Fatma Bacı “Anadolu’nun Anası ve Mücahidesi” olarak bilinen bir şahsiyet olup ilim, irfan, sanat ve ticaret gibi alanlarda hanımlara yer açmış ve bunu teşkilatlandırmış bir öncüdür. Hanımların günlük hayat içerisinde bulundukları konumlarda ne şekilde bulunacaklarına bir temsil ve sosyal yaşamda hangi konumlarda olabileceklerine dair bir örnek teşkil etmiştir.
Kayseri’de dünyaya gelen Fatma Bacı’nın babası mutasavvıf Evhadu’d-Din Hamid el-Kirmâni’dir. Babasının kadınların eğitim ve öğretimine önem veren bir şahsiyet olduğu bilinmektedir. Kızlarını din, tasavvuf ve el sanatları alanlarında yetiştirmeye çalışmıştır. Kaynaklarda Fatma Bacı’dan “Fatma Ana, Kadıncık, Kadıncık Ana ve Hatun Ana” olarak da bahsedilmektedir. Kendisi Hacı Bektaşi Veli’nin müridi ve manevi kızı olarak da bilinmektedir. Fatma Bacı’nın eşi ise “Ahiyân-ı Rûm” (Anadolu Ahîleri) birliğini kuran Ahi Evran Şeyh Nâsıruddin Mah mud b. Ahmed el-Hoyî’dir.
BACIYAN-I RUM GÖREVDE
Fatma Bacı’nın yaşadığı dönem Selçuklu Devleti’nin dağıl maya başladığı, göçlerin olduğu ve Anadolu’da farklı farklı beyliklerin ortaya çıktığı karışık bir dönemdir. Bu süreçte Ahi Evran, Anadolu’da bulunan Müslümanlık, kardeşlik ve kahramanlık ruhunu korumaya çalışan bir sis tem kurmuştur. Bu sistem, dünya ve ahiret hayatını bütün olarak gören bir anlayışı içinde barındırmaktadır. İşte biz, hakkı ve adaleti gözeten esnaflık yapısının oluşturulduğu bu sisteme “Ahi Teşkilatı” diyoruz. Teşkilatlanmanın amacı sosyal adaletin sağlanmasının yanında dürüst, namuslu, üretici niteliğe sahip meslek ve sanat erbabı olacak insanları yetiştirmektir. İlim, kültür, sanat ehli ve erdemli bir toplum oluşturmayı amaçlamıştır. Dört ayrı kolu olan bu teşkilatlanmanın kadın yapılanması da 13. yüzyılda Fatma Bacı tarafından kurulan “Bacıyân-ı Rûm”dur.
Bacıyan-ı Rum kelime anlamı itibariyle bakıldığında “Anadolu Kadınları” anlamına gelmektedir. Anadolu Kadınları Teşkilatı, kadınların eğitimi ve zanaat öğrenmesi için zamanla tüm Anadolu’ya yayılmıştır. Fatma Bacı ise hem gelen kadınları eğitmiş hem de ürünlerin işlenmesinde aktif olarak katılım sağlamıştır. Usta-çırak ilişkisi bulunan bu yapının en önemli faaliyet alanı ise örücülük ve dokumacılıktır. Bunun yanı sıra ip eğirerek, elbiseler dikerek, çadırcılık, keçecilik, boyacılık, halı/kilimcilik, nakışçılık gibi alanlarda da faaliyetler göstererek çalışmalarına devam etmiştir. Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde ilk piyade üniformasını Anadolu Bacıları üretmiştir. Yeniçerilerin kullandığı “Bükme elif tac” adı verilen akbörkler de yine Anadolu Bacıları tarafından yapılmıştır. Burada ki bacılar dini ve ahlaki noktada eğitimler almışlardır ve zaviyeler kurmuşlardır. Yetimleri ve kimse siz kızları himaye ederek dini ve ahlaki noktada eğitmişler ve bu kızlara evlenme imkânı sunmuşlardır. Teşkilat olarak, kimsesiz ve ihtiyar kadınların da bakımlarını üstlenen bir yardım kolu oluşturmuşlardır.1
ŞAHSİYET ÖRNEĞİ OLARAK ANADOLU BACILARI
Anadolu Bacıları şahsiyetlerini oluşturacak temelleri kendi aralarında belirli kurallar ile ifade etmişlerdir. Bu kurallardan bazıları ise şu şekildedir:
Anadolu Bacılarının giyimi temiz ve düzgün olmalıdır. Elini, dilini ve gözünü bağlamalı ve şer amaçlı kullanmamalıdır. Ayrıca, el ve ayağını bağlamalı yani bu uzuvları hayırda kullanmalıdır. Düzenli bir aile yapısı kurmalı ve akrabalık bağlarını korumalıdır. Toplumsal hayatı düzenleyen bu normları kendileri için genel kurallar olarak belirlemişlerdir. Ayrıca nefis terbiyesinin gerçekleşmesi hayat düsturu olmalıdır. Kişi alçak gönüllü olmalı cömert ve ikram eden bir karaktere sahip olmalıdır.2
Ayrıca Ahilik sisteminde erkeklere “Eline- Beline-Diline Sahip Ol” öğüdü verilirken, Bacıyan-ı Rum Teşkilatında kadınlara “Aşına-İşine-Eşine Sahip Ol” öğüdü verilmiştir. Bu nasihatin amacı ailenin temellerinin sağlam kalmasını sağlamak ve bu sağlam temeller üzerinde ekonomik anlamda da güvenli ve huzurlu bir yaşam sürmektir. Bu durum sayesinde de toplumda olumlu dönüşümlerin gerçekleşmesi amaçlanmıştır. Fatma Bacı ve Bacıyan-ı Rum hanımları bulundukları her bölgede zanaatlarını ve şahsiyetlerini ya şatmışlar ve böylece, hem ekonomik hem de ahlaki anlamda kendi öz sistemleri ile var olmuşlardır. Hanımların ruhundaki bu incelik Anadolu ve Balkanlar’ın İslâmlaşmasına yardımcı olmuştur.
Eğitim, ticaret ve sanat alanlarında faaliyetlerde bulunan Fatma Bacı, gerektiğinde askeri alanda da varlığını hakkıyla göstermiştir. Dönemin gereği olarak atıcılık ve binicilik gibi eğitimlerden geçen Fatma Bacı ve Bacıyan-ı Rum hanımları, Moğol İstilasında ordunun içerisinde bulunmuş ve askeri anlamda da güçlerini göstermişlerdir.
DOĞRU VAR OLMAK
Selçuklu Devleti’nin hüküm darının vefatı ve Moğol İstilası sonucu birçok kayıplar ve göçler yaşanmıştır. Bütün bunlar yaşanırken esir alınan birçok kişi olmuştur. Anadolu’nun mücahidi Fatma Bacı da bu esirlerdendir. Daha sonrasında İran’a götürülen Fatma Bacı, belli bir süre sonra Selçuklu emirleri tarafından kurtarılmıştır. Fatma Bacı eşini bir ayaklanma sırasında kaybettikten sonra yaşamını Hacıbektaş ilçesi civarında geçirmiştir. Bu yaşanılanların ardından Bacıyan-ı Rum eskisi kadar aktif faaliyetlerde bulunamamıştır. Zamanla faaliyetler durağanlaşsa da Fatma Bacı, halktan her zaman saygı görmüş ve Anadolu’nun anası olarak bilinmiş ve bu şekilde yaşamıştır. 13. yüzyılda yaşamış olduğu hayatla ahir zamanda yaşayan biz hanımlara gücümüzle, özümüze ve fıtratımıza uygun olarak nasıl yaşayabileceğimizi ve şahsiyetimizi koruyarak kendi alanlarımızda nasıl var olmamız gerektiğini öğretmiştir.
1 ABAY ALYÜZ Sümeyye Beyza, “Ahilik ve Bacıyan-ı Rum İle Sosyal Hizmetin Temel Fonksiyonları Açısından Karşılaştırılması”, Bayburt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dergisi, 2022
2 “Anadolu Kadın Teşkilatı Baciyan-ı Rum Anlatılıyor – Gök Kubbemiz – TRT Avaz”, 2017 https://www.youtube.com/watch?v=p3-3uc8tE2g