İnsanın yaradılışı itibariyle en temel gereksinimlerinden biri, sosyal ilişki kurma ihtiyacıdır. Yaşadığımız sevinçler, üzüntüler, başarılar ve hayal kırıklıkları gibi daha birçok deneyim, başka bir gönülle paylaşıldığında daha anlamlı hale gelir. Varlığımız, bir ötekinin varlığına muhtaçtır. Bu çerçevede en kıymetli şeylerden biri çevremizle olan diyaloğumuz ve bu ilişki sürecini nasıl yürüttüğümüzdür. Örneğin bazı kişileri çok severken bazı kişilerle pek anlaşamadığımızı fark ederiz. Kimi dostlarımızın yanında saatlerin nasıl geçtiğini anlamazken kimileriyle muhatap dahi olmak istemeyiz.
Peki bunun bir kanunu var mıdır? Mutlak güzel bir ilişki kurma modeli olabilir mi? Bize nasıl davranılırsa kendimizi iyi hissederiz? Yahut nasıl davranmalıyız ki insanlarla verimli ve doyum sağladığımız bir ilişki kurulsun? Bu soruların cevabını, bizim için hayatın her alanında timsal olan kâinatın efendisi Peygamberimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yaşamında arayacağız ve bu yazımızda, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) insan ilişkilerindeki dikkat çeken tutumlarına değinmeye çalışacağız.
EFRÂDINI CÂMİ AĞYÂRINI MÂNİ
Pek çok başlık altında derinlemesine inceleyebileceğimiz örnekler olsa da genel olarak Peygamberimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatını düşündüğümüzde insanlara çok değer veren bir yaklaşıma sahip olduğu görülmektedir. Muhatabına karşı duruşu, birisiyle konuşurken tüm vücudunu dönerek dinlemesi, herkese yumuşak bir tavırla yaklaşması gibi birçok açıdan dikkat çeken örnekler bulmak mümkündür. Çeşitli ayetler ve hadisler de Peygamberimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) insan ilişkilerindeki duruşunu ve önem verdiği hususları vurgulamaktadır.
“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi…” (Al-i İmran Suresi, 159. Ayet)
Peygamberimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) oldukça nazik ve hoşgörülü davranışlarının yanında, insanlarla iletişimi ne eksik ne de fazla bir konuşma biçimindedir. Bununla ilgili bir rivayette: “Resulüllah devamlı hüzünlü ve düşünceliydi. Umursamaz ve rahat değildi. Sessiz biriydi. Gerekmedikçe konuşmazdı. Söze Yüce Allah’ın adıyla başlar ve yine onunla bitirirdi. Az sözle çok şey ifade ederek konuşurdu. Konuşması açık ve netti. Sözlerinde ne fazlalık ne de eksiklik vardı.” (Taberânî, el-Mu‘cemu’l-Kebîr, XXII, 155; Tirmizî, “Şemâil”, 97) denilmektedir. Ölçülü ve gerekli bir şekilde konuşmaya dikkat eden Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) aynı zamanda insanlara karşı oldukça mütevazı bir yaklaşım tarzına sahiptir. Nitekim bir başka rivayette: “Allah Teâlâ bana; «Birbirinize karşı öyle alçak gönüllü olun ki, hiçbiriniz diğerine karşı haddi aşıp zulmetmesin. Yine hiçbir kimse, bir başkasına karşı böbürlenip üstünlük taslamasın.» diye vahyetti.” (Müslim, Cennet, 64) buyurmuştur.
Bu vahyin izlerini Peygamberimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) birçok davranışında da görmek mümkündür. Örneğin, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) insanlarla karşılaştığı zaman ilk selamı kendisi vermiş, selamlaşmayı yaymamızı tavsiye etmiş, muhatabına güler yüzle ve saygıyla muamele etmiştir. Enes b. Malik’ten (Radıyallahu Anh) rivayet edilene göre: “Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) biriyle karşılaşıp konuşmaya başlayınca o zat yüzünü çevirmedikçe o kimseden yüzünü çevirmezdi. Biri ile karşılaşıp da elini tutunca, adam elini bırakmadıkça, elini çekmezdi. Ashabı ile otururken ayaklarını asla uzatmazdı.”
Her tavrında insana verdiği değer ve mütevazılığıyla ön planda olan Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) cömertliğin de önemini vurgulamıştır. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), “Cömert olan Allah’a yakındır, cennete yakındır, insanlara yakındır. Cimri olan Allah’tan uzaktır, cennetten uzaktır, insanlardan uzaktır…” (Tirmizî, “Birr”, 40) buyurarak, cömert olmanın kişiyi Allah’a ve insanlara yakınlaştıracağına dikkat çekmiştir. Benzer şekilde hediyeleşmek de bir sünnet olarak görülen ve insanlar arasındaki muhabbeti arttıran örnek alacağımız davranışlarından bir diğeridir.
Her kelamıyla, duruşuyla, bizlere en değerli miras olarak bıraktığı sünnetleriyle hayatımıza ışık tutan Peygamberimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Yaratıcı’yla ve yaratılanla olan bağımızın şekillenmesinde merkezi bir rol üstlendiği aşikârdır. İnsanlara karşı son derece güler yüzlü, yardımsever davranmış, zengin fakir ayırmaksızın herkesin Allah katında bir olduğunu vurgulamış, üstünlüğün ancak takva ile olacağının altını çizmiştir. İnsanların birbirine kardeşçe ve hoşgörüyle yaklaşmasını, birbirini Allah için sevmesini öğütlemiştir. Bizim Müslümanlar olarak üzerimize düşen de bu yolda yolcu olmaya gayret etmek, her hareketimizi onun ışığında şekillendirmek olacaktır.
Ebu Hureyre’den (Radıyallahu Anh) rivâyet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!” (Müslim, Îmân 93-94. Ayrıca bk. Tirmizî, Et’ime 45, Kıyamet 56; İbni Mâce, Mukaddime 9, Edeb 11).
Salat ve selam ile.