Pazar, Mayıs 18, 2025

İlle de Kulak!

Mualla Namlı

Paylaş

Yaratılışının gereği olarak kul, sahip olduğu her nimetten hesaba muhatap olacaktır. Hesaba çekilen nimetlerin arasında evvela beş duyu organı gelmektedir. Buna göre kul, gözünden, kulağından, elinden, dilinden ve diğer azalarından sorumludur. Kulak ise âdeta duyu organlarının şahıdır; zira göz kulak ve diğer uzuvların zikredildiği ayet-i kerimeler evvela kulakla başlar. Buna mukabil olarak Mevlana Hazretleri de Mesnevî’sine “Bişnev” yani “Dinle!” ifadesiyle başlar. Keza Yunus Emre Hazretleri “İşitin ey yarenler!” buyurur. Yine Amenerrasulü’nün son ayetlerinde de “İşittik, iman ettik.” buyrulmaktadır.

Bir diğer pencereden bakıldığında, bilimsel araştırmalara göre anne karnında iken bebeğin ilk gelişen organının kulaklar olduğu görülür. Yine bir kişi ellerinden ya da dışarıdan hiçbir yardım almaksızın, gözlerini kapatabilir, burnunu nefesini tutmak suretiyle kapatabilir, ancak ne kadar uğraşsa da kulaklarını kapatamaz, çünkü kulaklar iradesi itibariyle kısıtlanmıştır. Buna binaen kulak hususunda kul çok dikkatli olmalı, kulağından girip, ta kalbinin derinliklerine kadar ulaşacak kelam hususunda mutlaka seçici davranmalıdır.

KİŞİDEN HABERE: KULAK EĞİTİMİ

Kulaklar her şeyi istemli ve istemsiz işitirken onun kanalıyla ruha akan sözcükleri, kelimeleri, manaları mutlaka akıl ve gönül süzgecinden geçirmeli, sonrasında değerlendirmelidir. Bu kelamı değerlendirirken dikkat edilen en önemli husus ise hiç şüphesiz kelamın sadır olduğu şahıslardır. Eğer kelam yani bir diğer ifadeyle haber, “sadık/doğru sözlü” bir kişi tarafından söylendiyse farklı değerlendirilirken; “kazib” yani yalancı ya da fasık bir kişi tarafından söylendiyse çok farklı muamele görür. Bu değerlendirmeyi akıllı bir Müslüman mutlaka yapmalıdır; zira Hucurat Suresi 6. ayette Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”

Ayetin sebeb-i nüzulüne göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), İslam’ı yeni kabul etmiş bulunan Beni Mustalik kabilesine, zekâtlarını tahsil etmesi için Velid b. Ukbe’yi göndermişti. Velid oraya gitti. Fakat aralarında önceden var olan bir düşmanlıktan dolayı onlardan korktuğu için geri döndü. Üstelik Peygamberimiz’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onların zekat vermeyi reddettiklerini ve kendisini öldürmeye kalkıştıklarını söyledi. Bu haberi duyan Allah Resulü öfkelendi ve onları cezalandırmak maksadıyla bir ordu göndermeye niyetlendi. Bazı rivayetler bu ordunun, onlara saldırmak için harekete geçtiğini, bazı rivayetler ise sadece harekete hazır olduğunu bildirmektedir. Fakat tam bu esnada, Beni Mustalik kabilesinin reisi, Cüveyriye validemizin babası Haris b. Dırar yanında bir heyetle Resulullah’a (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) geldi ve: “Allah’a yemin ederiz ki, değil zekât vermeyi reddedip onu öldürmeye kalkışmak, biz Velid’i görmedik bile. Biz iman üzerindeyiz ve zekât vermeye de hazırız.” dedi. Bu hâdise üzerine söz konusu ayet nazil oldu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 279; Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XXVI, 160)

Ruhu’l-Beyan Tefsiri’nde bu ayet hakkında şöyle buyrulmuştur: “İşin hakikatinin ortaya çıkması, kişinin vebalden kurtulması, yalancı ve deccaliyet sahibi kimsenin rezil rüsva olması için duyulan haberlerin araştırılıp, incelenmeye ihtiyacı vardır; zira hadis-i şerifte Fahr-i Kâinat Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:Araştırıp inceleme Allah Teâlâ’dan, acele iş ise şeytandandır.’ ” (Ruhu’l-Beyan, İsmail Hakkı Bursevi)

KULAKTAN KALBE: GÖNÜL TERBİYESİ

Allah Teâlâ, haberin doğruluğu, duyduğumuz şeylerin salahiyeti, aldığımız bilgileri bize ileten kişilerin sadık oluşuyla ilgili bizleri uyarmıştır. Öyleyse bu ayet diğer tüm ayetlerde olduğu gibi geçmiş, an ve gelecekte var olan tüm insanlığa uyarı mahiyetindedir. Bu minvalde bu uyarıyı günümüze taşımalı, ayeti kerimeyi güncel yaşantımızda dikkate almalıyız.

Ahir zaman Müslümanları olarak bizler, modern dünyada sıkışmış, kapitalist dünya düzeninin çarklarından kurtulamayan ümmet olarak mutlaka haber aldığımız kanallara, haber ajanslarına, sosyal medya yoluyla ümmetin her bir ferdine sessizce zerk edilen bilgi ve değerlendirmelere karşı dikkatli olmalı, onları mutlaka şeriat, Sünnet ve dönemin ilim insanları ve manevi önderleriyle istişare ederek değerlendirmeliyiz. Böylece aldığımız haber ve malumatları ancak ferasetle, şeriat eleğinden geçirmeli sonra gönül haznemize almalıyız; zira gönlümüze aldığımız, şeriat ve hakikat çizgisinde olmayan her bilgi gönül dünyamızda bir siyah leke bırakmaktadır. Bu siyah lekeler bir zaman sonra hassas bir zeminde konumlanan iman duvarımıza da tesir etmekte, hatta önlem alınmadığı takdirde bu duvarı yıkmaktadır.

Dil, kulak ve madde birbirinden mutlak surette etkilenmektedir. Yunus Emre Hazretleri’nin buyurduğu gibi: “Dil söyler, kulak dinler; kalp söyler kâinat dinler.”

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir