Cumartesi, Mayıs 17, 2025

Her Kışla Beraber Bir Bahar Vardır

Büşra Kala
Gaziantep Üniversitesi-Hadis Anabilim Dalı

Paylaş

Bahar mevsimi bizde daima güzellikleri, çiçekleri, beraberinde getirdiği meyveleri, kuşların cıvıltılarının kulaklarımızı doldurduğu günlerin gelişini müjdeler. Ağaçlar tomurcuklanır, baktığımız her yerden bereket fışkırır âdeta. Kış uykusuna yatan canlılar uyanır, kışın hazırlanan toprak artık canlılara ikram sunmaya hazırdır. Bu güzel mevsimin yanında kış mevsimine baktığımızda soğuk, çoğu bitkinin bırakalım meyve vermeyi, güzelim yapraklarının bile solup çoktan döküldüğü bir mevsimdir. Gecelerin uzun, gündüzlerin kısa olması gün içerisinde verimli kullandığımız zamanımızın azalmasına sebep olur; baharda bir gün içerisinde yapıp bitirdiğimiz işlerimizin bir kısmını ancak bitirebiliriz. Kışın güzellikleri de vardır elbet ama yaşantımıza yansıyan tarafı genelde yetişmeyen işler, başladığı gibi biten gün, kapalı bir hava… Baktığımız bu manzaraya biraz farklı açıdan Efendimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gözüyle bakalım;

“Kış müminin baharıdır. Gündüzleri kısa olduğu için oruç tutar. Geceleri de uzun olduğu için kıyama kalkar, ibadet eder.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 75)

Birçoğumuzun dezavantajlarıyla hatırına gelen mevsimi Efendimiz bizlere öyle güzel ifade eder ki en sevimli mevsim hâline gelir. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) müminlere kışı bahar gibi karşılamalarını öğütler. Geceleri uzundur, gündüzleri kısadır; kim müminim diyorsa gecelerin uzunluğunu fırsat bilip ibadet etsin, gündüzlerin kısalığını fırsat bilip orucunu rahatlıkla tutsun buyurmuştur âdeta.

Kış mevsiminde gündüzleri havanın soğuk olması su ihtiyacının yazın olduğu kadar fazla olmamasına, günün kısalığı oruçlu geçirdiğimiz vaktin daha az olmasına, gecenin uzun olması ve uyku ihtiyacımızın buna oranla artmamış olması da gece ibadetlerimizi daha dinç bir şekilde eda etmemizi kolaylaştırır. Ve Rahmet Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de bu güzel mevsimin tüm imkânlarını kullanıp heybemizi doldurmamızı tavsiye eder.

Bunları düşünürken düşüncelerimizi derinleştirir ve her düşüncemizde kış mevsiminin farklı bir hikmetini görebiliriz. Örneğin zihin dünyamızın sokaklarında çok rahat gezeriz, tabiata bakarak tefekkür ederiz zira artık bitkilerin güzel çiçekleri, yaprakları, tomurcukları yoktur… İnsan dönüp ömrüne bakar, “henüz manevî bahardayım” der, ibadete koyulur. Yağmur yağar; yeryüzü temizlenir, mümin de günahlarından temizlenme arzusuyla salih ameller işlemeye koyulur. Hiçbir tanesi birbirine benzemezken, yere düştüğünde hepsi bütün görünen kar tanelerine bakar; incecik ağaç dallarına da yağar, büyük bahçelere de. “Bu kocaman onu istesem de kapatamam.” deyip vazgeçmez kar taneleri. Karın her şeyi kapatması bir umudu hatırına getirir, Rabbinin rahmetini umar mümin, koşar o uzun gecelerde tövbe eder. Nitekim Rabbimiz de kendilerine verdiğini almış olarak cennette ve pınarların başlarında olan muttaki kullarından bahsederken “Gecenin bir kısmında uyurlar, seherde istiğfar ederlerdi.” (Zâriyât Suresi, 18.ayet-i kerime) buyurur.

Efendimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizlere sunmuş olduğu bu bakış açısının satır aralarını okumaya devam ettikçe dikkatimizi çeken hususlardan biri de müminin her koşulda pozitif olması gerektiğidir. Herkesin şikâyet ettiği bu mevsimin dahi güzelliklerini bizlere sunarak âdeta inşirah suresinin “Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var.” ayetlerini şerh eder bizlere. Kıştan sonra bir bahar vardır demez, her kışla beraber bir bahar vardır buyurur. Hayatımızda olan ve olacak olan maddî-manevî kışlar bizler için henüz farkında olmadığımız bir bahara dikkat çeker.

Bu ay konumuz “Kış müminin baharıdır”. Bu kış Şam-ı Şerif’in, Halep’in, Hama’nın, Humus’un özgürlüğe kavuştuğu bir manevî bahar yaşadık hamdolsun, inşallah bu güzel müjdelerle başlayan kış bitmeden Mescidi Aksa’nın, Gazze’nin de kurtuluşunu görmek nasip olur bizlere.

Konumuzun yolu kış, tefekkür, tabiat ve zamanın kıymetinden geçerken Yahya Kemal Beyatlı’nın Sonbahar şiirine de uğramadan olmaz;

Fânî ömür biter, bir uzun sonbahar olur.

Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târümâr olur.

Mevsim boyunca kendini hissettirir veda;

Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.

Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir;

Günler hazinleşir, geceler uhrevîleşir;

Teşrinlerin bu hüznü geçer tâ iliklere.

Anlar ki yolcu, yol görünür serviliklere.

Dünyanın ufku, gözlere gittikçe târ olur,

Her gün sürüklenip yaşamak ruha bâr olur.

İnsan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;

Bir başka mûsıkîye geçiş farzeder bunu;

Teslîm olunca va’desi gelmiş zevâline,

Benzer cihâna gelmeden evvelki hâline.

 

Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya,

Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,

Duymaz bu ânda taş gibi kalbinde bir sızı:

Farketmez anne toprak ölüm maceramızı.

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir