Narsist eş, toksik ilişki, sınır koymak, her şey için bir travma aramak… Günümüzde bu söylemleri çok sık duyuyoruz. Sadece duymakla da kalmıyor, birikmiş ihtiyaçlarımızdan ötürü bunlara inanıyor ve alıcısı haline geliyoruz. Alıcı olduktan sonra bu söylemlerin geçtiği her video, bunları ifade eden her kişi “doğru” oluyor bizim için. Doğru kabul ettiğimiz bu bilgiler sayesinde “insanlar güvenilmez”, “dünya tehlikeli”, “biz de sorunlu” hale geliyoruz. İnsanlara güvenemeyen, dünyayı tehlikeli bulan, kendisinin sorunlu olduğuna inanan biri nasıl da danışan/müşteri haline geliyor fark edebiliyor muyuz?
ZARARLI İLAÇ OLUR MU?
Bedensel rahatsızlıklarımız gibi psikolojik rahatsızlıklarımızın olması ve bu rahatsızlıklarımız için çare aramamız da gayet normaldir. Ancak psikolojik sağlığımızın iyileşmesi ve korunması için bu çarenin hangi kaynaklarda arandığı önemlidir. Uzun zamandır içinden çıkamadığı bir problem yaşayan kişiler can havliyle sosyal medyada gördükleri ilk “uzmanın” görüşlerini doğru kabul edebilmektedirler. Oysa günümüzde ruh sağlığı alanında herhangi bir diplomaya sahip olmayan ve mesleki yeterliliği bulunmayan, bunun yanı sıra insanlara zarar vermeme ilkesini göz ardı ederek her sözü her yerde söyleyen sahte uzmanların sayısı hiç de az değildir.
Bu sahte uzmanların sunduğu bilgilerin çoğu zaman insanlara kendilerini haklı hissettirerek rahatlatan ve sorumluluk bilincini zayıflatarak bakış açısını kendisi dışındaki faillere (diğer insanlar, travmalar, kader vb.) yönlendiren bilgiler olduğu dikkati çekmektedir. Kişi bir kere “aslında sorunun kendisinde olmadığı” fikrini kabul ettiğinde bu zamana kadar çektiği ızdırabın da etkisiyle sürekli kendisini haklı/mağdur, insanları ve olayları ise suçlu görmeye başlar. Bu durum başta kişileri rahatlatsa da zamanla insanın değişim için iradesini zayıflatır ve bir bataklık gibi kişiyi içinden çıkamadığı psikolojik sorunlarla karşı karşıya bırakır.
İLACI ECZANEDEN ALIYORUZ!
Sosyal medyada sahte uzmanların olması gerçek uzmanlardan edinilecek faydalı bilgilerin olmadığı anlamına gelmemektedir elbette. Ruh sağlığı alanında uzman pek çok kişi faydalı bilgiler üretmekte ve paylaşmaktadır. Peki sahte uzman ve gerçek uzmanları nasıl ayırt edebiliriz? Hangi bilgilere güvenmeli, hangilerine güvenmemeliyiz?
Bu soruya üç başlıkta cevap verebiliriz. Mesleki yeterlilik, ahlaki ilkelere sadakat ve kişisel değerlerimizle uyumluluk. Mesleki yeterlilik noktasında öncelikle kişinin psikiyatri uzmanlığı olup olmadığı, psikoloji, psikolojik danışmanlık gibi ruh sağlığı alanlarında en azından lisans düzeyinde diplomaya sahip olup olmadığının araştırılması/sorulması gerekir. Özellikle psikoloji alanında klinik psikolog olmak için psikoloji lisansı bitirmek yeterli olmamaktadır. Zira psikoloji lisans eğitiminde genel psikoloji eğitimi verilmektedir. Oysa klinik psikoloji psikolojinin özel bir alanıdır. Klinik psikolog olabilmek için klinik psikoloji yüksek lisansını tamamlamış olmak gerekir. Yanı sıra kişinin bir terapi ekolünün eğitim ve süpervizyonunu almış olması da önemlidir. Zira teknik bilgi, uygulama için gerekli ise de yeterli değildir.
Ahlaki ilkelere sadakat noktasında uzmanın zarar vermeme ve faydalı olma ilkesine uygun davranıp davranmadığına dikkat edilebilir. Burada uzmanın kullandığı dil ve edindiğimiz bilgilerin bizi nasıl davranışları yapmaya yönlendirdiği önemlidir. Uzman üstenci, aksi mümkün olmayan kesin doğruları ifade eder bir biçimde mi konuşuyor? Yoksa mütevazı, görgül bilgi ve kişisel fikirlerini ayırt edecek biçimde mi konuşuyor? Bu videoları izledikten sonra daha iyi, üretken, dayanıklı bir insan mı oluyoruz yoksa öfkeli, endişeli, ümitsiz hale mi geliyoruz?
Sahte uzmanların yaptığı şekilde kişisel güç, maddi kazanç gibi saiklerle insanları kendine bağımlı hale getirecek söylemlerde bulunmak insanlara zarar vermektedir. Eşinin narsist olduğunu düşünen biri ona nasıl tahammül edebilir? İlişkilerin toksik olduğunu düşünen ve sürekli sınır koyması gerektiğine odaklanan biri insanlarla nasıl bağ kurabilir? Hoşnut olmadığı her davranışını travmalarla açıklayan kişi ne kadar sorumluluk alabilir? Bu tarz uçlara kaymaması için kişilerin yaşadığı problemler kendi bağlamında anlaşılmalı, psikolojik teknikler ve tavsiyeler bağlama uygun olarak verilmelidir. Faydalı olacağı ümidiyle bu tarz genellemelerle ilgili konuşma yapılacaksa da kullanılan dilin sadece negatif ifadeler içermemesine ve aksinin mümkün olmadığı gibi bir kanı oluşturacak şekilde kesin ve net olmamasına; bütüncül ve çözüm odaklı olmasına dikkat edilmelidir.
Son olarak ruh sağlığı uzmanından alınan bilgilerin kişinin kendi değerleriyle uyumlu olup olmadığını gözden geçirmesi de önemlidir. Her ne kadar bilgi veren kişi alanında uzman ve faydalı bilgiler veren biri de olsa bizim değer dünyamıza uymayan bilgiler veriyorsa bu bilgilerin iç dünyamızı şekillendirmesine izin vermemeliyiz. Zira psikoloji bilimi insanın soyut doğası itibariyle doğa bilimleri gibi yalnızca görgül bilgilere dayanmamaktadır. Bu sebeple çoğu zaman benimsenen dünya görüşü ve kişisel tercihler de ifade edilen fikirleri etkilemektedir. Alıcılar bu faydalı ama değer dünyalarıyla uyuşmayan fikirleri benimsediklerinde kendi değerlerinden uzaklaşabilmektedirler. Bu uzaklaşma vicdan azabı ve iç sıkıntısı şeklinde kendini göstermekte ve yine kişi açısından sorun oluşturabilmektedir.
Özetle ruh sağlığı alanında söylenen her bilgiye itibar etmemek, kimin sözüne güveneceğimizi iyi araştırmak bugün her zamankinden daha titiz olmamız gereken bir mesele gibi görünmektedir. Sosyal medyada bu tarz bilgilerle karşılaştığımızda mesleki yeterlilik, ahlaki ilkelere sadakat ve kişisel değerlerimizle uyumluluk başlıklarına dikkat ederek bu bilgilerin iç dünyamızı şekillendirmesine izin verip vermeyeceğimize karar verebiliriz.
(Yararlanılan ve konuyla ilgili tavsiye edilen kaynaklar:
- “Bir Toplum Sağlığı Sorunu: Sahte Ruh Sağlığı Uzmanları ve Sahte Bilim” M. Hakan Türkçapar (2024) https://gazetebilim.com.tr/bir-toplum-sagligi-sorunu-sahte-ruh-sagligi-uzmanlari-ve-sahte-bilim/
- “Günlük Hayatın Psikolojisi, Psikoterapi ve Din” Taha Burak Toprak (2024) https://youtu.be/jT-eJetRiBk?si=CTJAyfjbgN09kL5q
- “Günümüzde Psikolojiye Olan İlginin Nedenleri” Taha Burak Toprak (2024) https://youtu.be/U2SBlDQi2j0?si=ZEEqgJ9-FZWoaDfV )