Günlük hayatımızda “Doğrusu budur.” diye bildiğimiz bilgileri, pratik hale getirmekte güçlük çekebiliyoruz. Örneğin paketli gıdalar yeme konusunda kendimize sınır koymamız gerektiğini biliyoruz, fakat albenili bir paketi raflarda görünce elimizi uzatıveriyoruz. Sağlıklı bir vücuda sahip olmak için spor yapmanın önemini biliyoruz, fakat başladığımız sporu devam ettiremiyoruz. Moralimiz bozuk olduğunda sosyalleşmenin ve iş halinde olmanın psikolojimize iyi geldiğini biliyoruz, fakat sosyal medyada kaydırma yapmaktan kendimi alıkoyamıyoruz. Bütün bu süreçler neden bu şekilde ilerliyor?
HAREKET ETMEK İÇİN GEREKLİ GÜÇ
Hareket yasalarından bildiğimiz üzere, hareket etmeyen bir cisme net bir kuvvet etki edinceye dek, o cisim hareketsiz kalmaya devam eder. Bu durum sadece fizik konuları için değil, psikolojik noktada da bu şekilde ilerler. Tabii bu konuya psikologlar olarak fizikte kullanılan terimden daha farklı bir kavram kullanıyoruz. İşte, herkesin aşina olduğu fakat sadece on saniyelik videolardan ibaret sandığı motivasyon konusu!
Motivasyonu, günlük hayatımızı devam ettirirken, arkamızdan görülmeyen bir elin bizi ittirmesi olarak açıklayabiliriz. Evet gözükmüyor ama üzerimizde ileriye doğru adım atmamıza sebep olacak bir güç uyguluyor. Motivasyon kavramını psikolojide ikiye ayırıyoruz: Dış motivasyon ve iç motivasyon. Dış motivasyon ile hareket eden insanlar daha çok gözle görülür elle tutulur şeyler için hareket ederler. Örneğin X üniversitesini kazanmak için çalışmak, Y arabasını almak için işe gitmek, temiz bir cilde sahip olmak için sağlıklı beslenmek… Bakmayın böyle maddiyatçı durduklarına, aslında dış motivasyon kaynakları hayatımızda önemli bir yere sahiptir. Önemli olan nokta, bizi heyecanlandıran bu hayallerin hayatımızda tek amaç haline gelmemesi. Ne olur böyle olursa? Elde edemediğimiz takdirde motivasyonumuz düşer. İşte burada devreye ittirici güç adına “iç motivasyon” girer.
UZUN SÜRELİ MOTİVASYON
İç motivasyon ne kadar üzüldüğümüze, yorulduğumuza bakmaksızın bizi harekete geçiren güç kaynağıdır. Örneğin, hastanede görev yapan bir sağlık çalışanını düşünün. Eğer motivasyon kaynağı ay sonunda aldığı maaş ile her ay farklı bir yer gezmek ve yeni çıkan telefonu almaksa, bir noktadan sonra yaptığı iş adına, onu heyecanlandıran bir motivasyon kalmaz. Fakat amacı insanlara ne noktada olursa olsun yardım etmek, hayatlarını kolaylaştırmak olursa, iç motivasyon kaynağı burada devreye girer ve işe gittiği günler onu destekler.
Her ne kadar dış ve iç motivasyon kaynaklarımız hayatlarımızda ittirici güce sahip olsalar da kuvvetli bir kaynaktan beslenmedikçe, bu güç gün geçtikçe azalır. Tabiri caizse kaliteli bir benzin alan araba, kalitesiz benzin alana kıyasla, daha çok yol gider ve gittiği yol adeta akar.
Peki bu kaliteli benzini nasıl bulacağız? En güzel örneğimiz olan Efendimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatına baktığımızda bu kaliteyi görebiliyoruz. Peygamber Efendimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatını okumaya başladığımızda herkesin dikkatini çeken noktalardan bir tanesi, yaşadığı onca zorluğa ve sıkıntıya rağmen davasından vazgeçmeden ilerlemesi değil midir?
Oğlu İbrahim’i toprağa gömeceği zaman, savaşlarda yara aldığı zaman, akrabaları O’nun (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) davetini reddedip, aksine O’nunla (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) alay ettikleri zaman, Allah Teâlâ’yı anlatmak için gittiği yerde atılan taşlara maruz kaldığı zaman, açlık ve ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya geldi zaman… Bu örnekleri arttırabiliriz. Peki ama nasıl oldu da bütün bunlar karşısında en ufak bir içine kapanma olmadı?
Motivasyon kaynağımızı Rabbimiz’den aldığımızda, bizi ayağa kaldıracak gücü biliriz. Üzüntümüz bizimle olsa da gözümüzden yaş gelse de hayatımıza nasıl devam edebileceğimizi görürüz Peygamber Efendimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatında. “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.” cümlesini hem aklımıza hem kalbimize nakşettiğimiz takdirde, bizi ittiren o gücün, ne kadar güçlü olduğunu fark ediyoruz.
Abdullah İbni Abbas’dan (Radıyallahu Anhüma) nakledildiğine göre, o şöyle demiştir:
“Bir gün Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) terkisinde bulunuyordum. Bana:
“Yavrucuğum, sana bazı kaideler öğreteyim.” diyerek şöyle buyurdu:
“Allah’ın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun. Allah’ın (rızasını) her işte önde tut, Allah’ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah’tan dile! Ve bil ki, bütün bir ümmet toplanıp sana fayda temin etmeye çalışsalar, ancak Allah’ın senin için takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer bütün ümmet, sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allah’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş, yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir. (Bundan sonra, ilahi takdirde herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.)” (Tirmizi, Kıyamet, 59)
Düşünsenize çocukluğunda bu hadis-i şerifi öğrenen birinin, motivasyon kaynağı ne kadar güçlü olur? Motivasyon kaynağımız, üzgün ve kaygılı halimizi sıfıra indirmez; ancak bizi bu duyguların altında ezilmekten korur. Bu korunma olduğu müddetçe hayatımızı daha kaliteli sürdürmenin yollarını arayacak güç de bizimle olmuş olur. Şimdi biraz düşünelim, acaba bizim motivasyon kaynaklarımız neler?