“Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah, israf edenleri sevmez.”1
Rabbimizin bizlere bahşettiği helalleri pek bir geniştir. Dünya hayatını birçok nimetle donatmıştır ve bizlerden bu nimetler karşısında haddi aşmamamızı istemektedir. Yiyip içmek mubahtır fakat aşırılık harama yol açmaktadır. Sizce beslenmede haddi aşmak yani israf etmek sadece çok yemekle mi olur? Peki, nimetlerde israfa kaçmak nedir?
Dünyadaki her bir zerrecik bizlere emanet olarak verilmiştir. Doğa, hayvanlar, icatlar, eşyalar, insanlar, çocuklar, bedenler… Emanetler insana bahşedilmiştir ve emanetlere sahip çıkmak vazifemizdir. Rabbimiz kullarının, emanetlerini itidal üzere kullanmasını sever. Sürekli fazlasını tüketerek harama yaklaşmamamızı yahut tam tersi kendimizi helalden mahrum etmememizi ister. Hâlihazırda bunun karşısında, 21. yüzyılın “Tüketim Çağı” olduğuna inandırıldığımız bir dönemde yaşamaktayız. İsteklerin her daim arttığı ve ihtiyaçların üzerine çıkarak tüketimi de arttırdığı bu çağda gündemimize almak zorunda olduğumuz bir kavram var ki o da: İSRAF!
İsraf kelime olarak gerçek, meşru ve makul olanın dışına çıkma, itidalden sapma anlamındadır. Eldeki nimetleri meşru olmayan amaçlar için saçıp savurmayı, haddi aşmayı ifade eder. Maddî ve manevî imkânlar, Allah’ın rızasını kazanmak ve insanlara fayda sağlayan yerlerde kullanılmak için verilmiştir. Allah, neyi nimet olarak kuluna lütfetmişse o, muhakkak dengeli ve gerekli bir şekilde kullanılmalıdır.
YİYİN İÇİN FAKAT İSRAF ETMEYİN!
Yiyecekler ve içecekler Allah’ın kullarına bir ihsanıdır, O’nun verdiği nimetlere saygı gösterilmeli ve şükredilmelidir. Ayet-i Kerimede bahsedilen yeme içme israfından, besinlerin çöpe gitmesini anladığımız gibi bedenin ihtiyacını aşarak “Çok yemek” manasını da anlamamız gerekmektedir. Sorumluluğumuz altındaki bedenlerin korunması, iyileştirilmesi ve zarar görmemesi adına dengeli ve yeterli beslenmeyi rehber gösterir. Çünkü müminin hayatının amacı öncelikle Allah’a kulluktur. Kulluğunu yapabilecek gücü kendinde bulmak ve Allah’ın emaneti olan bedeninin sağlığını koruyabilmek için beslenir. Yemeğin fazlası ise mideye ağırlık verir, insanın Rabbine hizmetini aksatır. Üzerine vacib olanı yerine getirmeyi engelleyen bir seviyedeki yeme ve içme kişiyi harama götürür, israfa kaçılmış olur.
HEDONİK İSRAFÇILIK
Yalnızca nefsanî arzuların tatmini için yapılan aşırı tüketim israftır. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Canının çektiği her şeyi yemen israftandır.”2 Demek ki zevk ve isteklerin tasarrufu kişiyi israf tehlikesinden koruyacaktır. Zaten her isteğin karşılanması, kişiyi yeni zevk arayışına sürükler. İnsan, yaradılış olarak “Sonsuz İsteme” kabiliyetindedir. Nefis, doyuruldukça daha fazla acıkır. Bu da zevk hormonu olan dopamin ile alakalı bir durumdur. İnsanın hoşuna giden bir işi gerçekleştirmesi bu hormonu arttırır. Fakat bir süre sonra vücut bu duruma alışır ve daha fazla dopamin salgılamak ister. Daha çok dopamin için daha çok zevk aracı kullanılır. Bunun sonucunda hedonik tüketim (Haz için tüketim) ortaya çıkar. Haz almak için yaşayan bedenlerin ihtiyaç kavramından tamamen uzaklaştığı ve haddi aştıkları yani israfa yöneldikleri görülür.
Zevkten tamamen uzak yaşamanın da israfçılık olduğu biliniyor. Zira israf ayeti (Araf Suresi 31. ayet), bayılıp düşmeyecek kadar az yemek yiyen cahiliye dönemi kabilesi gibi yapmayı arzulayan Müslümanlar için inmiştir. İsrafa kaçmayacak kadar yiyip içmenin önemi vurgulanmıştır. Güçten kuvvetten düşecek kadar az beslenmek, kişinin bedenini tam olarak kullanamamasına neden olur. Mesela, Allah’ın helal kıldığı hayvansal ürünlerden kendini mahrum eden bedende vitamin b12 eksikliği oluşma riski yüksektir. Bunun sonucunda zihinde bulanıklıklar, unutkanlıklar, bunamalar baş gösterir. Zekâ kadar önemli bir nimetin israfı gerçekleşir. Bedenlerin ihtiyacı önemlidir.
BEDEN NİMETİNİN İHTİYACI
Beden nimetinin yeme, içme, hareket etme ve uyumaya ihtiyacı vardır. Yeme içme itidali, yeterli ve dengeli beslenmeyi öğrenerek kişinin hücrelerinin doyurulması ile sağlanır. Bu noktada sebze meyve yiyip az hamur işi ve abur cubur yemek yeterli gelmeyebilir. Elliden fazla besin ögesini sağlayabilmek için çeşitlilik ve denge sağlanması gerekir. Hücresel doyum sağlanırken beden, hareketten de nasibini almalıdır. 18-64 yaş arasındaki her bireyin haftada 150 dakika egzersiz yapmaya ihtiyacı vardır. Bunun azı yine israfa neden olabilir. Yenilenme ve dinlenme aracı olan uykunun sağlanması yine beden emaneti korumakta önemlidir. 5 saatten az, 8 saatten fazla uyumanın kronik hastalıklara yol açtığı biliniyor. Öyleyse isteklere göre ayarlanan uykunun da itidalden uzaklaştığı israfa yaklaştığı anlaşılıyor.
LÜKS, FAKİRLİĞİ DOĞURUR
Zaruri ihtiyaçlar yerine nefsin isteklerini ve bencil duyguları tatmin etmek için yapılan lüks tüketim israf sayılır. Daha fazla tüketim daha fazla üretim ihtiyacı doğurur. Üretim sınıfındaki iş gücü sürekli arttırılmak zorunda kalır. Günümüzde kapitalist düzen, üreticilerin fakir ülkeleri ağır şartlar altında çalıştırmasıyla ilerler. Çocuk işçilerin arttığı ve işçi ölümlerinin sürekli yükseldiği biliniyor. Örneğin, artan talebin çikolatanın tadını dahi bilmeyen çocukların aç ve susuz şekilde kakao tarlalarında çalıştırılmasına sebep oluyor. Fazla yeme nedeniyle ölümlerin, açlık nedeniyle ölümlerin sayısıyla yarışması giderek orta hâlden uzaklaşıldığını kanıtlıyor. Bugün dünyadaki aşırı kilolu insan sayısı, aç insan sayısının 2 katına çıkmıştır. Hem kiloluluk hem de açlık sürekli olarak artıyor. Bir taraftan çok yeme israfı varken diğer ihtiyacını dahi karşılayamayan kesimler var. Lüks tüketim ve itidalden uzak bir yaşam, dünya düzenini bozmaya devam edecektir.
İTİDAL DÜZEN
Her konuda orta yolu takip etmek övgüye değerdir. İhtiyaç, tüketim ve nefis arzularını karşılama konusunda da aynı yol tercih edildiğinde huzur artar. Nefse tüm isteklerini vermek israfa sürükleyecekken arzuları törpülemek dizginleyecektir. Arzuladığı bazı lezzetleri tatma imkânı vermek de daha enerjik hâle gelmesini sağlayacaktır. Rabbimizin verdiği nimetleri kullanış şekillerimiz, O’nun emrettiği şekilde olmalıdır. Böylelikle dünya hayatı daha çekilebilir bir yere dönüşecek, ahiret de kurtarılmış olacaktır.
1 Araf Suresi, 31
2 İbni Mace, Et’ime 51