Cuma, Nisan 11, 2025
Kategori:

Etkili Bir Eğitim

Paylaş

Sinizm ile ilgili özlü sözlerin çoğu alay konusu olmaktadır.  Oscar Wilde sinizmi, “her şeyin fiyatının bilindiği ancak hiçbir şeyin değerinin bilinmediği” durum olarak tanımlar. Benzer biçimde ünlü komedyen George Carlin’e göre, sinizmin portresinde “hayal kırıklığına uğramış bir idealist” bulunacaktır.

Sinizm kavramı, olumsuz anlamıyla güvensiz, aşağılayıcı, küçümseyici, şüpheci, alaycı özellikleri ile eş anlamlıdır. Diğer birçok alanda olduğu gibi, yükseköğretimin dar, kişisel çıkarlarla şekillendiğine ve değerlerin genellikle düzmece olduğuna inanan bir kişi de, gerçekler ile eninde sonunda karşılaşacaktır.

Lisans öğrencilerinin zihinsel gelişimlerine katkı sağlayacak ilgi çekici eğitim deneyimleri oluşturmak önem kazanmıştır. Bu minvalde, yakın zamanda standartlaştırılmış üniversitelere giriş testlerinde ciddi bir dönüşüm yaşanmaktadır. Standart testlere karşı ciddi eleştiriler yapılmaktadır. Testlerin gelir dağılımına göre şekillendiği, içerik bilgisi ve becerilerden ziyade çoktan seçmeli sınavların; eleme tekniğini ölçtüğü, üniversite başarısını tahmin etmede sınırlı değere sahip olduğu ve bu durumda dezavantajlı gruptaki öğrencilerin mağdur olabildiği gibi sorunlar yaşanmaktadır.

Ancak, ülkede merkezi sınavların kaldırılması durumunda, kurumlara yapılacak başvuruların kontrolden çıkabileceği ve dolayısıyla üniversitelerin öğrenci seçiminde zorlanacağı düşünülmektedir. Bununla birlikte, kabullerdeki şeffaflık azalabilir, öğrenci alım süreci daha kara bir kutu haline gelebilir ve mülakatlarda haksız bir rekabet (ve istismarlar) oluşabilir.

Sinizmle ilgili asıl sorun yanlış olması değil, neredeyse kaçınılmaz olarak kişileri pasifleştirmesidir. Homer Simpson, eğitim verdiği kişilerden, ellerinden gelenin en iyisini yaptıklarını, ancak başarısız olduklarını belirterek, buradan alınacak dersin asla denememek olduğunu istemiştir. Bu durum, sinizmin yükseköğretimde etkisini azaltmaktadır.

Yükseköğretimin karşı karşıya olduğu akademik zorluklar (müfredat tutarsızlığı, belirli konuda aşırı uzmanlaşmış kurslar ve akademik kapalılık gibi) karşısında aktif adımlar atılması ciddi biçimde önerilmektedir. Özellikle beşerî bilimlerde, akademinin merkezinde bulunan düşünce ve tartışma kültürünü ve bilim hayatının gereklerini öğrencilere kazandırmak için çok daha fazla gayret sarf edilmesi vurgulanmaktadır.

Gerald Graff, akademi içindeki ve dışındaki fikir çatışmalarının müfredata dahil edilerek akademisyenlerin bu tartışmaları öğrencileri ile irdelemelerini önermiştir. Graff’a göre, toplum daha heterojen hale geldikçe, fikir birliğine varma olasılığı azalır. Bu görüş doğrultusunda, öğrencilerin; kanıtları tartmayı, eleştirel düşünmeyi, argümanları formüle etmeyi öğrenmelerinin ve her zaman iki tarafın anlaşmasıyla sonuçlanmayacak ciddi entelektüel sohbetlere ve tartışmalara katılmalarının önemini artırıyor.

Öğrencilerin bilgilendirilmesi gereken alanlar: “Sistemik ve yapısal eşitsizlik, Teori ve uygulama dengesi, Ahlaki değerler, Ahlaki sorumluluk, Yeni teknolojilerde etik, Göç”.

 

Sistemik ve yapısal eşitsizlik…

Gruplar arası eşitsizliklerin; hukuki metinlerde, kamu politikasında, kurumsal uygulamalarda, geleneklerde ve kullanılan dildeki yeri nasıl belirlenmiştir? Bir sosyolog, gruplar arası eşitsizliklerin ırk veya cinsiyete göre nasıl değiştiğini ve bu eşitsizliklerin sosyal kurumlar ve kültürel uygulamalar tarafından nasıl beslendiğini inceleyebilir. Bir tarihçi, sistematik veya yapısal eşitsizliklerin geçmiş tarihte nasıl kök saldığını analiz edebilir. Bir siyaset bilimci, bu eşitsizlikleri ele almayı amaçlayan politika girişimlerinin neden sıklıkla başarısız olduğunu analiz edebilir.

 

Teori ve uygulama dengesi…

Hükümet hedefleri, idari, düzenlemeler ve bürokratik karar alma süreçleri açısından modern yaşamın gerçekleriyle ne ölçüde bağdaşmaktadır?

 

Ahlaki değerler…

18. yüzyılın sonlarından itibaren, şiddet, zulüm ve sömürü biçimlerine karşı duyarlılık ve insan hakları veya anayasal haklara ilişkin ahlaki algıda kayma meydana geldiği görülmektedir. Bir tarihçi, algıdaki bu kaymaların nasıl ve neden gerçekleştiğini ve ahlaki değerlerdeki bu değişikliklerin toplumlara ne ölçüde sızdığını sorgulayabilir. Bir siyaset bilimci, değişen değerlerin politika ve uygulama üzerindeki gerçek etkisini inceleyebilir. Bir siyaset teorisyeni veya bir siyaset filozofu ise, hak iddialarının altında yatan argümanları, pozitif ve negatif haklar arasındaki farkları ve haklar arasındaki çatışmaların nasıl çözüldüğünü inceleyebilir.

 

Ahlaki sorumluluk…

Bireyler, topluluklar, hatta bir ulus yasal veya etik açıdan ne zaman sorumlu tutulabilir? Ahlaki açıdan yapılan ihlallerde uygun yaptırım veya tazminat nedir? Bir entelektüel tarihçi ya da bir felsefe tarihçisi, ahlaki sorumluluk ve suçluluk hakkındaki fikirlerin nasıl geliştiğini inceleyebilir. Bir ahlak filozofu, etik olmayan ve ahlaksız eylemlere verilen uygun ahlaki tepkileri araştırabilir.

 

Yeni teknolojilerde etik…

Yeni teknolojilerin ortaya çıkardığı temel etik konular arasında; gözetim, mahremiyet, kişisel bilgilerin kötüye kullanımı, nefret söylemi, sosyal medya trollüğü, yanlış bilgilerin yayılması, yapay zekâ ve yüz tanımadaki önyargı, genetik testler, genetik mühendisliği, teknolojinin silahlandırılması ve yönetişim yer alıyor.

 

Göç…

Göç konusunda disiplinlerarası bir yaklaşım gerekmektedir. Bu yaklaşımın içinde; göçün tarihi, itici sebepler, göç sosyolojisi, göçmenlerin kabulü, göçmenlerin kimlikleri ve asimilasyon durumları, kültürel kalıcılık ve ulusötecilik sorunları, iltica politikaları, göçmenlerin sosyal, kültürel ve ekonomik entegrasyonu ve göçün anlatılışı yer almalıdır.

 

Sonuç olarak, öğrencilerin günümüz ve geleceğin sorunlarını çözmeye yönlendirilmesi ciddi önem taşımaktadır. Bu doğrultuda, Beşeri Bilimlerin misyonu, bilimsel hayata değer veren ve bilimin içinde kalan mezunlar yetiştirmektir.

 

(Inside Higher ED, Steven Mintz, 03 Şubat 2022 tarihli yazıdan yararlanılmıştır.)

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir