Pazartesi, Kasım 3, 2025

Bir Tavrın İnşası: Niyet, Ciddiyet ve İnsan

Zeynep Sude Akyol
Fırat Üniversitesi-Sosyoloji

Paylaş

Kimi zaman yaşamın içinde savrulurken yaptığımız şeylerin nedenini unuturuz. Halbuki insanın attığı her adımın ardında bir niyet vardır. Fakat herkes bu niyetin farkında değildir. Niyet, insanın yönünü belirleyen sessiz bir rehberdir. Bir işi neden yaptığını bilmek, o işe verilen anlamı belirler. Bu yüzden niyet yalnızca bir başlangıç değildir, aynı zamanda insanın iç dünyasındaki düzenin de göstergesidir.

Dışarıdan sıradan bir hareket gibi görünen davranışın altında bir amaç, bir sezgi ve içsel bir ses vardır. Psikolojide niyetin davranışa dönüşümünden söz edildiğinde, kişinin zihninde eylemi meşrulaştıran nedenler aktif hâle gelir. Planlı Davranış Teorisi’ne göre, kişinin bir eyleme yönelme eğilimini belirleyen en güçlü faktör niyettir.  Kişi, davranışın olası sonuçlarını, sosyal beklentileri ve kendi kontrol algısını göz önüne alarak karar verir.

CİDDİYET: NİYETİN AHLAKI

Ciddiyet, niyetin biçimidir. Bir insanın niyetine sadık kalması, onu sıradan bir isteğin ötesine taşır. Ciddiyet, niyeti eyleme dönüştüren içsel kararlılıktır. Bir işin hakkını vermek, sadece dışa dönük bir disiplin değil, içte de bir ahlâk meselesidir. Niyetin sürekliliği ancak ciddiyetle mümkündür. Ciddiyet, insanın kendine verdiği sözü tutma kararlılığıdır. Bir işe niyet etmek kolaydır; onu her gün yeniden hatırlamak, hâllerin değiştiği anlarda da ona sadık kalmak ise emek ister. Niyetin davranışta görünür olması, bu içsel emeğin sonucudur.

Ciddiyet, katılık değildir; bilakis içten ve sessiz bir dirençtir. Ciddi kişi duygularını bastıran değil, onları kontrol eden insandır. Niyetine sadık kalana kolay kolay rüzgâr işlemez. Onun davranışlarında bir tutarlılık, sözlerinde bir ağırbaşlılık vardır. Bu ağırbaşlılık bir yorgunluk değil, bilinçli bir sadakattir.

Bu bağlamda niyet ve ciddiyet, yalnızca bireysel bir tutum değildir; o, aynı zamanda bir duruş meselesidir. İnsanın kendine, çevresine, inancına karşı sorumluluk alma biçimidir. Duruş, eylemlerle değil de anlamlarla örülür; sözlerle ve işlerle birbirine yaklaşır. Bu duruşu hayatının merkezine yerleştiren insan, işinde olduğu kadar sözünde de tutarlılık taşır. Bu tutarlılığın en güzel somut örneklerinden biri de Nuri Pakdil’dir.

BİR DURUŞ ÖRNEĞİ

Nuri Pakdil’in dünyasında niyet, bir işi yaparken gösterilen samimiyetle ölçülürdü. Yazmak onun için para kazanma değil, inancını ifade etme biçimiydi. Her satıra özenle yaklaşırdı; bir kelimenin bile niyetine denk düşmesini arzular, çünkü eylemin niteliğini niyet belirlerdi. Niyet sağlam değilse, eylem de dağılırdı. Yazılarında, denemelerinde ve mektuplarında bu doğruluk arayışı hep vardı.

Pakdil, ciddiyeti sıradan bir davranış biçimi olarak değil, bir iman meselesi olarak görürdü. O, yaşamını, düşüncesini, yazısını bu sorumluluğa göre inşa etti. “Ciddiyet imandır” derken, yaptığı her işte niyet ölçüsünü korumayı kastederdi. Bu ifade, onun açısından bir slogan değil, düşünce dünyasının temel ekseniydi.

Niyet ve ciddiyet, insanın iç dünyasında birbirini tamamlayan iki dengedir. Niyet yönü belirler; ciddiyet, o yönde yürümeyi mümkün kılar. Biri olmadan diğeri eksik kalır. Niyet olmadan yapılan işler dağılır; ciddiyet olmadan sürdürülen niyetler zayıflar.

Bugün hızla, düşünmeden yapılan işler arasında Pakdil’in ciddiyeti bir hatırlatmadır. Kendi benliğimizi kaybetmemek, yaşamı bir savruluşa dönüştürmemek istiyorsak önce niyetimize bakmalıyız. Niyet, insanın yönüdür. O yön doğruysa, yürüyüşün hızı değişse bile istikamet korunur. Bu yüzden insan önce ne için yaşadığını; sonra da o yaşama biçimine ne kadar sadık kaldığını sorgulamalıdır.

NİYETİN İZİNDE BİR DİRENİŞ

Anlamın kolayca göz ardı edildiği bu çağda niyetini koruyan, yaptığı işi ciddiyetle sürdüren her insan aslında bir direniştir. Bu direniş sessiz ama kalıcı etki yapar. Nuri Pakdil’in bize hatırlattığı budur: Niyetinden vazgeçmeyen, ciddiyetini kaybetmeyen kişi hem kendine hem çağrısına sadık kalır. Böyle bir insan, sadece davranışlarıyla değil; ruhuyla, duruşuyla da dünyaya bir iz bırakır. Ve belki de bu yüzden Nuri Pakdil, bir ömür boyu aynı ciddiyetle yazdı, düşündü, direndi. Onun cümleleri sadece bir dönemin değil, niyetin berraklığıyla yaşamayı seçen her insanın hatırlaması gereken bir öğüt gibi kaldı geride.

Peki, biz neye niyet ettik ve bu niyetin hakkını ne kadar veriyoruz? Bu soru insanın kendine tuttuğu aynadır. O aynaya dürüstçe bakabilen kişi hem niyetini arındırır hem ciddiyetini derinleştirir. Çünkü insan, niyetinin kalitesi kadar yaşar.

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir