Çarşamba, Temmuz 16, 2025

Büyük Mecidiye Camii

Kübra Nur Kapçık
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi-Tarih

Paylaş

Osmanlı Devleti’nde padişahların yaptırdığı camilere “Selatin Cami” adı verilmekteydi. Bu isim sultan kelimesinin çoğulu olduğu için verilmiştir ve toplam 35 tane Selatin Cami bulunmaktadır. Büyük Mecidiye Camii ise bunlardan yalnızca birisidir.

Osmanlı saray geleneğinde Selatin Camilerinin yaptırılabilmesi için birtakım koşullar mevcuttu. Öncelikle bir padişahın Selatin Camisi yaptırması için önemli bir askerî zafer kazanması ve bu zaferle birlikte önemli bir savaş ganimeti ele geçirmesi gerekirdi. Selatin Camilerinin yapımına devlet kasasından takviye olmaz, yalnızca padişahın kişisel serveti kullanılırdı. Dolayısıyla sefere gitmeyen padişahlar Selatin Cami inşa ettiremezlerdi. Fakat bu gelenek I. Ahmet’in Sultanahmet Camii’ni inşa ettirmesiyle bozulmuş ve 18. yüzyılda ganimet kazanma geleneği tümüyle ortadan kaldırılmıştır. Büyük Mecidiye Camisi ise bu gelenek kaldırıldıktan çok sonra yaptırılmıştır. Bu camiye, Büyük Mecidiye Camii denmesinin sebebi yine Ortaköy yakınlarında Çırağan Camii olarak da bilinen padişahın bir diğer hayratı olan Küçük Mecidiye Camii’den kaynaklanmaktadır.

TARİHÇESİ

Cami, 1721 yılında Vezir İbrahim Paşa’nın damadı Mahmud Ağa’nın yaptırdığı bir mescidin üzerine yapılmıştır. Sonrasında mescit, Mahmud Ağa’nın damadı Kethüda Devâtdâr Mehmet Ağa tarafından yenilenmiştir. Fakat Lale Devri olarak isimlendirdiğimiz dönemde çıkan Patrona Halil İsyanı ile yıkılmış ve yerine bugünkü Ortaköy Camii yaptırılmıştır. Büyük Mecidiye Cami’nin mimarı Osmanlı’nın meşhur mimar ailesinin ferdi olan mimar Nikogos Balyan’dır. Caminin en önemli özelliklerinden biri, mimari açıdan 18. yüzyıldan sonra Fransız ve İtalyan saraylarında kullanılan Barok mimarisi tarzında yapılmış olmasıdır. Özellikle Osmanlı’nın son dönemlerinde saraylar, camiler vb. birçok mimari yapıda Barok tarzı kullanılmıştır. Bu mimari anlayışın bir göstergesi olarak caminin dışı muhteşem güzellikteki yoğun taş kabartma süslemelere sahiptir. Barok, Neo-Klasik Osmanlı ve ampir usulü1 kullanılarak camiye farklı bir boyut kazandırılmıştır. Büyük Mecidiye Camii’nde her ne kadar Avrupa mimarisi usulleri kullanılsa da Osmanlı Devleti bu usul ile kendi usullerini harmanlamıştır. Cami, Harim Bölümü ve Hünkâr Kasrı’ndan oluşmaktadır. Büyük Mecidiye Camii’nin harim kısmı, harem kelimesinden gelmektedir ve girilmesi yabancıya yasak olan, kutsal tutulan yer olarak bilinmektedir. Hünkâr mahfili ise padişahların camilerde namaz kıldığı kısma denmektedir. Kubbenin tam ortasında küçük sütunlar, balkonlar mevcuttur ve bu balkonlarda ise görsel olarak gökyüzü resmedilmiştir. Caminin en göz alıcı kısmını büyük pencereler oluşturmaktadır. Bu pencereler camiye âdeta küçük bir saray edası katmaktadır. Pencerelerin büyük olması, hem deniz manzarası hem de cami içerisinin gündüz aydınlık olmasını sağlamıştır. Mimar Nikogos Balyan, cami içerisinde çok açık renkler kullanarak caminin aydınlık ve ferah olmasını sağlamıştır.

Osmanlı Devleti’nde padişahlar devlet yöneticisi olmanın yanı sıra bir de sanat icra etmekteydiler. İcra ettikleri sanatlarını ise yaptırdıkları yapılarda da sergilemekteydiler. Büyük Mecidiye Camii’ni yaptıran Sultan Abdülmecid de önemli bir hattat idi. Güzel sülüs, celi ve rika yazardı. Abdülmecid bu sanatsal becerisiyle Dolmabahçe ve Ortaköy Camileri’nin hat yazılarını yazmıştır. Camide mihrap üzerindeki ayet-i kerimeyi, minberin üzerindeki kelime-i tevhidi ve “çehâr-ı yar-i güzin” levhaları dediğimiz dört halifenin isimlerinin yazılı olduğu levhaları Sultan Abdülmecid tarafından yazılmıştır.

RESTORE EDİLMESİ

1894 yılında İstanbul’da yaşanan şiddetli bir depremden dolayı Büyük Mecidiye Camii’nin külah kısımları yıkılmıştır. 1909’da Evkaf Nezareti’nce yeniden tamir edilmiştir. Bu tamirde yıkılan eski yivli2 minareler yivsiz olarak yapılmış ve minarelerin petek ve külâh kısımlarıyla yapının çeşitli bölümleri yenilenmiştir. 1900’lü yılarda ise dümeni kilitlenen bir Rus gemisi kıyaya çarpınca caminin kubbesi tahrip olmuş ve Vakıflar Genel Müdürlüğü 1969 yılında camiyi restore ederek ibadete açmıştır. Fakat alınan hasardan dolayı cami içerisindeki ses akustiği eski hâline geri döndürülememiştir. 1984 yılında imam ve müezzin ailelerinin kaldığı kısım da elektrik kontağı atması sebebiyle yangın çıkmış ve müezzinin hanımı ve çocukları yanarak vefat etmiştir. Bu yangından sonra camide büyük bir tadilat olmuştur ve yaklaşık 16 yıl ibadete kapalı kalmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tekrardan 2011 ile 2014 arasında yaklaşık üç yıl süren restorasyon çalışmaları 2014 tarihinde tamamlanmış ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı tören ile yeniden ibadet ve ziyarete açılmıştır.3

Boğazın incisi konumunda yer alan Ortaköy Camii turistlerin de dikkatini çekmekteydi. Osmanlı Devleti’nde farklı dinlere sahip olan insanlar yüzyıllar boyunca bir arada yaşamaktaydı. Bunun sebebi devletin halkına hoşgörü politikasıyla yaklaşmasıdır. Osmanlı Devleti’nin din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın insanları bir arada tutması halkın devlete bağlılığını arttırmaktaydı. Bu sebeple gayrimüslimler de rahatlıkla ibadetlerini yapabilmekteydi. İstanbul’un belki de birçok yapısında aynı avlu içerisine veyahut yakın yerlere cami, kilise, sinagog gibi farklı dinlerin ibadethanelerinin inşa edildiği görülmektedir. Bu güzel nüansa örnek olarak da Ortaköy Camii’ni ele alabiliriz. Caminin hemen yakınlarında farklı dinlerin yer aldığı ibadet haneleri görmekteyiz. Devlet gayrimüslimleri ötekileştirmemiş bizatihi halkını kucaklayarak sadece toprakları değil gönülleri de fethederek uzun yıllar hüküm sürmeyi başarmıştır.

1 Fransa’da ortaya çıkıp daha sonra Avrupa’ya yayılmış olan yapı, mobilya, giyim alanlarına ait bir üslup https://sozluk.gov.tr/

2 Bir yüzeyin üzerinde çizgi biçiminde olan, sarmal girinti veya çıkıntı. https://sozluk.gov.tr/

3 Mustafa Colman ile röportaj

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir