Hicrî III. asrın hadis süvarisi olarak anılan Ebu Davud Süleyman b. Eş’as b. İshak es-Sicistanî el-Ezdî, h. 202/m.817 yılında günümüzde bir kısmı İran, bir kısmı Afganistan sınırları içinde kalan Sicistan bölgesinde dünyaya gelmiştir. Büyük dedesi İmrân, Sıffin Savaşı’nda Ali’nin (Radıyallahu Anh) taraftarı olarak şehit edilmiştir.1 On sekiz yaşından itibaren İslâm dünyasının birçok bölgesine ilmî yolculuklar yapmış; Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Maîn, Kuteybe b. Saîd, İshak b. Râhuye, Ebu Velîd et-Tayâlisî, Süleyman b. Harb gibi dönemin otoritelerinden ilim tahsil ederek asrının önemli hadis simalarından olmuştur. Kendisi, hadis ilminin çeşitli nevilerinde özellikle ilel ve ricâl ilmindeki mahirliğiyle ön plana çıkmış, bu alandaki uzmanlığıyla saygınlığını arttırmıştır. Öyle ki kendisinden ders almak büyük bir meziyet hâline gelmiş, İslâm bölgesinin çeşitli diyarlarından yüzlerce talebe sırf ondan ders almak için kilo metrelerce yol almıştır. Ondan sadece avamdan olan insanlar ders almak için sıraya girmemiş, dönemin halifesi Ebu Ahmed el-Muvaffak da çocuklarına saray da ders vermesini Ebu Davud’dan rica etmiş, o da ilmin önünde her kesin eşit olduğunu, çocuklarının da avamla birlikte derse girmesi nin gerektiğini söyleyerek2 ilmin şerefini hiçbir makamın önünde küçük düşürmemiştir.
DEMİR DAVUD (Aleyhisselam) İÇİN NASIL YUMUŞATILMIŞSA HADİS İLMİ DE EBU DAVUD İÇİN ÖYLE YUMUŞATILMIŞTIR
Ebu Davud adeta hadis ilmi için yaratılmış, demir Davud (Aleyhisselam) için nasıl yumuşatılmışsa hadis ilmi de Ebu Davud için öyle yu muşatılmış, kolaylaştırılmıştır.3 Hadis ilmindeki saygınlığının yanı sıra “Baş olma sevdası gizli şehvettir, giyeceğe ve yiyeceğe değer vermeyen kimse vücudunu rahat ettirir.” gibi anlamlı sözleriyle, vera’sıyla, zühdüyle, takva sıyla, çalışmalarındaki titizliğiyle temeyyüz ederek Müslümanlara numune-i imtisal olmuştur. İlminde ve dininde her daim hakkaniyet sahibi olmuş, yeri geldiğinde oğluna dahi müsamahakâr davranmayarak onun hadis rivayet ehliyeti hakkında hüsnü şehadette bulunmamıştır.4
Ebu Davud’un gönlünde hocası Ahmed. b. Hanbel’in hep farklı bir yeri olmuş, ilimde ve ahlâkta onu örnek almaya gayret göstermiştir. Onun ders meclislerine katılarak fıkıh ve usul-ı fıkıhtaki kabiliyetini geliştirmiştir. Hatta Sünen kitabını Ahmed b. Hanbel’e sunarak onun onayını almıştır. Bundan dolayı da kimi âlimler tarafından Ebu Davud, Ahmed b. Hanbel’in mezhebin den sayılmıştır.
Muhakkak bir hocayı yetişti ren, toplumda saygınlığını arttıran, ilmine ilim katan bir husus da o hocanın talebeleridir. Ebu Davud’u Ebu Davud yapan etkenlerden biri de yetiştirdiği talebeleri olmuştur. Ebu Ali el-Lü’lüî, Ebu Bekir b. Ebî Davud, Ebu Musa et-Tirmizî, Ebu Abdirrahman en Nesâî, İbn Ebi’d-Dünya, Ebu Avâ ne el-İsferâyînî, Ebu Bekr Ca‘fer el-Firyâbî gibi daha birçok önemli kimseler talebelik yaparak onun ilmine ilim katmıştır.
Hicri III. asırda Basra’da patlak veren Zenci Hareketi hem Basra’ya hem de Basra çevresindeki eyaletlere oldukça büyük zararlar vererek bu eyaletleri hem ticarî hem kültürel manada harabeye çevirmiştir. Basra’nın yeniden eski canlılığına kavuşmasını isteyen dönemin Abbasî halifesi el-Muvaffak, halk nazarında Ebu Davud’a olan ilmî teveccühünden yararlanmak isteyerek Ebu Davud’u Basra’ya davet etmiş, Basra’nın eski ekonomik ve kültürel canlılığına kavuşmasını sağlamıştır. Böylece hayatının son demlerini Basra’da geçiren Ebu Davud h.275/m.879 yılında ebedî aleme irtihâl etmiştir.
DÖRT MEZHEBİN KANA KANA SU İÇTİĞİ ESER
Bilindiği üzere, hadis literatüründe ahkâma mesnet olacak merfu’ hadisleri barındıran kitaplara Sünen kitapları denmektedir. Ebu Davud’un es-Sünen adlı eserinin de bu türün ilk örneği olduğu söylenmektedir. Kendisi 500.000 hadis arasından 4800 hadisi seçerek tasnif ettiği Sünen’ini hocası Ahmed b. Hanbel’e sunarak onayını almış, Mekke ulemasının eserinin mahiyeti hakkında malumat istemesi üzerine onlara kitabında takip ettiği yöntemi bir mektup yazarak açıklamıştır. Risâletu Ebi Dâvûd ilâ ehl-i Mekke olarak adlandırılan bu eserden hareketle âlimler onun Sünen’inde takip ettiği metodu tespit etmeye çalışmışlardır. Bu tespitlerden hareketle eserindeki rivayetlerin derecesi genellikle hasen olarak kabul edilmiştir. Kendisi yeri geldiğinde zayıf hadisi kıyasa tercih ederek zayıflığını da belirtip eserine almış, ulemanın terkinde ittifak et tikleri ravilerden hadis almamış, birisinin isnadı diğerinin ravisi hıfz yönünden daha kuvvetli olan iki sahih senedli bir rivayete ulaştığında hıfzı daha kuvvetli ravinin hadisini tercih etmiştir. Senedi hakkında görüş belirtmekten kaçındığı rivayetlerin de ihticaca elverişli olduğunu kabul etmiştir.
Kitabında ahkâma dair hadisleri barındırdığı için kitabın sıra lamasını fıkha göre yapmış ve “Taharet” bölümüyle başlamıştır. Bab başlıklarını kısa tutmuş, Buharî gibi fıkhî görüşünü belirtmemiş tir. Her bab başlığının altında da kitabın hacmini büyütmemek için hadisin tüm senedlerine yer vermemiştir. Eserine aldığı rivayetleri de genellikle kısaltmış, uzun olan rivayetlerin de fıkıhla ilgili kısmına yer vermiştir. Senette ve hadisin metninde meçhul olan ve mecruh olan ravileri açıklamış, hadisin sebeb-i vurûdunu, metinde geçen mekânları, garib lafızları da açıklamaya gayret göstermiştir.
Ebu Davud’a göre samimi bir Müslüman olmak isteyen kimsenin es-Sünen adlı eserine seçtiği 4800 hadis içerisinden şu dört hadisi iyice kavrayıp, yaşantısına hazmettirmesi gerekmektedir:
- “Ameller niyetlere göre değerlendirilir.”
- “İnsanın kendini ilgilendirmeyen işleri bırakması onun iyi bir Müslüman olduğunu gösterir.”
- “Kişi kendisi için istediği şeyi kardeşi için de istemedikçe iyi bir mü’min olamaz.”
- “Helal de bellidir haram da. Ancak bunların arasında (sakınılması gerekli), halkın çoğunun helal mi haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır.”
Ebu Davud’un fakîhlerin hüküm bina ederken delil olarak kullandığı hadisleri kaleme almak amacıyla yazdığı es-Sünen adlı bu eseri, bütün hadis âlimlerince kabul görmüş bir kitaptır. Eser dört mezhep için kana kana su içtikleri bir pınar vazifesini görmüş, âlimler arasında vuku bulan tartışmalar için hakem kitap olma niteliği taşımıştır. İlmin, sünnetin, ahkâmın aslı, kaynağı, müçtehidin el kitabı olarak isimlendirilmiştir. “Allah’ın kitabı İslâm’ın aslıdır, Ebu Davud’un Süneni ise İslâm’ı bilmektir.” gibi sözlerle eserin kadri, kıymeti yüceltilmiştir.
Ebu Davud’un bu eseri talebelerinden yedi kişinin rivayetiyle nakledilmiş olup kendisinden çokça rivayet ettiği ve vefatından önce de en son dinleyen kişi olduğu için en sahih ve yaygın rivayet talebesi Ebu Ali el-Lu’luî’nin rivayeti kabul edilmiştir.
Döneminin tartışılmaz hadis otoritelerinden sayılan Ebu Davud sadece ahkâm hadislerini tasnif etmeye çalışarak telif ettiği es-Sünen adlı eseri, kendisin bu eserde takip ettiği yolu Mekke ulemasına yazdığı bir mektupla açıkladığı Risâletu Ebî Dâvûd İlâ Ehl-i Mekke adlı eseri, Ahmed b. Hanbel’e fıkhî sorular yönelt tiği Mesâilu’l-İmam Ahmed adlı eseri ve el-Merâsil eseri gibi ilim ve kültür mirasımıza birçok eser kazandırmıştır. Tabi bu eserler arasında es-Sünen adlı eseri hicri III. asır dönemi itibariyle oldukça önemli bir konuma haizdir.
es-Sünen üzerine birçok şerh yapılmış bunlar arasından öne çıkan şu üç şerh oldukça önemli kabul edilmiştir:
- Hattâbî’nin Meâli mu’s-Sünen’i: İlk hadis şerhi olarak bilinen bu eserde Hattâbî (v.388/998) hadiste geçen garib lafızları açıklamakla kalmayıp lugavî bakımından ayrıntılara girmiş, bab altında yer alan rivayetlerden sadece birinin genişçe şerhini yaparak sanki o bab başlığının altındaki diğer rivayetlerin de şerhini yapmıştır.
- El-Azîmâbâdî’nin Av nu’l-Ma‘bûd’u: Kitap müellifin Sünen’ini ilk önce genişçe şerh etmeye başladığı Ğâyetu’l-Maksûd eserinin muhtasar hâlidir. es-Sünen’in on bir nüshası esas alınarak dört cilt hâlinde neşredilmiştir.
- Halîl Ahmed es-Sehâ renfûrî’nin Bezlû’l Mechûd’u: Muhammed Zekeriyya el Kandehlevî’nin ta’likiyle basılan eser hanefî mezhebini esas alarak şerh edilmiştir.
Eserin çeşitli yayınevleri tarafından Türkçe tercümesi de yapılmıştır. Neşr olunan en geniş tercümesi, Şamil Yayınları tarafından basılan Necati Yeniel ile Haseki Eğitim hocalarından Hüseyin Kayapınar’ın tercüme ve şerhidir. Eser, İsmail Lütfi Çakan ve Mehmet Savaş tarafından redakte ve tashih edilmiştir.
1 İbn Hacer el-Askalânî, Tehzîbu’t-Tehzîb, 4/ 169.
2 Zehebî, Siyeru A‘lami’n-Nubela, 13/216.
3 Zehebî, Siyeru A‘lami’n-Nubela, 13/212
4 Zehebî, Siyeru A‘lami’n-Nubela, 13 /231.