İslam’ın ilk yıllarında kısa zamanda Müslüman olup Peygamberimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanında saf tutanların dışında bir de kalbi İslam’a ısınsa bile iman nuruna erişemeyenler, imanın tadına varamayanlar vardı. Kimi kavminin gazabına uğramaktan korkmuş, kimi de kalbinin mutmain olmasını beklemişti. Bu durumun en çarpıcı örneği de Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) amcası Ebu Talib idi. O, yeğenine risalet davasında ömrünün sonuna kadar yardımcı olmuş ve kendini onun başına gelebilecek tehlikelerden korumaya adamıştı. Ne var ki Peygamberimiz’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) karşı olan sevgisi ve merhameti onu iman nuruna ulaştıramamıştı. Ebu Talib, kavminin kendisini kınamasından korktuğu için iman etmemiş ve o şekilde ruhunu teslim etmişti.
Ebu Talib’in hanesi, İslam nurunun doğduğu ilk hanelerdendi. Nitekim oğlu Ali (Radıyallahu Anh) ilk iman eden Müslümanlardandı. Hanenin diğer fertleri de zamanla bir bir Müslüman olmuşlardı. Hatta içlerinde henüz Müslüman olmadan önce İslam’a hizmet etme şerefine nail olan biri vardı. Asıl adı Fâhite olan Ümmü Hâni (Radıyallahu Anha).
EBU TALİB EVİNİN İNCİSİ
Ümmü Hâni (Radıyallahu Anha) Mekke’de Ebu Talib evinin biricik kızı olarak doğmuştu. Onun Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile olan gönül bağı, ta çocukluğunda başlamıştı. Peygamberimiz’in Ebu Talib’in himayesinde olduğu zamanlarda aynı evde yaşamış ve birlikte büyümüşlerdi. Bu sebepledir ki Ümmü Hâni (Radıyallahu Anha) Peygamberimiz’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) iyi tanır, sever ve hürmet ederdi. O, mert, cesur ve dürüst ahlakla büyümüş bir hanımefendiydi (Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 2002 – Ekim, Sayı: 200, Sayfa: 058). Onun mertliği ve cesareti Peygamberimiz’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) önemli bir gecede korumasına da vesile olmuştu.
Ümmü Hâni (Radıyallahu Anha) İslam davetinin ilk gününden beri içten içe bu davete gönlü ısınsa da icabet etmek onun için kolay olmamıştı. Çünkü O İslam’a kin ve düşmanlık besleyenlerden Hübeyre ibni Amir ile evliydi. Ve ondan dört oğlu olmuştu. Ama bu Peygamberimiz’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) koruyup kollamasına engel değildi. Nitekim risalet davasının dönüm noktalarından biri olan Mirac hadisesi Ümmü Hâni’nin (Radıyallahu Anha) evinden başlamıştı.
MİRAC’A GİDEN YOLUN İLK ADIMI: ÜMMÜ HÂNİ’NİN EVİ
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Taif’e gitmiş ve oradaki insanları İslam’a davet etmişti. Fakat Taif halkı Kureyşliler’den de gaddar çıkmıştı. O’na türlü eziyetler ederek Taif’ten çıkarmışlardı. Taif dönüşü iki cihan güneşi Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) üzgün ve mahzundu. Mekke’ye dönünce amcasının kızı Ümmü Hâni’nin evine gitmiş ve o gece orada misafir olmuştu. Ümmü Hâni onu hürmetle karşılamıştı. “Araplar için kapısına gelen misafire ikram etmek, onu korumak büyük bir şerefti. Gelen misâfirin de Mekke’de düşmanı çoktu. Bu sebepten Allah Resulü Muhammed’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir zarar gelmemesi için Ümmü Hâni (Radıyallahu Anha) o gece babasının kılıcını alıp dışarı çıktı. Sabaha kadar evin etrafında dolaştı.” (Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 2002 – Ekim, Sayı: 200, Sayfa: 058).
O gece Resulullah’a (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Yüce Rabbi’nin emriyle Cebrail (Aleyhisselam) gelmiş ve onu kutlu bir yolculuğa çıkarmıştı. O gün çektiği sıkıntı ve eziyetin üzerine Rabbimiz Habib’ini Mirac ile müjdelemişti. Mirac’ın ilk adımının atıldığı ev de Ümmü Hâni’nin (Radıyallahu Anha) evi olmuştu. Mevlid-i Nebi menkıbelerinin en meşhuru Vesiletü’n Necat’ta Süleyman Çelebi onu şöyle zikreder:
“Tarfütü’l-ayn içre ol Fahr-i Cihan
Ümmü Hânî evine geldi heman
Her ne vâkî oldu ise serteser
Cümlesin ashâbına verdi haber
Dediler ey kıble-i İslâm’ı dîn
Kutlu olsu sana Mîrâc’ı güzîn”
ÜMMÜ HANİ’NİN İSLAM NURU
Mekke’nin fethedildiği o kutlu günde birçok isim İslam ile şereflenmişti. Onlardan biri de Ümmü Hâni’ydi. Kocası Hübeyre son nefesine kadar İslam’a karşı azılı düşmanlığını sürdürmüştü. Mekke fethedilince de müşriklerin safında savaşıp karşı koymuş sonra da çöllere düşerek kaçmış ve izini kaybettirmişti. Ümmü Hâni de kocasının kaçışını fırsat bilmiş ve Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) huzuruna gelerek şehadet getirmiş ve Müslüman olmuştu. O artık İslam nurunun izzetli hanımefendilerinden olmuştu. Şehadetinden önce İslam’a nasıl hizmet ettiyse sonrasında da bu hizmetlerine devam etmişti. “Kureyş kabilesine mensup kadınlar arasında isabetli görüşleri ve babası Ebû Talib gibi fasih konuşmasıyla tanınan Ümmü Hâni, Resulullah’tan kırk altı hadis rivayet etmiş, rivayetleri Kütüb-i Sitte’de ve diğer hadis kitaplarında yer almıştır.” (TDV İslâm Ansiklopedisi, “Ümmü Hâni Radıyallahu Anha”).
Ümmü Hâni (Radıyallahu Anha) Müslüman olduktan sonra uzun yıllar yaşamış ve kardeşi Ali’nin (Radıyallahu Anh) vefatından sonra Hicri 40, Miladi 661 yılında vefat etmiştir. O, ömrünün son zamanlarına kadar İslam’ın izzetini ve şerefini üzerinde taşımış ve buna layık bir hanım olarak yaşamıştı. Rabbimiz bize de İslam’ın izzetine yaraşan Müslümanlar olabilmeyi nasib eylesin. Amin…