Cumartesi, Aralık 21, 2024

Allah’ın Sadakası: Ruhsat

Vildan Alp

Paylaş

İslâm dini kolaylık dinidir. Dinimizde hükümler koyulurken ve ibadetler emredilirken kolaylık ilkesi gözetilmiştir. İslâm’ın kolaylaştırıcı yönüne Allah Teâlâ tarafından, “Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez.”1 , “Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle sorumlu tutar.”2 , “Dinde sizin için bir zorluk kılmadı.”3 ayetleriyle işaret edilmiştir. Kolaylaştırıcı bir yol çizen bu ayetler ile hayatın doğal akışı içinde zaman zaman karşılaşılan olumsuzluklar, zorluklar, hastalıklar gibi durumlarda ibadetler hususunda sunulan çözümler de İslâm’ın kolaylık dini olduğunun delilleridir.

Hadislerden öğrendiğimize göre ise Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) birçok konuda kolaylığı tercih etmiştir: “Din kolaylıktır. Dini aşmak isteyen kimse ona yenik düşer. O hâlde orta yolu tutunuz. En iyiyi yapmaya çalışınız.”4 , “Nasıl namaz kılacağını soran hasta bir sahabeye Peygamberimiz, ‘Namazını ayakta kıl. Eğer gücün yetmezse oturarak kıl, buna da gücün yetmezse yan üzere kıl.’ şeklinde cevap vermiştir.”5 Zikrettiğimiz Hadis-i Şeriflerden Efendimizin Kur’an-ı Kerim’de olduğu gibi kolaylığı tavsiye ettiğini öğreniyoruz. Sahabe-i Kiram da “Sevgili Peygamberimiz biri kolay, diğeri daha zor iki seçenekle karşılaştığında, mutlaka kolay olanı seçerdi.”6 buyurarak Resullullah’ın uygulamasından haber vermişlerdir.

Kolaylaştırıcılık, ibadetleri basite indirgemek değil, Kuran ve Sünnet ile sabit kılınan ibadetlerin maslahatına uygun şekilde eda edilmesine imkân vermektir. Ramazan ayında yolculuğa çıkan kimsenin orucunu kazaya bırakmasının mübah oluşu, abdestte mest üzerine mesh süresinin üç güne çıkarılması dinimizde sağlanan kolaylıklara örnek verilebilir.

RUHSAT VERİLEN YOLCULUK

Dinimizdeki kolaylıklardan bir diğeri ise yolcu olan Müslümana sağlanan namaz ruhsatıdır. Ruhsat, haram olma niteliği mevcut olmakla birlikte bir özürden dolayı mübah olan hükümlerdir. Yolculuk ise fıkıhta, “İnsanların ikâmet ettikleri yerden her ne amaçla olursa olsun ayrılıp belli bir uzaklıktaki yere gitmek üzere yola çıkmaları.” şeklinde tanımlanır. Yolculuk, dinimizde hastalık ve yanılma durumları gibi mazeret olarak kabul edilmektedir. Çünkü yolculukta genellikle birtakım sıkıntılar olabilir. Bu yüzden yolculuk kolaylaştırmaya gitme sebeplerindendir. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: “Yolculuk ateşten bir parçadır. Bu, sizin yemenizin, içmenizin ve uykunuzun tadını kaçırır, intizamınızı bozar. Kişi işini bitirip maksadına ulaştığı zaman, ailesine dönmekte acele etsin.”7

Mümin kimse Allah’ın bir sadakası olarak yolculukta namazını ikâmet hâlinden farklı şekilde kılmaktadır. Çünkü yolculuk ikâmetten farklıdır. Yolculuk, insanoğlu için vazgeçilmez bir ihtiyaç olduğundan ötürü, kişi kendisini ilgilendiren hükümleri bilmek zorundadır. Namaz da hükmünü bilmesi gereken ibadet[1]lerden birisidir.

Ruhsat verilen yolculuğun tespiti için üç görüş vardır. İlkine göre her yolculukta kolaylıktan yararlanılır, bir sınır yoktur. İkinci görüş zamanı ölçüt olarak kabul etmiştir; belirlenen süreden uzun olan yolculuklarda kolaylıklardan yararlanılır. Üçüncü görüş sahipleri ise mesafeyi ölçüt olarak kabul ederler; belirlenen uzaklığın ötesine yapılan yolculuklarda kolaylıklardan yararlanılır. Hanefiler ölçütü zaman olarak kabul eden görüşe mensupturlar. Belirlenen zaman ise üç günlük mesafedir.

Günümüzde yolculuk süreleri özellikle uçak gibi ulaşım araçları ile kısaldığından âlimlerimiz ruhsat için ölçütü ihtiyaten mesafe yani 90 km olarak kabul etmeyi tavsiye ederler. Aksi hâlde yolculuk kavramı ortadan kalkacak, dinimizde yolcuya tanınan ruhsatlar iptal edilme noktasına gelecektir.

KASR-I SALÂT

Peygamberimizden öğrendiğimize göre öğle, ikindi ve yatsı namazlarının farzları dört rekât olarak eda edilmektedir. Yolculuk esnasında bu namazlar iki rekât kılınabilmektedir. Bu kısaltmaya “Kasr-ı Salât” denilmektedir.

Nisa Suresi’nin 4. ayeti kısaltmanın ruhsatının delilidir: “Yeryüzünde yolculuğa çıktığınız vakit, kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.”

Bu ayette kısaltmanın korkuya bağlanması o günkü olayı tespit etmek içindir. Çünkü Efendimizin çoğu yolculukları korkudan uzak değildi. Ashab-ı Kiram’dan Ya’la b. Ümeyye, Ömer’e (Radıyallahu Anhüm) şöyle demiştir: “Biz neden namazları kısaltarak kılıyoruz? Hâlbuki güven içindeyiz. Ömer de (Radıyallahu Anh) buna şöyle cevap vermiştir: Ben de aynı durumu Resulullah’a sormuştum; şöyle buyurmuştu: “Bu, Allah’ın size verdiği bir bağıştır, Allah’ın sadakasını kabul edin.”

Dinimizde birçok konuda yolcuya kolaylıklar getirilmiştir. Fani olan dünya hayatı da bir yolculuktur. Yolcu olan bir mümine nasıl ki kolaylık sağlandıysa fani olan bu dünyada yolcu olan insana da yine kolaylıklar sağlanmıştır. İmtihan için gönderildiğimiz bu dünyaya bizlere rehberlik etmesi için peygamberlerin gönderilmesi bunun en bariz örneğidir. İbadetleri yerine getirmek için yalnızca aklımızla baş başa bırakılsaydık işin içinden çıkamaz, doğruyu bilemezdik. Bu yüzden bizlere ışık tutmaları ve rehberlik yapmaları için Allah Teâlâ peygamberlerini göndermiştir. Bu müminlerin Allah’a ibadet etmeleri için sağladığı bir kolaylıktır.

Bizleri yoktan yaratan Allah Teâlâ kullarının güç ve kuvvetinin ne kadar olduğunu ne kadar yük kaldırabileceğimizi en iyi bilendir. Bu yüzden dinimizde insanın tabiatına aykırı, onun fıtratını zorlayan güçlük yoktur. İbadet ve yükümlülüklerde azimet ve ruhsatlar vardır. Ayrıca günahlarımız için her zaman tövbe ve kefaret yolları açık tutulmuş, af için fırsatlar tanınmıştır. Dinî yükümlülükler, farzlar ve emredilen tüm vazifeler bizlere yük değildir. Aksine bunlar dünya hayatının düzenlemeleri ve irşatlarıdır.

Allah Teâlâ’nın dünyada kullarına sağladığı kolaylıklardan biri de herkesi eşit sorumlulukta bırakmamış olmasıdır. Verdiği nimetlere bağlı olarak müminleri sorumlu tutmuştur. Mesela, bazı müminlere zenginlik vermiş ve onlara hac yapmasını emretmişken bazılarına da fakirlik vermiş ve hac yapmasını emretmemiştir. Kimine güç, kuvvet ve sıhhat verip oruç tutmasını emretmiş; sağlığı müsait olmayanların da daha sonra tutmalarına izin vermiştir. Kimine nisap miktarı mal ihsan edip zekât vermelerini ve fakir olan akrabalarının nafakalarına yardım etmelerini emretmiş kimine de fakirlik verip zekât almaya müstahak kılmıştır. İnsan, gücü nispetinde ibadet etmeli, ruhsatlardan da yeri gelince istifade etmeli, zorluk çıkarmamalı, hiç kimseyi dinden soğutmamalıdır.

1 Bakara Suresi, 185

2 Bakara Suresi, 286

3 Hac Suresi, 78

4 Buhari, “İman”, 29; Nesâî, “İman”, 28

5 Buhari, “Taksîiru’s Salat”, 19

6 Buhari, “Menakıb”, 23, “Edeb”, 80; Müslim, “Fezail”, 77–78

7 Buhari, “Umre”, 1

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir