Cumartesi, Ağustos 16, 2025

İnsicam-ı Mizan

Banu Beyza Er
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi-Mimarlık

Paylaş

Güzel nedir?

Platon, Aristoteles, Hegel gibi filozoflar tarafından yüzyıllardır tartışılan fakat mutlak bir cevabı olmayan bir soru bu. Peki, biz neye güzel deriz? Bu kavramın içini nasıl doldururuz? Bizi kendine hayran bırakan unsurları güzel yapan şey nedir? Ortak bir estetik anlayış var mıdır yoksa bu, göreceli bir bakış açısı mıdır?

“Şüphesiz Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.”2

Doğuyoruz. Gözlerimizi açar açmaz gördüğümüz ilk şey bir in san sureti. Yüz ile vücuttaki uzuvların kendileri ve birbiriyle oluşturdukları altın oranı bilmesek de zihnimiz algılıyor. Dokunuyoruz. Çevremizdekilerle etkileşime giriyoruz. Ellerimiz çiçeklerde dolaşırken taç yapraklarındaki oranı görmüyoruz ama kaydediyoruz. Tanıyoruz. Doğayı, yaratılmışları deneyimliyoruz. Araştırıyoruz. Birçok alanda kullanılan bu oranı fark etmesek bile ortaya çıkan eserlere hayran kalıyoruz.

Ve bilinçaltımızda bir güzellik kavramı oluşturuyoruz. Yaşantımızda karşımıza çıkan şeyler bu oranlara ne kadar yakınsa o kadar güzel ifadesini kullanıyoruz. Peki, bu oran nedir?

ALTIN ORAN

Altın oran; asırlardır uğruna savaş verilen bir madenden ismini alır. Değerini buradan anlamak bile mümkündür. Sözel olarak en güzel şekilde Euclid ifade etmiştir. “Bir doğru parçasını öyle bir noktadan ikiye ayıralım ki büyük parçanın küçük parçaya oranı ve tüm doğru parçasının büyük parçaya oranı eşit olsun.” Doğru parçasının uzunluğu fark etmek sizin bu işlemin sonucu bize altın oranı yani 1,618 sayısını verir.

Altın oran deyince Fibonacci serisinden de bahsetmeden geçemeyiz. 1,1,2,3,5,8,13… diye sonsuza kadar giden bir dizide, her sayı kendinden önce gelen iki sayı toplanarak oluşur. Her sayı kendinden önceki sayıya bölündüğünde ise (rakamlar büyüdükçe) 1,618’e yaklaşır.

Kenar değerleri Fibonacci serisinden olan kareler birbirine eklendikçe oluşan, kenarları 1 ve 1,618 ile orantılı olan dörtgenlere altın dikdörtgen denir. Kare köşegenlerinden geçen sarmalların birbirini takip etmesi ise altın spiral oluşturur. Bu şekiller, matematiğin görsele aktarılmış ve doğada çokça karşımıza çıkan hâlidir.

SARRAF SANATKÂRLAR

Kâinatta yaratılan her eserde bir oran görmek mümkün. Gerek bedenimizde gerek gezegenlerde gerek bir resim tablosunda… Fakat biz bugün mimarideki yansımasını ele alacağız. Sinan Camileri, Keops Piramitleri, Tac Mahal, Eyfel Kulesi gibi meşhur yapılarda da karşımıza çıkar bu sayı. Örnek vermek gerekirse plan düzenlemeleri, cephe elemanlarının birbirine nispeti, kubbeli yapılardaki çapın yüksekliğe oranı gibi ölçümler altın orana oldukça yakındır.

Bu yazıda Selçuklu ve Antik Yunan mimarisinden sizlere birer örnek vererek tohum ekeceğiz. Ağaca dönüştürmek ise sizin elinizde.

İNCE MİNARELİ MEDRESE – KONYA

Medrese, hadis ilmi öğretmek amacıyla yapıldığı için Daru’l Hadis olarak da anılır. Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykâvus zamanında Vezir Sâhib Atâ Fahreddin Ali tarafından 1258-1279 tarihlerinde yaptırılmıştır. Mimarı Keluk b. Abdullah’tır.

Kuzey ve güney cephelerinde ki pencerelerde kenar oranlarının altın orana oldukça yaklaştığı tespit edilmiştir. Resim 2’de ise taç kapı ve pencerenin en/boy oranlarının birbirine ne kadar yaklaştığını görüyoruz. Ayrıca kubbelerin birbirine olan yükseklik oranı da oldukça yakındır.

Yapıya ismini veren minarede, uyumu göz kamaştıran taş kaplama ve tuğla örgüler vardır. Yıldırım düşmesiyle önce birinci şerefeden yukarısı ardından şerefenin kendisi yıkılmıştır, fakat eski resimlerinden yola çıkarak minarenin uzunluklarını karşılaştırırsak altın oran yine karşımıza çıkar.

PARTHENON TAPINAĞI– ATİNA

Parthenon Tapınağı, Yunan kültürünün hem en önemli simgelerinden hem de klasik dönemin en büyük yapılarındandır. Athena’ya ithaf edilen eser tüm şehirden görülmesi için Akropol Tepesi’ne inşa edilmiştir. Perslerin işgalinden sonra yanan yapı yerine MÖ 480 yılında günümüz deki Parthenon Tapınağı yapılmıştır. Yapının mimarları Kallikrates ve İknitos’tur.

Yapı ilginç bir yaşanmışlığa sahip olup her renge ve düşünceye bürünmüştür. 6. yüzyılda kiliseye çevrilen tapınak, Osmanlı Devleti’nin fethinden sonra yanına minare eklenerek cami olarak kullanılmıştır. Daha sonra Türkler tarafından bir süre cephanelik yapılmış fakat Venedik tarafından bombalandığı için ciddi bir zarar görmüştür. Venediklilerin eline geçtikten sonra ise Katolik kilise sine dönüşmüştür. Minare yıkılarak çan kulesi yapılmış fakat bu kule de günümüze ulaşmamıştır.

Dor üslubunun en iyi kullanıldığı yapılardan biridir. İç mekândan ziyade cepheye ağırlık verilmiş; frizler ile gösterişli bir dış mekân algısı oluşturulmuştur. Bu yapı altın oranın insanlar tarafından kullanıldığı ilk eserlerden biridir. Genişliğin yüksekliğe nispeti altın orana çok yakındır. Aynı zamanda cephedeki dolu boş oranını analiz ettiğimizde altındikdört genler karşımıza çıkar.

Matematik ve tasarım gizli bir bağ ile birbirlerine bağlıdır. Tabi altın oranın güzellik kavramına uyumunu mit olarak görenler de mevcuttur. Bunun cevabını ancak bakış açınız belirler. Cevap ise Sadî-i Şîrâzî’nin dediği gibi “Gönül kimi severse güzel odur.” olacaktır.3

1 Dengedeki Uyum

2 Kamer Suresi, 49

3 Yararlanılan Kaynaklar:

1 Selçuklu Dönemi Medreselerinde Altın Oran Estetik İlişkisi: Konya Örneği, Elif Merve Yılmaz- Yüksek Lisans Tezi

2 Diyarbakır’da Osmanlı Dönemi Camii Cephelerinin Doluluk- Boşluk Oranlarında Altın Oran- Estetik İlişkisinin İncelenmesi, Rümeysa Betül Akın- Yüksek Lisans Tezi

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir