kuzey Afrika’ya olmuştur. Toplam 27 yıl süren bu seyahatler İbni Battuta’yı, Richard Hennig’ın ifadesiyle “Eski çağın ve orta çağın ortaya çıkardığı en büyük dünya seyyahı.” hâline getirmiştir. İbni Battuta’nın oldukça geniş bilgiler içeren seyahatnamesi; çok keskin gözlem yeteneği yanında tarihî-coğrafî etnik ve kültür tarihini ilgilendiren nesneleri içermesi nedeniyle çok önemli bir coğrafya-tarih dokümanıdır.

EVRENSEL HEKİMİN EL-KANUN ADLI ESERİ

Müzede yer alan “el-Kanun” isimli kitabın müellifi, üstün yetenekli bir hekim olan İbni Sina’yı Julius Hirschberg şu şekilde nitelendirmektedir: “Bu eser düzeni, doğruluşu nedeniyle fevkalade hacimli ve cerrahlık dâhil bütün tıp alanlarını kapsayan eksiksiz bir öğretiler toplamıdır ve dünya literatüründe hemen hemen bir benzeri yoktur. Yunanlardan bize miras kalan derleme türü çalışmalar, belirli konulara ait özetler ve kompilasyonlardır. ‘el-Kanun’ ise tam bir bütünlüğe sahiptir. Günümüzde buna benzer bir el kitabı oluşturmak için birçok hekimin katılacağı ortak bir çalışma gerekmektedir. ‘el-Kanun’ 500 yıl boyunca geçerliliğini korurken İbni Sina da Aristoteles ve Galen gibi hâkim bir pozisyonda bulundu.” Bu kitap, 12. yüzyılda Latinceye çevrilmiş ve 17. yüzyıla kadar Avrupa’da tıp bilimini etkilemiştir.

RASATHANELERİN KURULMASI

Müzede dikkat çeken bir başka detay ise rasathanelerin maketleridir. İslâm Bilim tarihinde birçok bilim adamı, gökbilimleri ile yakından ilgilenmiş ve bu alanda önemli çalışmalarda bulunmuşlardır. Halife el-Me’mun’nun astronomiye ve bu dalın ilerlemesine yönelik yoğun ilgisi, onu ilk olarak Bağdat’ın Şemmesiyye semtinde ve daha sonra Şam’ın yakınında bulunan Kasiyun tepesinde birer gözlem evi kurmaya sevk eder. Me’mun, büyük araçlar ve aralıksız gözlem çalışmaları ile öncekilerin ölçümlerinden daha kesin ölçümlere ulaşmayı hedefler. Görüldüğü kadarıyla Halife Me’mun, astronomi tarihinde gerçek anlamda rasathane kuran ilk kişidir. Yine Türk İslâm tarihinde Uluğ Bey Semerkant Rasathanesi’nde, Takiyüddin Mehmet de İstanbul Rasathanesi’nde çalışmalarda bulunmuşlardır.

“Bugün Avrupa’daki bilimler, İslâm bilimlerinin bir başka coğrafyada, değişik tarihî şartlar içerisindeki devamından ibarettir.” diyen Fuat Sezgin, kurucusu olduğu İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi müzesi ile bilimler tarihinde İslâm medeniyetinin yerinin dünya tarafından kabul edilmesini sağlamıştır. Yukarıda bahsedilenlere ilave olarak daha birçok kıymetli çalışmanın yer aldığı İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, Batı karşısında özgüven eksikliği ile “Geri kalmışlık” yaftasını kabullenen kimselerin fikir dünyalarını zenginleştirmiştir.

2 Ebu Davud, “Zekât”, 41; İbn Mâce, “Edeb”, 8 3 İlhami Yurdakul-Zeki İzgöer, “Mehâhu’l Miyâh İstanbul’un Meşhur İçme Suları”, İstanbul Araştırmaları 5, İstanbul, Nisan 1998

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir