Perşembe, Ağustos 28, 2025

Hayatın Doğal Seyri

Zeynep Selin Dirikol
Haldun Üniversitesi-İslâm Hukuku Anabilim Dalı

Paylaş

Hiç normallerinizin değişmesinden korktunuz mu? Bugün size çok uzak gelen bir şeyin yarın tam olarak içinde olmaktan ve size uzak gelen şeylerin savunucusu olmaktan? Kısacası eski anormallerinizin yeni normalleriniz olmasından korktunuz mu? Bir şeyin normal algısının herkese göre farklılaşabileceği bir ortamda Esra’ya normal gelen bir şey Sümeyye’ye anormal geliyorsa burada herkes kendi düşünce, kavrayış biçimine göre mi sorumlu olacaktır?

Akrabalarımdan birisinin eski fotoğraf albümlerine bakarken tesettürlü olan insanların düğün fotoğraflarında açık olduğunu görünce çok şaşırmıştım. Akrabalarım bunun o zamanlar “normal” olduğunu söylediler. Fakat şimdi öyle değildi. O zaman dikkatimizi çeken ilk şeyin normalin zamana göre değişiklik gösterebilmesi olduğunu söyleyebiliriz. Başka bir örnek de sosyal medyadan verelim. Sosyal medyada gördüğümüz birbirinden absürt ve saçma içerikleri gerçek hayatta görsek büyük ihtimalle şaşkınlıkla karşılarız. Ama sosyal medyada bu içerikleri görünce “Normal, çünkü burası sosyal medya.” diyebiliyoruz. O zaman normal hakkında ikinci olarak söyleyebileceğimiz şey de normalin ze mine göre değişebilmesidir diyebiliriz.

Hayır, diyemeyiz. Normal dediğimiz şey ne zamana ne zemine göre değişebilir. Biz mihenk taşımızı belirledikten sonra normalin değişmesi mümkün değildir. Mihenk taşımızın değişmesi ve zaman içinde aşınması sonucu ise normallerimizin değişmesi kaçınılmaz bir durumdur. Mihenk taşını İslâm olarak belirleyen her insan için normal birdir, anormal ise normal dışındaki her şeydir.

ESKİNİN MÜCAHİTLERİ, ŞİMDİNİN MÜTEAHHİTLERİ

Bilinen bir kaidedir ki insan alışan bir varlıktır. Müspet olarak da menfi olarak da alışır hatta duyarsızlaşır. İmam Şafiî’nin (Rahmetullahi Aleyh) bu hakikati ifade eden çok güzel bir sözü vardır: “Haramın en zoru başıdır sonra kolaylaşır sonra sıradanlaşır sonra alışılır sonra tatlanır sonra kalbe yerleşir. Sonra da kalp başka bir haramı arar.” Hızlı akan hayat içerisinde günün getirdikleriyle hemhâl oldukça değişiyoruz. Bununla birlikte normallerimiz de değişiyor. Bize bu noktada düşen hemhâl oldukları mızı sık sık kontrol etmek, mihenk taşımızla kıyas etmektir. Aksi takdirde acı bir hakikati barındıran “eskinin mücahitleri, şimdinin müteahhitleri” ifadesindeki gibi normallerimizi kaybedip hayat içerisinde eriyeceğiz.

Dedikodunun normalleştiği bir arkadaş grubumuz varsa dedikodu, haramların rahatça işlendiği bir okulda eğitim görüyorsak okulumuz, tesettür noktasında zafiyetleri olan arkadaşlarımız varsa tesettürün ihlali bizim için normal hâle gelecektir. Normallerimizin İslâm’ın normalleri olmasını istiyorsak gözümüzü, kulağımızı, gönlümüzü İslâm’ın normallerine odaklı hâle getirmeliyiz. İslâm’ın normallerinden uzaklaşan her şey bize göre anormaldir. İster bir metre uzaklaşmış olsun ister kilometrelerce uzaklaşmış olsun.

Bunu da artık normalleştirelim ya?” sözlerine karşı sürünün dışında kalırız korkusuna kapılmadan cesurca “Hayır kardeşim, normalleştiremeyiz.” diyebilmeliyiz. Bir şey normalleştirilmeye çalışılıyorsa aslı itibari ile anormaldir, normal olamaz.

PEKİ, NORMAL OLMAK NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?

Bir insanın kalitesi kırmızı çizgilerinin ve normallerinin olması ile doğru orantılıdır. Anormal olanı yapmak, dikkat çekmek kolaydır aslolan normal olup normal kalıp normalde sebat ederek yolu bitirmektir. Kalite işte tam olarak buradadır. Biz kalitemizi normal oluşumuzdan alırız çünkü bizim normallerimiz İslâm’ın normalleridir. İslâm’dan daha yüce bir değer, kalite düşünülemez.

İslâm bizden normal olmamızı, normal davranışlar sergilememizi beklemektedir. Eğer bizden normal davranışlar sadır olamıyorsa bu durumda mükellef (sorumlu) dahi olamamaktayız. Bir kimse akıl hastalığı, bunama gibi hastalıklara müptela olmuş ise ya da buluğa ermemişse ya da bunun gibi ehliyet durumuna zarar verecek çeşitli durumlarla karşılaşırsa mükellef dahi olamamaktadır. Bu gibi hastalıklara, durumlara maruz kalan insanlardan sadır olan fiiller hukukî bir zeminde değerlendirilmemektedir. Akıl hastası olan bir kimse bir günah işlese yani anormal bir fiil yapsa mazur görülmektedir. Netice olarak bir insanın mükellef olup şerefli hitaba muhatap olabilmesi için öncelikle normal olması gerekmektedir. Normal olabildiğimiz ölçüde yani akil, baliğ oluşumuz ölçüsünde hitaba muhatap oluyoruz. İşte bu sebeple biz normalsek normal davranışlar sergilemek zorundayız. Anormalliğe kayan her davranışımızın, her fikrimizin bir sorumluluğu olduğunu unut mamalıyız.

Bir gün sokakta sebepsizce müzik dahi olmadan dans eden biri ile karşılaşsak bu durumu garipseriz, şöyle göz ucuyla izleriz. Ama dans eden kişinin bir deli olduğu bilgisi kulağımıza gelirse “Deliymiş zaten.” deyip yolumuza devam ederiz. Ya da birisiyle tartışırken karşı tarafın sözlerinde çelişkiler olduğunu fark edersek argo bir tabirle “Deli misin?” deriz. Normal olan bir insandan anormal olanın sadır olmasını anlamlandıramayız. İnsanlar bile normal kabul ettikleri insanlardan normal davranışlar beklemektedir. Allah da kullarına İslâm’ın normallerine uygun davranışlar sergilemelerini emretmiş, bunu yapamayacak insanları ise mükellef kabul etmemiş, onların anormalliklerini bir illet saymıştır.

SIKIYORSA NORMAL OL!

Hayatın doğal seyri normal olmaktan geçmektedir. İnsanın uçlarda yaşaması, bir bakıma kolay olanı tercih etmesidir. Bugün bir kişi çıksa ve hayatı boyunca çikolata yememeye karar verse bunu yapabilir veya her gün çikolata yemeye karar verse bunu da yapabilir. Fakat normal olduğu ölçüde çikolata yemeye karar ver se bu zor olandır; hem istikrarı hem ölçülü olmayı, normal olmayı gerektirir.

Sözün özü, İslâm’ın normallerini normal kabul eden bir insan bu hayatta kaliteyi yakalamış insandır. Bu sebeple normal olduğumuz ölçüde değerli olduğumuzu unutmayalım.

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir