Neredeyse yarım asırdır ilimle meşgul olan birisi olarak kendinizi nasıl tarif edersiniz?
1957 yılında Bursa’da doğdum. İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü 1976-1977 mezunuyum. Ardından Mekke Ümmü’l-Kura Üniversitesi’nde Hadis alanında Yüksek Lisans ve Doktora yaptım. Marmara ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Arap Dili Öğretim Üyeliği’nden sonra son dokuz yıldır Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi’nde Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olarak görev yapıyorum. Kitaplarım, makalelerim, tercümelerim, vaaz ve konferanslarıma internetten ulaşılabilir. Gönlü Kur’an ve Sünnet sevgisiyle dolu, İslâm Ümmetini ve ülkesini seven, Ehl-i Sünnet çizgisinde, ihlas ve takva sahibi ilim erbabının yolunda yürümeye devam eden, ardında bu yolda yürüyecek şuurlu ve azimli talebeler bırakma arzusunda olan, Allah’ın huzurun da mahrum ve mahcup olmak istemeyen bir ilim yolcusuyum.
Eğitim için yurtdışına gitmeye nasıl karar verdiniz? Sizi kim teşvik etti? Gençlik döneminizde İslâmî İlimler eğitimi almak isteyen öğrenciler daha çok Arap ülkelerini tercih ediyordu. Sizce bu ihtiyaç günümüzde hâlâ devam ediyor mu?
Eğitim için yurtdışına gitmeme Mehmet Emin Saraç hocam vesile oldu. Allah kendisinden razı olsun. Mehmet Emin Saraç hocam beni ve arkadaşlarımı İskenderpaşa Camii imamı, gönül adamı, Seyyid Mehmet Zahit Kotku (ö.1980) Hocaefendi’ye götürdü. Bu iki zatın dualarını ve tavsiyelerini alarak bu yola çıktık. 1978 yılında bir yıllığına yola çıkmıştık. On beş yıl sonra Türkiye’ye döndük. 1978 yılında yurt dışında okuyan çok öğrenci yoktu. Bizim dönemimizde İmam Hatip Okullarında ve Yüksek İslâm Enstitülerinde Arapça Gramer (Nahiv ve Sarf) iyi idi ama muhadese (Arapça konuşma) zayıftı. Seksenli, doksanlı yıllarda Suriye, Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan’da okuyan öğrencilerin sayısı arttı. Pratik Arapça konuşma için yurt dışı her zaman cazip. Pratik Arapçayı takviye için bugün Ürdün, Katar, Sudan, Tunus ve Fas tavsiye edilebilir. Ancak şu anda Arap hocalar özellikle Suriyeliler sebebiyle Türkiye’de de Arapça konuşma imkânı ve fırsatı var. Arapça’yı öğrenir ve konuşurken hedefimiz, İslâm dünyasıyla kaynaşmak, İslâm kardeşliğini pekiştirmek, Temel İslâmî İlimlerin ana kaynaklarından istifade edebilmek ve en önemlisi Allah’ın kitabını anlamaktır.
Hayatınız boyunca hem akademi sahasında hem de gönüllü vakıf çalışmalarında aktif bir şekilde rol almışsınız. Birkaç farklı alanı hayatına sığdıramadığını ve yetişemediğini düşünen gençlere bu konuda tavsiyeleriniz nelerdir?[1]
Akıllı telefonların ve bilgisayarların bulunmadığı yetmişli, seksenli ve doksanlı yıllarda zamanımız daha bereketli idi. İlim erbabından istifade etmeye gayret ettik. Bugün gençlerimizi akıllı telefonlar, bilgi[1]sayarlar ve sosyal medya çok ama çok meşgul ediyor. Gençler bu teknolojiden uzak kalmayacaklarına göre “Seçici” olmalıdırlar. Yiyecek ve giyecekte, oyun ve eğlencede bile seçici olan gençlerimizin; kitap, kurum, okul ve arkadaş seçimi konusunda en isabetli, en verimli ve en faydalı olanı seçeceklerinden eminim. Güvenilir vakıf ve cemaatlerde, güvenilir sivil toplum faaliyetlerinde görev almak genç adama şuur ve heyecan veriyor. İslâm coğrafyasının dertleriyle dertlenen şuurlu, idealist, genç bir kuşak var günümüzde, hamdolsun.
Genç Kardeşim! Sabah namazlarını cemaatle kıl. Hayatındaki değişikliği fark edeceksin.
İslâmî İlimler veya İlahiyat eğitimi almayan birinin hadis okumaları nasıl olmalı?
Hadis okumaları, bizi Sevgili Peygamberimize bağlayan manevî bir gıdadır. İslâmî İlimler veya İlahiyat eğitimi alan-almayan herkes hadis okumalıdır. Hadis okumayanlar, Allah Resulünü O’nun “Sünnet” denilen müstesna hayat anlayışını kavrayamazlar. Önclikle hadis sevgisi, hadis coşkusu, Sahabe sevgisi ve ilim sevgisi verecek eserler öncelikle okunmalıdır. “Riyazu’s Salihîn” kitabının üç değerli hocamızın imzasıyla Erkam Yayınları tarafından yayınlanan sekiz ciltlik tercümesini tavsiye ediyorum. Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kandemir hocamızın hadis sevgisi aşılayan “Peygamberimin Sevdiği Müslüman”, “Canım Arzular Seni” gibi eserlerini; Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan hocanın “Anahatlarıyla Hadis ve Hadislerle Gerçekler” kitaplarını ilk planda okumalarını tavsiye ediyorum. İlim yolunun henüz başlarında iken hadis metin tenkidi, hadis problemleri ve güncel hadis tartışmalarıyla meşgul olan kimse; şüpheler ve kuruntular içine düşer, âlim sevgisini yitirir, istikameti kaybeder. Hadis ilminde derinleşen kimseler, gayet tabii hadis metin tenkidi, hadis problemleri ve güncel hadis tartışmalarıyla meşgul olacaktır, olmalıdır. Sevgili Peygamberimizi bize sevdirecek eserler, O’nu bize sevdirecek programlar, O’nu bize sevdirecek şahsiyetler bizim gündemimizde olmalıdır.
Genç Kardeşim! Her hafta “En sahih” ve “En kısa” hadislerden sadece bir hadisi orijinal ifadesi ve Türkçesiyle birlikte ezberle ve sık sık tekrar et. Hayatındaki değişikliği fark edeceksin.
Efendimizi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sevmeye nereden nasıl başlamalıyız?
En pratik şekilde O’nu hayatımızın merkezine nasıl alabiliriz? Peygamberimizi sevmek zorundayız. Ümmeti olduğumuz için, ümmetini çok sevdiği için, O’nu sevmemiz imanımızın gereği olduğu için O’nu sevmeliyiz, hem de ana-babamızdan daha çok, hatta bütün insanlardan daha çok sevmeliyiz. O’nun sevgisine sevgi ile karşılık vermeliyiz. O’nu sevmeye O’nun ismini hürmetle anarak başlayacağız. O’na Salâtu Selam getireceğiz. O’nun hayatını okuyarak, O’nun hadislerini ezberleyerek, O’nun örnek davranışlarını hayatımıza yansıtarak O’na olan sevgimizi sürekli diri tutacağız. O, yoksulları seviyordu, biz de seveceğiz. O, çocukları seviyordu, biz de seveceğiz. O komşularını seviyordu, biz de seveceğiz. O, ikram etmeyi seviyordu, biz de seveceğiz. O’nun sevdiklerini severek başlayacağız. O’nun nefret ettiği kin, intikam, zulüm, baskı, şiddet ve husumetten biz de nefret edeceğiz.
Hadis ilminin diğer ilimler arasındaki yeri ve önemi nedir?
Hadis İlmi, İslâmî ilimlerin anahtarıdır. Hadisler, Kur’an-ı Kerim’in en müstesna tefsiri, en muhteşem yorumudur. Sünnet, Kur’an-ı Kerim’in en güzel uygulamasıdır. Kur’an âşıkları hadis okumalıdır. “Tefsir” ilmiyle meşgul olmak isteyen hadis okumalıdır. Hadislerle yazılan rivayet tefsirlerinin tefsir ilminde apayrı bir yeri vardır. Esbab-ı Nüzûl tamamen hadislerden meydana gelir. “Fıkıh” erbabı ahkâm hadislerine muhtaçtır. “Siyer” ve “Şemâil”i hadislerle anlayabilirsiniz. Mesela: Fıkıhta müctehid, hadiste zirve şahsiyet ve çok yönlü bir âlim olan İmam Buhari (v. 256) aynı zamanda seçkin bir tarih âlimi olup “Sahih”inde farklı bablarda âdeta Siyer-i Nebi’yi özetlemiştir. Bir başka ifadeyle “Sahih-i Buhari”de Siyer-i Nebî ile ilgili hadisler bir araya getirildiğinde muhtasar bir siyer kitabı oluşmaktadır. Dolayısıyla hadis, Siyer-i Nebî’nin başlıca kaynakları arasında yer alır. “Tasavvuf” ve “Ahlâk” erbabının temel malzemesi hadistir. “Kelâm” ve “Akaid” ise hadis olmaksızın anlaşılamaz. Kısaca hadis ilmi, ilimlerin anahtarıdır. Hadiste muhabbet vardır, hadiste incelik vardır, hadiste zarafet vardır. Yalnız önemli bir şart var: O da hadislerin güzel tercüme edilmesi ve güzel açıklanmasıdır.
Sizin hadis ilmini tercih ederek uzmanlaşmanızda etkili olan faktörler nelerdir?
Bana İmam Hatip okulundaki hocalarım “İmanlı doktor” olma hedefini aşılamışlardı. Bu sebeple Tıp öğrenimi görmek için birkaç defa Üniversite Giriş Sınavı’na girdim. İlk sınavda İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nü, ikinci sınavda İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandım. Üçüncü sınavda Yıldız Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünü kazandım. Ama Tıp Fakültesi’ni kazanamadım. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde iki yıl okudum. Hukuk üçüncü sınıfta iken Mekke Ümmul-Kura Üniversitesi’nden kabul gelince Mekke’ye gittim. İlk hadis dersimi, İmam Hatip okulu orta son sınıfta iken o günkü programda yer alan “Hadis Usulü” dersini veren Denizlili Habip Badem hocamdan aldım. İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nde Hadis dersi aldığım Nedim Urhan ve Mehmet Yaşar Kandemir hocalarım bana hadis sevgisini aşılayan hocalarımdı. Ama hadis ilmini tercih etmemde en büyük faktör, Şeyhulislâm Mustafa Sabri Efendi (v. 1954) ve Muhammed Zahid el-Kevserî (v. 1952) ve Ali Haydar Efendi’nin (v. 1960) talebesi olan şu anda 90 yaşındaki muhterem Mehmet Emin Saraç hocam oldu. Rabbim hocama sağlık afiyet ve hayırlı bir ömür ihsan eylesin.
Emin Saraç Hocaefendi ile tanışmanız ne zaman nasıl oldu?
Mehmet Emin Saraç hocamla ilk tanışmam, 1973 yılında Beşiktaş eski Müftüsü merhum Mehmet Fuat Çamdibi (v. 1989) Hocaefendi’nin evinde oldu. Merhum Prof. Dr. Osman Öztürk (v. 2014) hocamızın tavsiyesiyle fıkhî bir soru sormak üzere bir arkadaşımla birlikte Fuat Hocaefendi’nin evine gitmiştik. Fuat Hocaefendi hacdan yeni gelmişti. Emin Saraç Hocaefendi de oradaydı. Emin Hocam bizi Fatih Camii’ndeki derslerine davet etti. Emin Hocamın ilk dersinde 1974 Ekim ayında bulundum. O günden bu yana böyle değerli bir Hocaefendi’nin talebesi olmakla iftihar ediyorum. Emin Saraç hocam, Osmanlı âlimlerinin son halkası idi. Fatih Camii’nde müezzin mahfilinde ya da Fatih Camii’nin ön tarafındaki kütüphanede ders verirdi. İstisnasız her derste hocalarından, tanıdığı âlimlerden örnekler verir, hatıralar nakleder, sanki bizi bir başka dünyaya götürürdü. Tatlı, nezih, samimi bir üslûbu vardı. Öğrencilerine baba şefkatiyle yaklaşırdı. Öğrencilerini asla kırmaz, incitmez, üzmez, bağırmazdı. Görüşlerinde ve ifadelerinde kesinlikle aşırılık yoktu. Gerçekten okuduklarını yaşayan bir Hocaefendiydi. Emin hocamızın Fatih Camii’ndeki derslerinde “Sünen-i Ebi Davud”u baştan sona okuduk. Mavsılî’nin “el-İhtiyar”, Hamdi el-A’zamî’nin “Usûlü’l Fıkıh”, Muhammed Ali es-Sabunî’nin “Tefsiru Âyati’l-Ahkâm”, Muhammed el-Hudarî’nin “Tarihu’t Teşrî’i’l İslâmî”, Şeyh Abdullah Siraceddin’in “Beykûniyye Şerhi” ve Bûsîrî’nin “Kaside-i Bürde”si vs. kitaplarını okuma imkânımız oldu. Enstitüden mezun olunca Mekke’ye gittik. Mekke Ümmü’l-Kura Üniversitesi’ndeki Yüksek Lisans ve Doktoradan sonra 1994 yılında İstanbul’a döndüğümüzde hocamızın huzurunda Hadis Usulü kaynak kitaplarını okutma görevi bana verildi. 2019 yılına kadar hocamızın huzurunda yirmi kadar Hadis Usulü kitabının tedrisi nasip oldu, Rabbime hamdolsun.
Ecdadımızın özellikle selatin camilerinde Buhari-i Şerif gibi bazı eserler okutması geleneğin[1]den kısaca bahsedebilir misiniz?
Tarihimizde “Sahih-i Buhari”nin okunmasına büyük önem verilmiş, camilerde, kütüphanelerde, sarayda, medreselerde ve tekkelerde Buhari dersleri yapılmıştır. Ebululâ Mardînî “Huzur Dersleri” kitabında (s. 213) Huzur-u Hümâyun derslerine katılan yaklaşık yirmi kadar zevatın camilerde “Sahih-i Buhari” okuttuğunu zikretmektedir. Ayasofya Camii, Fatih Camii, Sultan Selim Camii, Süleymaniye Camii, Hırka-i Şerif Camii başta olmak üzere pek çok camide “Sahih-i Buhari” dersleri yapıldığı tarihî kayıtlarda mevcuttur. “Sahih-i Buhari” okuyan ve okutan üstatlara “Buhari-hân” denilmiştir.
Bizzat eğitim aldığınız Hadis Hocaları ve güncel eserler içerisinde sizin için en öne çıkan hangisidir?
Türkiye’de hadis dersleri aldığım dört hocamın (Mehmet Emin Saraç, Nedim Urhan, Mehmet Yaşar Kandemir, Habip Badem) isimlerini az önce vermiştim. Beşincisi İstanbul Fatih İskenderpaşa Camii’nde 1974-1978 yılları arası Ramûzu’l-Ehâdîs derslerinde bulunduğumuz Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi idi. Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi Mekke’de iken; Lisansüstü Eğitim (ed-Dirâsâtü’l-Ulyâ) bölümünde alan seçmeden önce istişare için iki arkadaşımla birlikte kendisini ziyaret ettiğimizde Kitab-Sünnet (Tefsir-Hadis) bölümünü seçmemizi tavsiye etmişti. Ama üçümüzden biri Fıkıh, diğeri Akîde bölümüne kabul edildi. Ben de Kitab-Sünnet (Tefsir-Hadis) bölümüne kabul edildim. Muhammed Ebu Şehbe (v. 2015), İsmail ed-Deftâr (v. 2018), Muhammed Abdülmün’ım el-Kıy’î, Mustafa et-Tâzî gibi Mısırlı Ezher âlimlerinden seçkin hadis üstadları bu bölümdeki hadis hocalarımızdı. Ama bana en çok tesir eden Halepli iki muhaddis vardı: Biri merhum Abdulfettah Ebu Gudde Hocaefendi diğeri Muhammed Avvame Hocaefendi’dir. Ebu Gudde Hocaefendi’nin ilim ve irfanına, tavsiye ve tevcihlerine, edep ve tevazuuna, araştırma coşkusu ve tahkik zevki[1]ne, derin ilmine ve edebî üslubuna hayran kaldım. Ayrıca Ebu Gudde Hocaefendi’nin hâlen hayatta olan has talebesi Muhammed Avvame Hocaefendi’nin ilim ve irfanına, tavsiye ve tevcihlerinden istifade ettim. Halepli üçüncü hocam Nureddin Itr Hocaefendi’yi ise ilk defa 1978 yılında Şam’da tanıdım. 1981 yılında misafir öğretim üyesi olarak Mekke’ye geldiğinde onun özel Hadis Usulü dersinden istifade ettin. Mehmet Emin Saraç, Muhammed Avvame ve Nureddin Itr Hocaefendilerin icazetleri benim için şeref icazetleridir. Mekke’de Hadis alanında hazırladığım Yüksek Lisans ve Doktora tezlerimdeki danışman hocalarım Ezherli hadis üstatlarıydılar. Yüksek Lisans tezine önce Ebululâ Ali Ebul-Ulâ ile başladım. O rahmetli olunca Abdülâl Ahmed Abdülâl hoca ile devam ettim. Doktora tezimde ilk danışmanım Muhammed Muhammed eş-Şerif idi. Ancak üstat tez bitmeden Mısır’a dönünce tezimi Abdussettar Fethullah Said Hocaefendi ile tamamladım. Doktora tezi Mekke’de dokuz cilt olarak basıldı. Tezimin konusu Abdulbaki İbn Kani’in (v. 351 h.) “Mu’cemü’s Sahabe” adlı hadis kitabının tahkiki ve incelemesi idi. Sahabe ile meşgul olmak ilim talebesi için ne büyük bir haz! Ne büyük lütuf! Rabbim bizi Kitab’ında takdir ettiği mübarek nesil “Sahabe-i Kiram” ile haşr eylesin.
Peygamber Efendimizin ashabının karakter özellikleri ve bunu hayata yansıtışları ile günümüz gençliğinin karakter özellikleri ve bunu hayata yansıtışları arasında nasıl bir fark gözlemliyorsunuz?
Sahabe dediğimiz ilk nesil, insanların en hayırlıları idiler. İman, ihlas, ilim, cihad, takva, fedakârlık, cesaret, emanet, tevazu, hoşgörü, sevgi ve saygıda her birinde farklı güzellik bulunan bu altın nesil, her açıdan bize örnek olmalıdır. Gittikleri her beldeye adalet ve merhamet götüren bu nesil bize rehber olmalıdır. Uçakla on saatte gidilecek mesafeye (Medine’den Fas’a) ya da uçakla beş saatlik mesafeye (Medine’den Hindistan’a) at üzerinde giden, gittikleri her yere ilim, adalet ve merhamet götüren bu azim ve cesaret nesli bize model olmalıdır. Sahabe nesli ile günümüz nesli arasındaki en önemli farklılık, “Teslimiyet” farklılığıdır. Onlar hakikate teslim olmuşlardı. Günümüz insanı ise kuşku, tereddüt ve şüphelerin kurbanıdır.
Bugünkü gençliğe hayat şiarı kılmaları için bir hadis tavsiye edecek olsaydınız, hangi hadisi tavsiye ederdiniz?
Bugünkü gençliğe hayat şiarı kılmaları için bir hadis tavsiye edecek olsaydım, “Allah, sizden biriniz bir iş yaptığınızda onu en güzel şekilde yapmanızı sever.” hadisini tavsiye ederdim. Hangi iş, hangi görev, hangi meslek olursa olsun, onu en sağlam, en güzel ve en iyi şekilde yapmak ana hedefimiz olmalıdır. Bu hadis, bize “Kalite” dersi vermektedir. Günümüz genci, her açıdan “Kaliteli” ve “Seviyeli” olma amacı taşımalıdır. Meslekî kalite, sosyal kalite ve en önemlisi manevî ve ahlâkî kalite gencimizin ana gayesi olmalıdır. İstenen üstün kaliteye erişmek, ancak kaliteli program, kaliteli eser ve kaliteli şahsiyetlerle elde edilir. Meslekî kalite Müslümanın mesleğini en güzel şekilde icra etmesi demektir. Sosyal kalite İslâm Kardeşliği ve ümmet şuurunu taşıması, gönül coğrafyamızın Filistin, Doğu Türkistan, Suriye, Mısır, Yemen, Afrika, Hindistan, Afganistan, Pakistan, Keşmir, Arakan, Filipinler ve diğer Müslüman kardeşlerinin problemlerini kendi problemi gibi kabul etmesi, dertlerine derman olmaya çalışmasıdır. Manevî kalite ise mümin kimsenin dili zikirli, ağzı dualı, gözü yaşlı, kalbi duyarlı olması; kulluk görevlerini yerine getirmede hassas olması, her çeşit bidat ve hurafelerden uzak olması; akıllı, uyanık ve tedbirli olmasıdır.
Hayatınızda ya da okumalarınızda sizin için en önemli ya da öne çıkan şiar edindiğiniz Hadis-i Şerif hangisidir?
“Amellerin en hayırlısı, az da olsa devamlı olanıdır.” Hadis-i Şerifi, şiar edindiğim bir hadistir. İlimde, hizmette, hayırda devamlılık ve süreklilik hayat boyu şiarımdır. Zira dizi dibinde ders aldığımız üstatlarımız, ders programlarını makul ve makbul bir sebep olmaksızın değiştirmezlerdi. Cenab-ı Hakk’ın lütuf ve keremiyle 25 yıldır Fatih Camii’nde Pazar günleri öğle namazından önce “Fahrî Vaiz” olarak görev yapıyorum. 25 yıl önce Fatih Kıztaşı’nda İSAV (İslâmî İlimler Araştırma Vakfı) da önce “Riyazu’s Salihîn” ile başlayan derslerimiz, şimdi Sahih-i Müslim dersi olarak devam ediyor. 13 yıldır devam eden Sahih-i Buhari dersi Fatih Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii’nde Cuma günleri akşam namazı ile yatsı namazı arası yapılmaktadır. Bu süreklilik, Cenab-ı Hakk’ın ihsan ve ikramıdır. Rabbime sonsuz şükürler olsun. 2020 Ekim ayından itibaren bu derslere internetten online/çevrimiçi devam etmeye çalışacağım inşallah.
Bugünün gençlerine hadis ve sünnet çerçevesinde söylemek istediğiniz bir husus var mı?
“Sosyal medya” denilen engelli koşuda idealini kaybetmeyen gençlerde ufuk ve istikbal görüyorum. Gençlerimize okumalarını, yazmalarını, düşünmelerini ve sorgulamalarını tavsiye ediyorum. Ama her şeyden önce temel kaynaklardan, köklerimizden asla kopmamalarını tavsiye ediyorum. İmam Buhari bu yola Abdullah b. Mübarek’in “Kitabu’l Cihad” ve “Kitabu’z Zühd” adlı iki hadis kitabını okuyup ezberleyerek başlamıştı. Yani iki kanatlı olmalıyız: Şahsî hayatımızda takva ve ihlas sahibi; toplum hayatında cihad ve davet sahibi olmalıyız. Sahabe hayatını okumalı, onların azim ve gayreti bize örnek olmalıdır. Hedefimiz ilim ve irfan, adalet ve merhamet, sevgi ve şefkat, maddî ve manevî kalkınma üzerine kurulu İslâm Medeniyetini yeniden ihya ve inşa etmek olmalıdır.
Başucunuzdan ayırmadığınız 3 kitap nedir?
Başucumdan ayırmadığım üç kitap:
1.Kur’an-ı Kerim: 24 saat geçtiği hâlde Allah’ın kitabına bakmayan göz, Allah’ın huzurunda nasıl hesap verecek diyor, Hz. Osman (Radiyallahu Anh)
- Mehmet Yaşar Kandemir, “Şifa-i Şerif Şerhi”
- İmam Nevevî, “Riyazu’s Salihîn”
Gençlere tavsiye etmek istediğiniz üç kitap?
Genç kardeşlerime şu üç kitabı tavsiye ediyorum:
- Ebu’l Hasen en-Nedvî’, “Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti?”
- Hasen el-Benna, “Risaleler (Bir İslâm Şehidinden Mektuplar)”
- Muhammed Yusuf el-Kandehlevî, “Hadislerle Müslümanlık (Hayatu’s Sahabe)”
Size mutlu ve huzurlu anları hatırlatan koku nedir?
Benim için en güzel koku, Rabbimin bana hayatımın en huzurlu on beş yılını geçirmeyi nasip ettiği Mekke’deki öğrencilik günlerimi hatırlatan Hacer-i Esved kokusudur.
Hangi âlimin döneminde yaşayıp onunla arkadaş olmak isterdiniz?
İmam Ebu Hanife Rahmetullahi Aleyh döneminde yaşayıp onun halkasında İmam Ebu Yusuf olmak isterdim. İmam Buhari’nin talebesi İmam Tirmizî olmak isterdim. Ama Rabbim bana günümüzde seçkin âlimlerin talebesi olma lütfunda bulundu. Ahirete intikal eden Mısırlı Ahmed Fehmi Ebu Sünne, Halepli Abdulfettah Ebu Gudde, Iraklı Ahmed Abdurrezzak el-Kubeysî gibi âlimlerden; hayatta olan Emin Saraç, Muhammed Avvame, Nureddin Itr ve Muhammed Ali es-Sabûnî gibi âlimlerden ders alma ve istifade etme imkânı verdi. Farklı ilim dallarında kendilerinden ders aldığım ama burada isimlerini zikretmediğim hocalarımı da şükran ve minnetle yâd ediyorum. Rabbim hepsinden razı olsun. Rabbim bizi bu gibi müstakîm ve muttaki âlimlerin yolundan ayırmasın. Rabbimize sonsuz hamdu senâ olsun.