Salı, Mart 11, 2025

Bir Osmanlı Eğitim Metodu Olarak Lala’lar

Kübra Nur Kapçık

Paylaş

Lala kelimesinin etimolojik kökeniyle ilgili net bir bilgi olmamasıyla beraber Farsça kökenli bir kelime olduğu tahmin edilmektedir. Diğer bir yandan Lala’nın sözlük anlamı, “Çocuğun bakım, eğitim ve öğretimiyle görevli kimse” olarak tanımlanmaktadır. Osmanlı devrinde önemli devlet adamları ve zenginler de çocuklarının terbiyesine bakmak üzere “Lala” istihdam ederlerdi. Osmanlı’da padişahların çocukları olan şehzadelere devlet sistemi ve diğer konularda eğitim veren lalaların, Osmanlı devlet teşkilatı içinde önemi büyüktür. Aslında bu gelenek Osmanlı’dan çok daha önce Selçuklu Devleti zamanından beri devam etmektedir. Orta Asya’daki Türk devletlerinde, hakanların oğulları, devlet işlerine alışmak üzere tecrübeli devlet adamlarının yanlarında yetişirler; sonra devletin sağ veya sol kanadına vali olarak atanırlardı. Buna “Atabey” denirdi. Selçuk Devleti’nde “Atabey” olarak kullanılan bu tabir Osmanlı’da “Lala” olarak devam etmekteydi. Fâtih Sultan Mehmet’in teşkilât kanunnâmesi ile şehzadelere hoca atamalarının yapılması resmî bir nitelik kazanmış, “Lala” terimi ise ilk defa açık bir ibare olarak kaynaklarda yer almıştır.

BİR ESKİ OSMANLI GELENEĞİ: SANCAK

Padişahların belli bir yaşa gelen erkek evlatları, yanlarında annesi, hocaları, askerleri ve diğer görevlilerle beraber devlet yönetimini pratikte öğrenmesi için bir sancağa gönderilirdi. Buna “Sancağa çıkma” veya “Sancağa çıkarılma” denirdi. Sancağa çıkma ilk olarak Orhan Gazi tarafından uygulanmış ve son olarak III. Mehmet sancaktan yetişip tahta çıkmıştır. Sancak, eyalet sistemiyle yönetilen Osmanlı Devleti’nde, kendisine bağlı kazaları ve köyleri bulunan, vilayetlerle kaza arası bir idarî birimdir. Geleceğin hükümdarını yetiştirmek üzere görevlendirilen Lalalar seçilirlerdi. Lalalar, sancağa çıkan şehzadeleri dini, askeri, siyasi konularda iyi yetiştirmekle görevliydiler. Şehzadeler ilerleyen dönemlerde tahta geçip padişah olduklarında devletin bekasını sağlamak için her konuda donanımlı olarak yetiştirilmekteydiler. Şehzâde sancakbeyliğine çıkınca, lalası da onunla beraber giderdi. Sarayda teorik eğitimini tamamlayan şehzade, Anadolu topraklarında bulunan Manisa, Amasya, Konya, Trabzon, Kütahya, Sinop, Sivas, Bursa, İzmit, Eskişehir, Balıkesir gibi sancaklardan birine yönetici olarak atanırdı. Şehzade burada padişaha bağlı olsa bile bir nevi özerk yönetim sahibi oluyordu. Sancakta bulunan şehzadelere “Çelebi Sultan” denirdi. Sancağa giden şehzade padişah olmadığını bilir ama o bölgenin padişahı gibi kararlar alırdı. Bölgede gerçekleşen her şey onun sorumluluğundaydı. Teorik eğitimin pişip gerçek anlamda işe yarar hale geldiği süreç, şehzadenin sancakta yönetici olduğu dönemdir. Şehzade burada bir devlet yönetmenin ne anlama geldiğini, zorluklarını ve sorumluluklarını en iyi şekilde anlardı. Vakti gelip tahta çıktığı zaman, bu tecrübe sayesinde imparatorluğu yönetebilecek hale gelirdi.

LALA’LARIN EĞİTİM USULÜ

Lalanın, şehzâde üzerinde büyük tesiri vardı. Bununla beraber Lala, terbiyesinde olan çocuğun âmiri vaziyetinde idi. 5-6 yaşlarına gelen bir şehzadeye pek çok hoca tarafından Enderun’da Kuran-ı Kerim, hadis, fıkıh, Arapça ve batı dilleri, matematik, fen, tarih, edebiyat, astronomi konusunda detaylı bir eğitim verilirdi.

Lala, çocuğun tahsil ve terbiyesiyle meşgul olurken, ailesi asla müdahale etmezdi. Aksi takdirde lalanın otoritesi sarsılır, çocuğa faydalı olamazdı. Çocuk, lalasının tedbirlerine karşı ailesinden bir destek bulamadığı için, mecburen lalasını dinleyip iyi yetişmeye bakardı. Fakat lalalar, şehzadenin iyi bir devlet adamı olarak yetişmesinin yanında, onun padişaha karşı itaatini de koruması gerekirdi. İtimadı sarsacak durumlarda lalaların görevden alınması padişahın yetkisindeydi. Lalalar yetiştirdikleri şehzadenin padişah olması durumunda büyük bir nüfuz kazanırlardı. Tahta geçen yeni padişah, lalalarının en kıdemlisi olan Lala Paşa’yı vezirliğe ve bazen de sadrazamlığa tayin ederdi. Lalalık sisteminin olumsuz yönlerine bakıldığında ise bazı lalaların şehzadeleri kullanarak devletin işlerinde söz sahibi olma düşüncesi etkili olurdu.

Osmanlı Devleti’nde 16. yüzyıl sonlarına doğru şehzadelerin sancağa çıkma yöntemlerinde birtakım değişiklikler yapıldı. II. Selim Dönemi’nden itibaren şehzadelerin sancaklara çıkma yönteminde sadece büyük ve hükümdar adayı olan şehzadenin sancağa çıkmasına karar verildi ve sadece Manisa şehri şehzade sancağı olarak belirlendi. 17. Yüzyıldan itibaren ise büyük şehzadenin de sancağa çıkma usulü tamamen kaldırılarak şehzadelerin sarayda eğitim almalarına karar verildi. Sancağa çıkma yerine şehzadelere ismen sancak verilerek yerine mütesellim (vekil) gönderildi. Lalalık, III. Mehmet’ten sonra şehzadelerin sancağa çıkma usullerine nihayet verilmesiyle idarî yönünü tamamen yitirmiştir. I. Ahmet’ten itibaren şehzadeler sarayda kafeslere kapatılmıştır. Kafes uygulamasından tahta geçen padişahlar devlet yönetme tecrübesinden yoksun şekilde tahta geçmişlerdir. Osmanlı iktidarının yükselişi ve kuruluş aşamasında kazandığı başarıda, şehzadelerin eğitimi ve lalaların eğitim usulünün etkisi yadsınamaz.

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir