Çarşamba, Kasım 19, 2025

Bana Seni Gerek

Zeynep Şevval Koçal

Paylaş

İhtiyaç kelimesi sözlükte gereksinim ve güçlü istek olarak karşımıza çıkar. Yokluğunda eksikliğini fiziksel ve psikolojik olarak hissettiğimiz şeylerdir ihtiyaçlar. Temel ihtiyaçlarımız konusu ilkokuldan itibaren bizlere öğretilen klasik bilgilerden biridir: Barınma İhtiyacı, Beslenme İhtiyacı ve Giyinme İhtiyacı. Bu üç başlık ilkokul çağındaki çocuklara; “Bunlar olmadan yaşayamayız.” şeklinde açıklanır. Fakat bu üç başlığa kıyasla en temel ihtiyaçlarımızdan sayılacak, yokluğunda eksikliğini derinden hissedip ciddi reaksiyonlar gösterdiğimiz ihtiyaçlardan birisi de insanlardır.

İNSANLAR NEDEN BİRBİRLERİNE İLGİ VE ÖZEN GÖSTERİR?

İnsanlar sosyal varlıklardır ve aileye, arkadaşlara ihtiyaç duyarlar. O kadar ki beraber vakit geçirdiğimiz insanların eksikliğinde vücudumuz gerek psikolojik gerek fizyolojik bazı tepkiler vermeye başlar. Bu tepkiler yaşam işlevselliğini bozma noktasına gelince ise ivedilikle tedavi aramaya koyulur insan. Etrafımızdaki insanların varlığı, alacağımız muhtemel psikolojik darbelerden bizi koruma gücüne sahiptir. Hatta bu konu ile ilgili nörologlar, sinir sistemi sağlımızı korumak için birbirimize ihtiyacımız olduğunu vurgularlar.

Doktor Steward Wolf ve sosyolog John Bruhn, ABD’de Roseto isimli bir İtalyan köyü üzerinde yıllarca süren bir araştırma yapmıştır. Roseto köyünün sakinlerinin civar köylere kıyasla aynı düzeyde sigara içiciliği ve sağlıksız beslenme alışkanlıkları olmasına rağmen, diğer köylerdeki sakinler kadar kalp ve damar rahatsızlıklarına yakalanmadıkları görülür. Sebep olarak köy halkının refah düzeyi, maddi gelir kaynakları ya da köyde bulunan sağlıklı bir su kaynağı akla gelse de sonuçlar bu maddeleri göstermez. Birbirlerine sıkı sıkıya bağlı oldukları sosyal ilişkiler, aile yemekleri, bayram günleri, nişan merasimleri gibi insanların bir arada olduğu ve duyguları paylaşmayı içeren bütün günlerde bir araya gelmeleri, onların kalp krizi riski, bağımlılık, bunalım ve intihar gibi oranların daha düşük çıkmasına sebep olmuştur. (Gladwell, Outliers: The Story of Success, 2008)

BİZİM HAYATIMIZDA SIKINTIMIZI ANLATABİLDİĞİMİZ, MUTLULUĞUMUZU PAYLAŞABİLDİĞİMİZ BİRİ VAR MI?

Sosyal ilişkiler tek başına yeterli değildir. Sosyal ilişkilerin beraberinde getirdiği güven duygusu da psikolojik sağlamlık açısından son derece elzemdir. Dolayısıyla şu soruyu kendimize yöneltmemiz gerekir, “Tamam, etrafımızda insan olmalı ama bu insanların özellikleri nasıl olmalı?”

Türkiye’nin en mutlu şehri araştırmasında seksen bir il içerisinde zirvede olan şehir Sinop’tur. Sonuçların bu şehri göstermesinin sebebi, Sinop’ta zenginlik ve eğitim düzeyinin yüksek olması değil, insanların kendilerini güvende hissetmesidir. Güven ise sadece güzel sır tutmak demek değildir. Beni yargılayacak mı, bende kusur bulacak mı, beni anlayacak mı endişesini taşımadığımız kimselerle aramızda güven vardır. Ezcümle etrafımızdaki insanların bizlere iyi gelmesi için olması gereken temel özelliklerinden biri, “Benden sana zarar gelmez.” mesajıdır.

Bu noktada en güzel pusulalarımızdan olan bir hadis-i şerif aklımıza geliyor:

Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!” (Müslim, “İman”, 93-94)

Görüldüğü gibi Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) selamı aramızda yayma konusunun öneminden bahsediyor. Selamlaştığımız zaman ne oluyor? Karşımızdaki Müslümana dua ediyoruz, Allah (Celle Celaluh) seni her türlü beladan korusun, sana afiyet versin, benden sana zarar gelmez diyoruz. Tanımadığımız bir insanla karşılaştığımızda bile ona adeta, ben sana zarar vermem, bana güvenebilirsin mesajını vermiş oluyoruz. İşte karşılaştığımız insanlara selam verip bulunduğumuz yeri güvenli hâle getirmeye başladığımızda otomatik olarak bulunduğumuz yerin mutluluğunu da artırmış oluyoruz. Yukarıda bahsettiğim Türkiye’nin en mutlu şehri araştırmasının sizin yaşadığınız şehirde yapıldığını düşünün. Her mahalle bu araştırmaya katılıyor ve en mutlu mahalle sizin mahalleniz seçiliyor. Sebebinin ise şöyle açıklandığını hayal edin: Bu mahallede birbirleriyle selamlaşan insanların sayısı diğer mahallelere kıyasla daha fazla. Nasıl bir araştırma? Kulağa hoş geliyor mu?

Hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “birbirimizi sevmekten” bahsediyor. Sevgi de bizim en büyük ihtiyaçlarımızdan birisidir. “Sevgisizlikten ölmek” diye bir laf/tabir vardır bilirsiniz. Bu cümle bilimsel olarak kanıtlanmış bir cümle desem, inanır mısınız? Gelin size yapılan bir araştırmadan daha bahsedeyim.

1945 yılında Amerikan yetimhanelerindeki çocuklar ile cezaevinde kalan çocuklar arasında bir araştırma yapılmıştır. Araştırmada hapishanede anneleriyle beraber yaşayan çocukların hepsi sağlıklıyken, yetimhanede onlara sevgi göstermeyen kişilerin varlığında yetişen bebeklerin bazılarının iki yaşına gelmeden öldüğü görülür. Bu araştırmalardan şu sonucu çıkartabiliriz: Kiminle büyüdüğümüzden ziyade nasıl büyüdüğümüz önemlidir. Sevgi ile büyümek bizlere hayat verir. Dolayısıyla “sevgisizlikten ölmek” edebiyat değil, anne sütü gibi bir ihtiyaçtır. Bu noktada Kemal Sayar’ın şu sözü konuyu özetleyecek nitelikte karşımızda durmaktadır: “İnsanın en temel ihtiyacı belki de almak değil vermektir; sevgi vermek.”

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir