Perşembe, Ekim 2, 2025

Dünyada, Dünyasız…

Akile Tekin
İstanbul Üniversitesi-Tefsir Anabilim Dalı

Paylaş

Bir nefeslik canın istekleri için, bin bir çile çeken insanlarız. Dünya her birimiz için yaşamımızla sınırlı ve anlamlı olduğu halde, kendisinde olmayan anlamları yüklediğimiz dünyayla ruhumuzu da dolduruyoruz, tıka basa. Öyleyse yeniden hatırlamaya ihtiyaç var ukbâyı… Hicr Suresi’nden hatırlamaya ne dersiniz?

HİCR SURESİ’Nİ TANIYALIM

Mekke’de indirilen surelerden olan Hicr Suresi doksan dokuz ayettir. Mushafta on beşinci sırada yer alır. İsmini sekseninci ayette geçen ve Salih Peygamber gönderildiği Semûd Kavmi’nin nin yaşadığı bölgenin merkezi olan şehrin ismi Hicr’den alır. Kendisi gibi “         Elif-Lâm-Râ” kesik harfleriyle başlayan diğer beş sûrenin (Yûnus, Hûd, Yûsuf, Ra‘d ve İbrâhîm sûreleri) bir özeti mahiyetindedir.[1]

İbn-i Abbas’tan (v. 68/687-88) (radıyallahu anhüma), “Kur’ân’ı parçalayanlara da…[2] ayetini açıklamak üzere: “Onlar Ehl-i Kitap’tır, yani Yahudi ve Hristiyanlar. Bunlar onu parçalara bölerek bazı kısımlarına inandılar, bazı kısımlarına inanmadılar.” rivayeti nakledilmiştir.[3] Surede ahiret vurgusu, tabiat hadiselerinden çeşitli Peygamber kıssalarına, gayba ilişkin hadiselerden Efendimize ulaşan geniş bir yelpazede öne çıkarılmaktadır.

KUR’AN-I KERİM’DE HİCR SURESİ BAĞLAMINDA PEYGAMBERİMİZ’E (ALEYHİSSALATÜ VESSELAM) DOĞRUDAN HİTAP EDEN AYETLERİN ANLAŞILMASI

Kur’an’ın insan için ilâhî vahiy oluşu, Allah’a iman ederek tâbî olan Müminlere ve tüm insanlara ulaştırılmasını gerektirir. Dolayısıyla Kur’an-ı Kerim ayetlerinin her biri önce Peygamber Efendimize nazil olmuş, öncelikle bir Mümin olarak Efendimizin ameliyle tatbikleri gerçekleşmiştir. İman ve amel yönünden bir beşer Peygamber’in en güzel örnekliğiyle desteklenerek aktarılan her bir vahiy, zaman, mekân, dil, hitap ve bağlam yönünden Efendimizle doğrudan ya da dolaylı olarak alakalıdır. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz Efendimize doğrudan “Sen, Resulüm, .. de…” gibi hem yakınlık, hem de tek muhatapmışçasına ifadelerle taltif edici ya da uyarıcı bazı hitaplarda bulunmuştur. Bu durum Kur’ân-ı Kerim’de “Peygamberimize mahsus hitaplar ve hükümler” bulunduğunu gösterdiği gibi, Peygamberimizin şahsında tarih, zaman, mekân, ortam, dil birlikteliği bulunmasa bile tüm Müminlerin ayet-i kerimelerin muhatabı olduğu gerçeğini de ortaya çıkarır. Zira gerek vahiy dili olarak Arapça’da, gerek Türkçe’de, gerek diğer pek çok dilde, bir şahıs örnekliğinde bir hikmeti, hükmü aktarmak ya da topluluğa önderi özelinde taltif ve tehditte bulunmak yaygın şekilde kullanılan bir üsluptur. Bu üslup gereği kendisine doğrudan hitap edilen Efendimizin, Peygamber olma yükümlülüğünün sonucu olarak, diğer kullar için teşvik ve tavsiye sayılan, fıkhen farz hükmünde sayılmayan nafile olarak görülen bazı ayetleri vacip/zorunlu-farz olarak uygulaması ya da Müminlere uyarı, ikaz mahiyetindeki bir ayetin kendisine doğrudan yasak olarak emredilmesi söz konusudur. İkinci kategorideki ayetler âlimler tarafından genellikle Efendimize “îtâb/ikaz-uyarı” olarak değerlendirilse de, çoğunlukla Efendimizin bizzat işlemediği, yapmadığı eylemlerden, Efendimiz vesilesiyle Müminler nehyedilmiştir. Bu sebeple îtâb ayetlerinin mahiyeti, miktarı ve hükümleri konusunda görüş birliğine varılamamıştır.

Mekke’nin 4-5. Yıllarında 51. Sure olarak nazil olduğu nakledilen Hicr Suresi’nin 88. Ayeti’nde Rabbimiz Peygamberimize: “Sakın (o kâfirlerden) bir takımlarını faydalandırdığımız şeylere (servete ve sâireye) iki gözünü dikip uzatma. Onların karşısında tasalanma. Müminler için de (şefkat) kanadını indir.”[4] buyurmaktadır. Bu ayet özelinde düşünüldüğünde Peygamberimizin ve mensubu olduğu kabilesinin boykot edildiği 4-5. yıllarda Efendimiz’in kâfir müşriklerin güç, mal, makam ve imkânlarına en ufak bir meylinin ve bunlarla alakalı üzüntüsünün yasaklanması oldukça dikkat çekicidir. Zira bulunduğu halin insani ve doğal bir refleksi hatta gereği olarak bu tutumun açığa çıkması ihtimali ayetle ortadan kaldırılmıştır.

MANASI AÇISINDAN HİCR SURESİ 88. AYET-İ KERİME

Ayetin nüzul sebebi olarak tefsir kaynaklarında nakledilen rivayetlerden ilki Kurayza ve Nadîr Yahudilerine, çeşitli elbise, koku, mücevherat ve eşyalarla yüklü yedi kervanın gelmesi üzerine Müslümanlar: “Şayet bu mallar bizim olsaydı, biz bununla güç ve kuvvet kazanır, bunları Allah yolunda infak ederdik.” demişler, Allah Teala’nın ise onlara –adeta- “Andolsun ki ben size yedi ayet verdim. Bunlar, bu yedi kafileden muhakkak ve muhakkak daha hayırlıdırlar.” buyurmuş ve 87. Ayetle birlikte 88. Ayeti de indirmiştir.[5] Bir diğer rivayete göre Ayet Peygamberimizin Medine’deki Yahudilerden borç istemesi üzerine nazil olmuştur.[6] Bir başka rivayette Efendimizin Benî Müstalık’ın besili hayvanlarına baktığı, ancak elbisesini hemen yüzüne ve başına çekerek, bu ayeti okuduğu nakledilmiştir.”[7] Ayet-i kerimenin nüzul sebebi olarak nakledilen bu rivayetler çoğunlukla Medine dönemiyle ilgilidir. Bu durum ilk bakışta ayetin öncesindeki ayetle birleşik olarak Medine’de nazil olduğunu düşündürse de âlimler tarafından çoğunlukla gerek 87, gerek 88. Ayetlerin Mekkî olduğu kanaatinde uzlaşılmıştır. Bu durumda nüzul rivayetleri 88. Ayetin Medine’deki yansımalarını tasvir etmektedir.

Hicr Suresi 87. Ayette Rabbimiz: “Andolsun ki biz sana (namazın her rekatında) tekrarlanan yedi (ayet-i kerime)yi” ve şu büyük Kur’anı verdik.”[8] buyurmuş, peşinden ise 88. Ayette dünyaya ve içindekilere göz dikmeme, onlar sebebiyle üzülmeme ve onlara sahip olanlara gönül düşürmemeyi emretmiştir.  Bu sebeple Ebu Bekir’in (radıyallahu anh) “Kime Kur’an verilir de, o da, başkasına verilmiş olan dünyalığı kendisine verilmiş olan Kur’an’dan daha üstün görürse, büyük olanı küçültmüş; küçük olanı da gözünde büyütmüş olur.” dediği naklolunmuştur.[9]

  1. Ayette “gözü dikmek”le kastedilen hakiki manasıyla bir organ olarak gözü dünyevi şeylere dikmenin, ya da manevi olarak gönlü dünyaya mıhlayarak meşgul etmenin yasaklanmasıdır. Bu ifadeyle Efendimize doğrudan emredilenin ise kafirler gibi dünyaya ve Müminlere bakışın yasaklanması, kendi göz-gönül standardını Müminlere göre onları önceleyerek belirlemesi olduğu ifade edilmiştir.[10] Bu ifadenin bir benzeri de Mekkî bir sure olan Taha Suresi 131’de zikrolunur. Bu durum ayetin Mekke’de nazil oluşunu destekler. Ayetin devamında zikrolunan “kanadını indir” ifadesi yumuşaklık, şefkat ve tevazudan bir kinayedir ve Müminlere karşı tevazudaki son noktaya işarettir. Bu ifade de İsra Suresi 24, Şuara Suresi 215. ayetlerde zikrolunmakta, Maide Suresi 54’te ise manası daha açık şekilde farklı ifadelerle teyit olunmaktadır.

Ayetin Peygamber Efendimiz için manasının, “Sen, hiçbir zaman böyle yapmazsın!” şeklinde olduğu, bu ifadelerin ise Müminler için ikaz ihtiva ettiği belirtilmiştir. Yine ayetin zahirinden ve dünyada ukbâyı adeta yaşayan Efendimizin hayatından, fakirliğin zenginliğe tercih edilmesinin daha ihtiyatlı bir yol olduğu anlaşılmıştır. Bir başka açıdan ise ayetten dünyaya karşı gönlü fakir bırakarak tüm dikkatin Müminlere, onların yetiştirilmesine teksif edilmesinin amaçlandığı ifade edilmiştir.[11]

DÜNYADA, DÜNYASIZ…

Ayetin tefsirindeki bakış açılarının ortak noktası, gönlü Allah Teâla dışındakilerden korumaktır. Öyleyse, Hüdayî’nin deyişi dua olsun bizlere:

Ne dünyâda ne ukbâda

Gönül bir özge sevdâda

Dem-â-dem fikr-i Mevlâ’da

Gönül, eğlenmez eğlenmez…

[1] Emin Işık, “Hicr Sûresi”, TDVİA, 1998, 17: 456-458

[2] Hicr Suresi 91

[3] Buhari, Tefsir, Hicr 4, Menâkibu’l-Ensar 52

[4] Hasan Basri Çantay, Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, 15. Baskı, İstanbul, Elif Ofset, 1410/1990, 2: 483

[5] Zemahşeri, Razi Tefsirleri

[6] İbn Kesir, Begavi, Tabersi, Hazin, Derveze Tefsirleri

[7] Razi Tefsiri

[8] Çantay, Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, 2: 483

[9] Taberi, Razi Tefsirleri

[10] Maturidi Tefsiri

[11] Seyyid Kutub Tefsiri

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir