EL-MUİZ
Sözlük anlamı: Dilediğini aziz kılan, izzet ve şeref veren demektir. “İzzet” kökünden gelir.
İzzet, başkasına ihtiyaç duymamayı da gerektirir. Bu manasıyla mutlak ve en üstün izzet yalnız Allah’a mahsustur. İzzetin yegâne sahibi Mevla Teâlâ, istediği kullarını aziz ederek bu şereften nasiplendirir. Her türlü izzet ancak Allah’ındır ve Allah’ın emrindedir. Bunun için izzet isteyenin Mevla’nın rızasına uygun hareket etmesi ve Nefs-i Emmâre’nin boyunduruğundan kurtulup Mevla’ya yaklaşması gerekmektedir. Doğru yaşamayı gaye edinenlerin şeref sahibi olmaları kaçınılmazdır ki Rabbimiz, “Üstünlük ancak Allah’ın, peygamberinin ve müminlerindir.”1 derken, “İzzet” kelimesini kullanmıştır. Aslında akıl baliğ olmuş ve aklî melekeleri yerinde olan her birey, dünyaya geliş amacı olan kulluğu olması gerektiği gibi yerine getirdiği takdirde, seçilmişlerin içinde şereflenerek görevini tamamlamış olacaktır. Müminler ancak iman ile yükselir ve izzet sahibi olurlar.
Dua: “Ya Rabbî… Ben Sana karşı gelmekten sakınırım ve biliyorum ki Sen, Sana karşı gelmekten sakınan bir kulunu asla geri çevirmezsin. Beni, nefsimin eline bırakma. Senden başka sığınağım da yok, beni aziz edecek olan da yok. Kalbime Senin korkunu nasip eyle ki elim, ayağım, tüm azalarım günaha girmekten kaçıp Seni zikretsin ve benliğim Senin izzetin ile şereflensin. Beni, dünyaya ne için geldiğini unutmuş olanlardan eyleme.”
1 Münafikûn Suresi, 8
EL-MÜZİL
Sözlük anlamı: Zillete düşüren, zelil anlamına gelen “Zelle” kökünden türemiştir. Kudretiyle büyüklenmenin tacını, şanını deviren, zillete düşürerek, hor ve hâkir eden.
Allah, dostlarını kanaatkârlıkla ve güzel ahlakla aziz ettiği gibi diğerlerini de dünyaya düşkünlükle zelil eder. Buna en güzel örnek, Ebu Leheb ve Ebu Cehil’dir. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile aynı zamanda yaşamış fakat o güzel Peygamberden hiçbir nasip alamamış, zillet damgası ile mühürlenmiş, “El-Müzil” isminin tokadından en çok nasiplenmiş iki kişi… Müslüman, her zaman akıllı ve uyanık olmak zorundadır çünkü nefis, ölene dek kişiyle beraberdir ve son ana kadar kişiyi zelilliğe dûçar etmek için uğraşacaktır. Ne kadar çok Allah’a sığınırsak o kadar koruma altında oluruz. Yani Esfel-i Sâfilin olmak da insanın elinde, Âhsen-i Takvîmliğini korumak da…
Dua: “Ey Rabbim, tut elimden. Umutsuzluğa düşmekten, yeise kapılmaktan alıkoy. Varlığına komşu eyle var ettiğin bu canı. Ben acizim, dayanağım Sensin. Fakirim ben, sığınağım Sensin. Dilsizim, duam Sensin. Gören, işiten, bilen Sensin. Bu kırık dökük sözlerimi, bu dökük hitabımı Sen kabul eyle, Sen güzelleştir. En güzel dua eyle… Her türlü zelilliğe düşmekten ancak Sen korursun, beni de koru Ya Rabbî!”