Salı, Haziran 17, 2025

Çanak Yağması

Kübra Nur Kapçık

Paylaş

Kökeni çok eskiye dayanan “yağma” geleneği, minyatürlerde de sıkça karşımıza çıkan bir halk geleneğidir. Yağma olarak adlandırılan ifade, eski Türk kitaplarında “ganimet” olarak bilinmekteydi ve İslam Hukuku’nda bir haktı. Ortaçağ Avrupa Hukuku’nda ise yağmacılık yapmanın sınırları yoktu. Osmanlı Devleti buna belli kurallar ve sınırlar getirmiştir. Ganimetin “hırsızlık” suretiyle elde edilmemesi, savaş sonrasında usulüne uygun olarak toplanması ve bölüştürülünceye kadar el sürülmemesi şartı vardı. Ganimetin beşte biri devlet hazinesine kaydedilir, beşte dördü ise “kılıç hakkı” olarak savaşan askerlere bölüştürülürdü. Yağmalar genellikle askerler ve özellikle de yeniçeri sınıfı tarafından gerçekleştiriliyordu

BİR TEŞVİK GAYESİ: YAĞMA

Harp esnasında, askeri teşvik için kumandan “tenfil” (cihada teşvik için askere ganimet verme) yapabilir. Yani yağma izni verebilir. Nitekim Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “Müminleri harbe teşvik et!” (Enfal, 65) mealindeki ayet mucibince bunu yapmıştır. Teşvik bazen sözle, bazen mal ile olur. “Yağma eden bizden değildir!” hadisi, harp haricine veya kumandanın izni olmaması hâline dair bir sınırdır.

İstanbul 1453 yılında 54 gün süren bir kuşatmanın ardından fethedilmiştir. Fetihle birlikte şehir üç gün yağmalanmıştır. Üç gün yağma yapılması padişah II. Mehmet’in buyruğudur. Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nde yapılan yağmalara “taâm-ı temaşâ” da değinildiği bilinmektedir. Yağma, dönemin hukukuna, siyasal ve ekonomik düzenine aykırı değildir. İslâm-Osmanlı Hukuku’nda harbin sebebi, ganimet almak, toprak fethetmek veya şan kazanmak değildir. Yalnızca düşman engellemektir. Böylelikle padişah komutanları toplar. Kentin bütün zenginliklerinin onların olacağını söyler ve normal zamanda bir gün olan yağma süresi üç güne çıkarılır. Üç günün bitiminde ise nöbetçi çavuşlar atanır ve yağmaya devam edenler engellenir.

ÇANAK YAĞMASI

İstanbul’un fethi ile gelen güç dönemi sayesinde yağma terimi hal değiştirmiş ve “Çanak Yağması” adı ile Osmanlı eğlencesi haline gelmiştir. Çanak yağması geleneği her ne kadar Han’ın tebaasının ihtiyaçlarını karşılaması, karınlarını doyurması gibi bir anlam içerse de başka anlamlar da taşımaktaydı. Kutlamalarda, şölenlerde ya da şehzadelerin sünnet düğünlerinde gerçekleştirilen bu gelenek, halkın ve askerin memnun edilmesi amacı taşımakta, yöneten ve yönetilen arasındaki ilişkisinin tazelenmesi, güven ortamı oluşturmasını sağlamaktaydı. Yeniçerilerin çanakları yağmalayarak, Padişah’a sadakatlerini ve itaatlerini göstermeleri sonucunda da kurban kesilirdi. Askerlerin duydukları memnuniyet nedeniyle, ocak kapı kethüdası aracılığıyla sadrazam ve ocak ağalarına akide şekeri dolu tabaklar gönderilmesi de gelenektendi. Akid sözcüğünün iman, inanç, birleştiren, bağlılık, bağlanma gibi anlamı olduğu göz önüne alındığında, gerçekleştirilen iletişim ile askerlerin memnun olduğu bilinmekteydi.

Kanuni Sultan Süleyman’ın 1554’te gerçekleştirdiği Nahçıvan seferi sonrasında ordusu ile kışladığı Amasya’da çanak yağması gerçekleştirildiği ve yemekler arasında pilav, zerde, koyun söğüşü, sığır kebabı ve çörek bulunduğu da bilinmektedir. 1720 yılında düzenlenen, III. Ahmed’in dört şehzadesinin sünnet töreninde de çanak yağması yapılmış olup, Yeniçeriler 200 haşlanmış, 300 kızarmış koyuna ve 4.500 pilav ve zerde çanağını yağmalamıştır. Esnafların oluşturduğu loncaların özel günlerde padişaha, saray eşrafına ve halka maharetlerini göstermek için yaptıkları geçit törenlerinde de yağma ile karşılaşılmaktadır. 1638’de Bağdat seferi öncesinde yapılan esnaf alayında ekmekçilerin yaptıkları dev ekmekleri yağmalattırılması Lonca çanak yağmasına örnek verilebilir.

Çanak yağmasında, yağma yapanların zor kullanmasından ziyade yağma yaptıranın gönüllü olması, bu olayın eski Türklerde bir gelenek hâline gelmesini sağlamıştır. Bu gelenek gerek belirtilen özelliğinden gerekse yüklendiği diğer anlamlardan ötürü Osmanlılarda da devam ettirilmiştir. Osmanlı hanedan mensuplarına ait evlilik ve sünnet düğünleri gibi büyük çaplı şenliklerde de içleri yemek dolu kapların halk veya yeniçeriler tarafından kapılmasına çanak yağması adı verilmiştir. Osmanlı saray şenliklerinde görülen çanak yağması, günümüzde Sultanahmet Camii’nin bulunduğu alan olan At Meydanı’nda gerçekleştirilir; bu şenliklerde içleri et ve pilavla doldurulmuş olan büyük çanaklar, meydandaki uygun yerlere yerleştirildikten sonra verilen işaretle birlikte yağmaya açılırdı.

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir