“Kibrin alametleri nelerdir?”, “Haset hastalığı, tedavi edilebilir mi?”, “Erteleme ve geciktirme bir hastalık mıdır?”, “Dilin afetleri nelerdir?”, “Zımmi’ye selam vermek mekruh mudur?”, “Şiir, hangi durumlarda caiz değildir?” Ve daha birçok soru… Bu sorular, gündelik yaşantımızda pek de aklımıza gelmeyen sorulardır. Bundan dört buçuk asır önce İmam Birgivi (Rahmetullahi Aleyh), bunlar gibi pek çok soruya cevap niteliğinde bir eser bıraktı bize. Gelin, önce güzide müellifin hayatına göz atalım ardından bu eseri beraber tanıyalım.
BAŞ EĞMEYEN, KALEM BÜKMEYEN BİR ÂLİM
Asıl adı Takıyyüddin Mehmed olan eş-Şeyh İmam Muhammed İbn Ali el-Birgivi, 10 Cemâziyelevvel 929 (27 Mart 1523) tarihinde Balıkesir’de doğmuştur.1 Fıkıhta Hanefî, itikatta Maturidî olan İmam Birgivi Arap dili grameri, ahlak-tasavvuf, fıkıh, akaid, tefsir-kıraat, hadis gibi alanlarda çoğu Arapça birkaçı da Türkçe olmak üzere tespit edilebilmiş altmışa yakın eser yazmış, hayatı boyunca bidatçilerle değil bidatin kendisiyle mücadele etmiş, Osmanlı Devleti zamanında yaşamış büyük bir Türk âlimidir. İmam Birgivi yaşadığı dönemde farklı görevlerde bulunmuştur. Kanunî Sultan Süleyman döneminde kazaskerlik yaptığı sırada efdal olmayan bazı işlere tanıklık edince devletten aldığı bütün maaşını devlete iade ederek görevinden istifa etmiştir. İstifasının ardından İstanbul’a gelip Bayramiyye tarikatına mensup Abdullah Karamanî’ye intisap ederek inzivaya çekilmiştir. Abdullah Karamanî’nin de tavsiyesi üzerine Sultan II. Selim’in hocası Birgili, Atâullah Efendi’nin Birgi’de yaptırdığı medreseye müderris tayin edilmiş ve burada ömrünün geri kalan kısmını tedris, irşad ve telif faaliyetleriyle geçirmiştir. Öğrencilerinden Akşehirli Hocazâde Abdunnâsır tarafından yazılan ve Kuşadalı Ahmed Efendi’nin “Tercüme-i Evrâd-ı Birgiviyye” adıyla Türkçe’ye çevirdiği, Birgivi’nin yirmi dört saatlik hayat kesitini anlatan bir risalede de onun çok yoğun bir dinî ve tasavvufî hayat yaşadığı görülmektedir.
Son derece dürüst ve tavizsiz bir ilim adamı olan İmam Birgivi, döneminde yaygın olan anlayışa rağmen hiçbir eserini herhangi bir devlet büyüğüne ithaf etmemiş, aksine devlet ileri gelenleri de dahil olmak üzere her seviyedeki yöneticilerde ve görevlilerde gördüğü kusurları cesaretle tenkit etmiştir. Özellikle memuriyetlerin rüşvet karşılığı satılması, kadılar, muhtesipler ve diğer görevlilerin rüşvet almaları, ehli olmayanlara ilmî ve idarî rütbeler verilmesi, bu yüzden cehaletin yaygınlaşması ile her türlü bidat ve hurafe Birgivi’nin şiddetle karşı çıktığı hususlardır. Et-Tarîkatu’l-Muhammediyye’nin şârihlerinden ünlü mutasavvıf Abdulganî en-Nablusî (ö. 1143/1731), Birgivi’nin eserinde Ehl-i Sünnet esaslarına bağlı tasavvuf büyüklerini değil, tasavvuf adına bir yığın bidat ve hurafe ortaya çıkaran sözde mutasavvıfları tenkit ettiğini belirtir.
Birgivi 981 yılı, Cemâziyelevvel ayında (Eylül, 1573) bir İstanbul seyahati sırasında vebaya yakalanarak Hicri yıla göre elli iki yaşında vefat etmiş ve Birgi’ye getirilerek burada defnedilmiştir.2
Eserlerinden bazıları:
- “el-Avâmil” (Nahiv ilmine dair Arapça küçük bir risaledir.)
- “Vasiyetnâme” (Türkçe bir ilmihal kitabıdır.)
- “Ahvâlü Etfâli’l-Müslimîn” (Müslüman çocukların ahiretteki durumu ile ilgili bir risaledir.)
- “Tefsîru Sûreti’l-Bakara”3
MÜSLÜMANLIK İÇİN AKSİYON ŞART!
İmam Birgivi’nin en önemli eserlerinden biri, Gazali’nin “İhya’u Ulumi’d-Din” adlı eserinden geniş ölçüde faydalanarak telif ettiği, tam adı “eṭ-Ṭarîḳatu’l-Muḥammediyye ve’s-Sîretu’l-Aḥmediyye” yani “Muhammedî Metot ve Ahmedî Yöntem” olan “Tarikat-ı Muhammediyye”dir. İmam Birgivi, tasavvufa intisap ettiği sırada birtakım insanların tasavvufu reddettiğini birtakım insanların da kendisini tamamıyla tasavvufa verdiğini görünce gerçek yolun Hz. Muhammed’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yolu olduğunu, O’nun (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sünnetinden başka bir kurtuluş yolunun olmayacağını ve Müslümanların itidal yolunu izlemeleri gerektiğini anlatmak amacıyla bu kitabı yazmıştır. İmam Birgivi’nin bu eseri, kökü Kur’an-ı Kerim ve sünnete ait olan kavramları Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler’den deliller göstererek ve bunları kendi ilmi birikimine göre aydınlatmaya çalışarak ortaya çıkarttığı bir “Ahlâk” kitabıdır. Yani bu kitap için “Kur’an ve sünnet ışığında, ‘Takva’ ilkelerini belirleyen bir kitaptır.” diyebiliriz.
İlk defa 1260/1844 yılında İstanbul’da neşredilmiş, akabinde on beşten fazla baskısı gerçekleştirilen eserde İmam Birgivi, ele aldığı konulardan önce Kur’an’dan ayetler zikretmiş, ardından konu ile ilgili hadislere yer vererek toplamda yedi yüz elli civarında hadis nakletmiştir. İmam Birgivi, “et-Tarikatu’l-Muhammediyye” adlı eserinde bize bir Müslümanın sahip olması gereken profili çizmektedir. Yazdıklarıyla hareketsiz Müslümanları hareketlendirmek istemiştir. Peygamber Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sünnetine uygun olarak yaşayan, sadece bildikleriyle yetinmeyip birşeyler yapmak için çabalayan, “Farz namazı kılarsam yeter!” diye düşünmeyen, Allah rızası için daha fazlasını yapmak, daha fazla çalışmak ve bu uğurda cihad etmek isteyen hareketli Müslümanlar oluşturmak ister. İmam Birgivi cahil ya da tembel Müslüman istememekte ve bunu da eserinde bize açıklamaktadır.
HASTALIKLARIMIZA(!) REÇETE
“et-Tarikatu’l-Muhammediyye”, üç bölümden oluşan bir eserdir. Birinci bölümde İmam Birgivi, Müslümanın Kur’an ve sünnete sımsıkı sarılması, bidatlerden uzak durarak amelde orta bir yol izlemesi gerektiğinden bahseder. İkinci bölümde Müslümanın sağlam ve sahih bir akideye sahip olup bunun Ehl-i Sünnet mezhebi olduğunu, bu sağlam akideyi sağlayacak ilimlerden ve Müslümanın takva hedefiyle yol almasından bahseder. Üçüncü bölümde ise takvayı nelerin sağladığından bahseder(temizlik anlayışı, yeme-içme ve günlük hayattaki diğer uygulamalar). Kitabın büyük bir bölümünde takvanın cereyan ettiği yerlerden bahseder ki bunlar daha çok kalp ve dildir. İmam Birgivi, kalp ve dilde meydana gelen âfetleri yani hastalıkları sıralar, bunları açıklar ve bu hastalıkların çözüm yollarını, tedavi yöntemlerini bize söyler. Bir anlamda bize karşılaşacağımız hastalıkların reçetelerini verir.
Yazıldığı devirden günümüze kadar okunmuş ve özellikle din adamlarının temel müracaat kitaplarından biri olan “et-Tarikatu’l-Muhammediyye”, Osmanlı toplumunda en çok okunan kitaplar arasındaydı. Üzerine pek çok şerh, haşiye, ihtisar ve hadislerini tahrîc çalışması yapılmış olan eser, daha çok Osmanlı medreselerinde, tekke, zaviye, hangâh ve dergâhlarda okutulmuştur. Halkı sadece duygusal yönden beslemekle kalmayıp halkın öğretimini ve eğitimini de üstlenmesi sebebiyle önemli bir eserdir.
Üzerine yazılar yazılan, sempozyumlar düzenlenen İmam Birgivi’nin bu eseri günümüzde de Osmanlı zamanındaki gibi ders ve ilim meclislerinde feyz ve bereketiyle okutulmaktadır. Aynı zamanda Yrd. Doç. Dr. Nedim Yılmaz’ın yapmış olduğu tercümeyle de eser, daha iyi anlaşılmaktadır. Bir Osmanlı hayranı ve âlimi olan Mehmet Emin Saraç Hocamızın da yıllardır okuttuğu kitaplar arasında “et-Tarikatu’l-Muhammediyye”de yerini almıştır.
İmam Birgivi,“et-Tarikatu’l-Muhammediyye”eserinin mukaddimesinde, “Hak yoluna girip çalışmalar yapmak isteyen herkes, bu kitaptan yararlansın istiyorum.” der. Rabbim bize de Allah yolunda yaptığımız çalışmalarda onun bu eserinden faydalanarak sünnete uygun biçimde hayırlı ameller yapmayı muvaffak eylesin.
1 Emrullah Yüksel, Diyanet İslâm Ansiklopedisi, “Birgivi”, c. 6, s. 191, İstanbul, 1992
2 Emrullah Yüksel, Diyanet İslâm Ansiklopedisi, “Birgivi”, c. 6, s. 192, İstanbul, 1992
3 Emrullah Yüksel, Diyanet İslâm Ansiklopedisi, “Birgivi”, c. 6, s. 193-194, İstanbul, 1992
