Bebek için somut manada bağlanmanın anne ile başladığı söylenirken, çocuk ve yetişkin için bu duygudan söz edebilme çetrefilliliği, bağımlılık ve bağımsızlık olarak tarif edebilecek iki uç noktadan kaynaklanır. Akışı doğal seyredecek bir hayatta insan için bağları niçin önemlidir ya da insanda sonradan oluşan bu bağ çilesi nedendir?
BAĞ VE TÜREMİŞLERİ
Batılı bilimsel yaklaşımlar incelendiğinde henüz kanıtlanamadığı belirtilen teorilere göre bebeğin anneye bağlanması doğumundan çok önce başlar. Bu bağlanmada somuttan öte soyut bir manadan söz edebilmek mümkündür. Kur’an’ın bireyin yaratılışına[1] dair anlatılarına uygun bu hakikat, insanda somuttan önce soyutun kodlandığının, belki de somut bağlanmanın aslında soyut bağlanma gerçekleştirebilme amacıyla oluşunun kanıtıdır. Diğer bir ifadeyle ve tabiri caizse insanın hamurunda mananın maddeden önce, maddenin mana için oluşu, insanın varoluşunda bağlanma duygusuyla belirir.
Somut bağlanma yetileri ve duygusuyla anneye bağlı olan çocuk, bir şeyleri becerebildikçe bedenen bağımsızlaşmaya başlar. Bu aşamada somuttan kopmanın ilk adı olan bağımsızlığın soyut karşıtı olan duygu yeterince gelişemezse bağımlılık ortaya çıkar. Bu durumda birey, temel ihtiyaçlarını gideren, zahiren kendine yetiyormuş gibi görünen, ancak çoğunlukla kaygılı, depresif veya etrafındakilere güvenmekten, bağlanmaktan kaçınan, vurdumduymaz bir niteliğe bürünür; ya herşeye sahip ve kontrol edebilir zanneder kendini, ya da hiçbirşeyi olmayan, olsa bile kıymet bilmeyen veya “o olmazsa ben olmam”cı bir ruh haline sahiptir. Annesine küstüğü için evi terkeden çocuk kadar oyuncağıyla dolaşan bir ergen de, ailesine isyanını gösterebilmek için her tür aykırılığı zevke dönüştüren kişilikten her tür bağın yıkılmasını özgürlük olarak gören de bu niteliklerin farklı ve somut birer göstergesidir. Ancak asıl dikkat çekici durumdaki, olgunluk yaşına ulaşmış, ancak zihnen ve ruhen bağ problemlerini çözememiş bireydir. Efendimiz’in (Aleyhisselam) türlü zorluklarla yaşadığı bir ömrün mihenk taşı olan kırkıncı yaşına ulaştığında Peygamber olarak vazifelendirildiği düşünüldüğünde, “koca çocuk” adıyla sevimlileştirilen ve toplumda çoğunluğu oluşturduğu bilim çevrelerince söylenen bu tip bireyler için bağ tanımının yeniden yapılması elzemdir. Zira insan için bir bağdan söz edilecekse söze önce Rabb’den başlanmalı değil midir?
