Çarşamba, Kasım 19, 2025

Dirençli Şehirler

Banu Beyza Er
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi-Mimarlık

Paylaş

Hiçbir şehir, afetlere karşı tam korunaklı değildir. Fakat önlemlerimiz sayesinde yüksek direnç oluşturulabilir. Ne yazık ki yaşadığımız felaketlere rağmen hem bireysel hem toplumsal önlemlerimiz hala çok yetersiz.

Buna sebep birçok faktör bulunmakta. Nüfusun ve riskli yapının fazla olması bu süreci yavaşlatabilir. Fakat yüksek maliyet, hızlı inşaat süreci, uygulama denetimi gibi ertelenen ya da göz ardı edilen esaslar mevcut. Unutmamamız gereken şu ki; önlem almanın gayesi afetleri engellemek değil hayatlarımızı korumaktır.

TOPRAĞIN DENGESİ

Rutin, bizi güvende hissettiren ve hayatımızı düzene sokan bir olgudur. Sürprizler ile birleşerek hayatın bütününü oluşturur. Fakat hiç beklenmedik bir anda tüm dengeler değişebilir. Hazır olmadığın bir vakitte hayat, bambaşka bir hal alır. Deprem de bu hadiselerden biri. Peki, bu yıkım önlenemez mi?

“Doğrusu, insan için kendi çalışmasından (gayretinin neticesinden) başka bir şey yoktur.” (Necm, 53/39). Önlenebildiğine dair dünyada birçok örnek vardır. Erken uyarı sistemiyle, tatbikatlarla, şehir planlamasıyla, mimari tasarım ve mühendislik ile birçok acıya engel olabiliriz.

ORTAK AKIL ENTEGRASYONU

Şehir planlaması deprem felaketi adına oldukça önemlidir. Toplanma alanları, temel ihtiyaç noktaları, acil kaçış yolları; oluşabilecek birçok kaosu engeller. Mimari tasarım için de bu durum geçerlidir. Mesela yüksek dayanımlı malzemeler kullanılırsa, zemin etüdüne (yeraltı tabakalarının incelenmesi) gerekli önem verilirse doğacak birçok zarar baştan engellenmiş olur. Akıllı binalarda otomatik elektrik kesilmesi ve gaz vanalarının kapanması da ihmal ettiğimiz fakat felaket sırasında hayat kurtaran detaylardır.

Depreme karşı koruyan bir unsur da; deprem (taban) yalıtımıdır. Sismik izolatörler kullanılarak, sallanan zemini büyük ölçüde yapıdan bağımsız kılar. Dünyada örnekleri olduğu gibi, ülkemizde de bazı şehir hastanelerinde kullanılmıştır. Okul, köprü, havalimanı, hastane gibi hayati fonksiyonlar barındıran kalabalık binalara daha fazla uygulanması, öngörülen riskleri azaltarak ülkenin geriye gitmesine büyük ölçüde engel olur.

Mimarlık ve mühendislik entegre çalışır ve toplum bilinci artarsa geleceğimiz ayakta kalır. “İnsanları öldüren deprem değil, binaların çöküşüdür.” (Shigeru Ban-Mimar)

YIKIM DALGASI

Ülkemiz fay hattı üzerinden geçtiği için afet denilince ilk akla gelen deprem oluyor. Fakat yangın ve sel hususuna da dikkatle eğilmemiz gerekiyor. Zira teknolojinin gelişmesi ve dünyadaki örneklerin artması ile uygulanan çözümler, oluşması beklenen hasarı ciddi oranda azaltıyor.

Afetten kurtaran asıl önlemler afet öncesi yapılan eylemlerdir. Özellikle sel baskınını engellemek, bir yapının inşa süreci gibi adım adım ilerler. Binaların ve yolların tahmini sel seviyesinin üzerinde inşa edilmesi ve dere yataklarında yerleşim olmaması gibi alınan büyük çaplı önlemler temeli sağlam atar. Şehirdeki su tahliye sisteminin başarılı çözümü ve zeminlerde beton yerine su emen malzeme kullanımı de kontrolü arttırır. Bu da bir nevi binanın strüktür sistemini oluşturur. Geriye binanın korunaklı bir şekilde tamamlanması kalıyor. Su geçirmez malzemeler kullanıp, su basman kotuna dikkat etmek gibi detaylara önem verilirse bu işlemi tamamlayabiliriz.

Yangında ise sprink (su püskürtme) sistemi, yangına dayanımlı malzemeler gibi detaylar göz önünde bulundurularak birçok zararın önüne geçilebilir. Fakat yangın konusunda en önemli konulardan biri ulaşılabilirliktir. Bunlardan biri itfaiye için ulaşımdır. Kent planı yapılırken yollar, itfaiyenin hızlı müdahelesine yardımcı olacak şekilde düzenlenirse insanların tahliyesi kolaylaşır. Diğer bir husus bina içi ulaşımdır. Örneğin kaçış yolları ve yangın merdivenlerinin işaretli, aydınlatmalı olması gereklidir. Yangın merdiveninin dışarı açılması ve duman geçirmez kapılara sahip olması da müdahale gelmeden bile birçok hayatı kurtarabilir.

“Mimarlık, biçimin ötesinde sürdürülebilirlik ve güvenlik üzerine kuruludur.” (Norman Foster-Mimar)

Yaşayan kentler kurarken, asıl nefes alanın insan olduğunu unutmayalım.

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir