Yeryüzündeki tüm canlılar sözlü ya da sözsüz iletişim kurarak sosyalleşme sürecini yürütürler. Bu süreç tıpkı yeme-içme gibi hayati önem taşıyan bir ihtiyacı karşılamaya yöneliktir. Bilhassa biz insanlar için bir diğer canlıyla etkili ve sağlıklı iletişim kurabilmek önemli bir ihtiyacı karşılama bakımından çok mühimdir. Bu iletişimi de fiziksel anlamda beş duyu organımız aracılığıyla sağlarız.
Kulaklarımızdan giren her ses, gözlerimize vuran her ışık bizlerde aynı etkiye mi sahiptir? Zihnimizde açtığı kapı, kalbimizdeki yeri aynı mıdır? Nasıl oluyor da iki kişinin duyduğu, gördüğü şeyler bambaşka hisler uyandırabiliyor? Gelin bu sürece birlikte göz atalım.
ETKİLİ İLETİŞİMDE İLK ADIM: DİNLEME
Gerek iş gerekse özel hayatımızın en önemli parçalarından biri iletişimdir. Etkili iletişimde dört faktörden söz edebiliriz: Konuşmak, dinlemek, anlamak ve anlaşılmak. Günümüz koşullarında daha fazla sosyal medya ve telefon-bilgisayar aracılığıyla iletişim kurmamız sebebiyle sağlıklı dinlemeyi tam anlamıyla gerçekleştirdiğimiz söylenemez. Nitekim konuşma ve dinlemenin sonu anlayıp anlaşılmaya çıkmıyorsa etkili iletişim de sağlanmıyor demektir.
Etkili iletişimin önündeki engellerden biri, dinleme sürecinde yapılan bazı hatalardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz: Karşımızdaki kişiyi dinlerken farklı şeyler düşünmek, konuşan kişinin sözünü kesmek, yargıda bulunmak, kendi duymak istediği kısımları seçerek dinlemek. ([1] https://www.iienstitu.com/blog/dinlemenin-iletisim-uzerindeki-etkisi)
DİNLEMEK VE DUYMAK AYNI ŞEYLER MİDİR?
İşitme ekstra çaba sarf etmeksizin kendiliğinden gerçekleşir. Dolayısıyla dinlemek aktif olmayı beraberinde getirirken duymak pasif bir etkinliktir.
Dinleme dört adımda gerçekleşir: İşitme, Yorumlama, Değerlendirme ve Yanıt Verme. Dinleyici ilk aşamada gelen mesajı işitir, sonrasında zihninde doğru ya da yanlış şekilde yorumlar, duyduğu bilgilerle ne yapacağına karar verip sözlü veya görsel tepki ile yanıt verir. Etkin dinlemede kişi bilinçli bir çaba gösterdiği için gelen bilgi akışının farkındadır. Peki etkin dinleme becerisi nasıl kazanılır?
- Anlatılan konuyu iyi kavrayıp anlamaya çalışmak.
- İletişim sırasında mümkün olduğunca sakin kalmak.
- Yeni fikirleri dinlemeye açık olmak.
- Gerekirse not almak.
- İhtiyaç hissediliyorsa konuşmacının fikirlerini yeniden ifade edip özetlemek.
- İlk fırsatta konuşmayı analiz edip değerlendirmek.
- Gerekirse soru sormak.
- Konuşmacıyla empati kurmaya çalışmak, onu daha iyi anlama ve fikir alışverişinde bulunma konusunda yardımcı olabilir. (https://hapegitim.net/etkin-dinleme-nedir-ve-neden-onemlidir/)
ZİHİN DUYDUĞUNU NASIL İŞLER?
Bilinçli ya da bilinçsiz insan davranışlarının tamamı zihinsel işlem sonucu oluşmaktadır. Bu işlem süreci tıpkı bir kara kutu gibi karmaşık gözükebilir. Bu süreçte dört kavram dikkatimizi çeker: Zekâ, akıl, bilinç ve mantık. Örneğin, her insan kafasına düşen bir elmanın yerçekimi kaynaklı düştüğünü farkında olacak kadar zeki olmayabilir. Zekâ bu bağlamda kişinin algılama becerisi, sorun çözme yeteneği olarak da tanımlanmaktadır. Akıl ise gelen uyarıyı ve işitilen bilgiyi zihinsel kayıtlarla ilişkilendirir. Bir nevi “akıl yürütme” dediğimiz kavram bununla ilgilidir. Mantığı diğerlerinden ayıran en önemli kısım ise, sosyal ve doğal çevreyle zihin arasında işlevi bulunmasıdır. Bilinçte ise tıpkı bir arşiv görevlisi gibi geçmiş kayıtlar ve gelecekle ilgili amaç/hedefler bulunmaktadır. Bu nedenle akıl, zekâ ve bilinç olmadan mantığın işlem yapması mümkün değildir. (“Bilgi İşleme Mekanizması Olarak Zihinsel Performans”, Anık, 2017).
GÖRDÜKLERİNİZ PSİKOLOJİNİZİ NASIL ETKİLER?
Görülen her kare, işitilen ufak bir ses, olumlu ya da olumsuz psikolojiyi etkilemektedir. Bu konuyu görsel açıdan inceleyecek olursak karşımıza renkler konusu çıkar. Örneğin kırmızı renk tehlike, öfke, çatışma gibi hisleri çağrıştırabilirken, mavi tam aksine sakinlik, dinginliği çağrıştırabilir. Peki neden? Yapılan araştırmalardan bazıları gösteriyor ki, mavi renk vücut ısısını ve nabız hızını düşürerek sakinleştirebiliyor. Bununla birlikte mavi renk neredeyse her zaman berrak açık gökyüzüyle ilişkilendirilir. Yeşil, genellikle tazeliği doğayı temsil ettiği için insanlar üzerinde iyileştirici bir etkisi vardır. Yapılan araştırmalarda yeşille iç içe bulunmanın hatta yeşil renginin hâkim olduğu doğa görseline bakmanın dahi stresi azaltıp odaklanma becerisini arttırmaya destek olduğu kanıtlanmıştır. (Özsoylar, “Ruh Halimizi Davranışlarımızı Renkler Nasıl Etkiler?-Renklerin Dili-Renklerin Psikolojik Etkisi, https://www.youtube.com/watch?v=DHHuN_cueoI)
Sonuç olarak hayat gibi inişlerin çıkışların olduğu bir yolda gün içerisinde sayısız uyaranla karşı karşıya gelmekteyiz. Bilinçli yahut bilinçsiz bu uyaranlar duyu organları vasıtasıyla alınarak tıpkı bilgisayarın çalışma sistemi gibi zihinde bu bilgiler işlenir. Gerek fiziksel gerek psikolojik anlamda alınan her uyarı, gelen her mesaj önemli bir etkiye sahiptir. Bu yazıda söz konusu süreçlerden ve etkilerinden bahsetmeye çalıştık. Dileriz işittiğimiz her ses, gördüğümüz her kare, zihne şifa, kalbe ferahlığa vesile olsun.