İNSANIN BAĞLAMI VE BAĞLARI
Var edilişinin mahiyetini ve sebebini düşünen insan için bir Varedici’nin varlığı doğal olarak ortaya çıkar. Zira olmayan bir nesneden bir şey üretmek insan için mümkün değildir, ütopyadır. Allah için ise yoktan var etmek son derece kolaydır ve Zatı’na mahsustur. Peki insan için niçin Varedici düşüncesi bu kadar önemlidir? Çünkü insanın ilk, en değerli ve yegane bağı, Allah’la, O’nun var etmesiyle kurulmuştur. Varederek önce Kendisi’ne bağlayan Allah, var etme sebepleriyle ve vesileleri olan aileyle başlamak üzere insan için bir çok duygusal bağı halketmiştir. Bu bağların birer ihtiyaç olarak yaratılması, bağlarla olan imtihanın başlangıcını teşkil eder ve her bir bağ problemi kula Rabbi’ne bağlılığını niyet, fikir, eylemde daimi olarak gösterebilmesi için çözdürülmek istenir. Bu bir seyirdir ve aslında kişiden kişiye değişmekle birlikte olgunluk yaşına kadar çözümlenmesi devam eder. “Kırk yaşa kadar” olarak belirlenen bu seyrin özellikle bu yaşla sınırlandırılmasının hikmeti, hem ayetten mülhemdir, hem de nübüvvet vazifesi yaşının Müslümandaki yansıması, karşılığıdır. İlgili ayette Allah şöyle buyurur: “Biz insana ana ve babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Anası onu zahmetle (karnında) taşıdı. Onu zahmetle de doğurdu. Onun bu taşınması ile sütten kesilmesi (müddeti) otuz aydır. Nihayet o, yiğitlik çağına erdiği, (hele) kırk(ıncı) yıl(ın)a ulaş(ıp da tam kemâline vardığı zaman (şöyle) demiştir: «Ey Rabbim, gerek beni, gerek ana ve babamı nimetlendirdiğine şükretmemi, Senin razı olacağın iyi amel(ve hareket)de bulunmamı bana ilham et. Zürriyyetim hakkında da benim için salâh nasip et. Şübhesiz ben sana döndüm. Şübhesiz ben (sana) teslim olanlardanım».”[2]
BAĞLANMALI
Akıp geçen bir ömrün farkına varabilme, tükenmeden bir noktada durup başını ellerinin arasına alıp düşünebilme yaşına, daha klasik bir söyleyişle idraka, şuura, hikmete kavuşabilme aşamasına, yani kemâle/olgunluğa erişen insanın ayete göre davranışları, Allah’ın çağrısına gönül kulağını dayayıp emri başüstüne alarak gönül hoşluğuyla itaat, içli içten dua, samimi şükür, Allah’ın rızasını umma ve buna uygun davranabilme tutkusu, hikmet ve hissi kable’l-vuku/öngörü arzusu, hayırlı nefis ile hayırlı nesil ümitli niyazı ve nihai olarak da Allah’a güvenin en zirve göstergesi olan teslimiyettir. İnsandan beklenen Allah’a bağlı bir gönülle, Allah’ın seçerek fiziki bağ kurduğu aileyle ve Allah sebebiyle kişinin tercihen bağ kurduğu diğerleriyle aşırılığa düşmeden yaşayış, Allah için kalbi ve fiili daimi eylem üzereliktir. Bağ kurmanın önemi de, bağ probleminin sebebi de, kişinin kulluk bağlamından uzaklaşıp rotasını kaybetmesi, Rabbi’yle bağının zayıflaması ve kopmasının birer sonucunda ortaya çıkar. Öyleyse bir şeylere bağlanılacaksa da, onlardan bağımsızlıklaşılacaksa da Allah’tan dolayı olmalı! Ve en güzeli, kendini Allah’a teslim eden bir kul olabilip, o vasfa sahip insanın sıkı sıkı tutunduğu sapasağlam kulba tutunmalı[3], bağlanmalı…
[1] Çeşitli açılardan insanın yaratılışı hakkında bazı örnekler için bkz: Tîn Suresi 95/4; İnsan Suresi 1-2; Nuh Suresi 71/14; Hicr Suresi 15/26-29; Müminun 23/12-14; Hacc Suresi 22/5
[2] Hasan Basri Çantay, Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, 15. Baskı, İstanbul, Elif Ofset, 1410/1990,3: 923, 924
[3] “Kim nefsini (bilkülliyye) Allah’a, Onu görür gibi, teslîm ederse muhakkak ki o, en sağlam kulpa yapışmış olur. (Bütün) işlerin sonu ancak Allaha (dayanır).” Lokman Suresi 31/22, Çantay, Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, 2: 731
{Aişe Ümame mahlasıyla Akile Tekin tarafından yazılmıştır.}