Yaşamak için yiyeceklere, yiyeceklere ulaşabilmemiz için de alışverişe ihtiyacımız olduğu aşikâr. Alışveriş alışkanlıkları ve tercihleri her birey için farklılık gösterse de hem dinî hassasiyetlerimiz hem de sağlığımız için endişelendiğimiz birçok nokta var.
AMBALAJ ÜZERİNDEKİ DETAYLAR
Mademki paketli gıdalardan kaçamıyoruz onları daha yakından tanıyalım. Ambalajları bize neler anlatıyor?
Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği’ne göre ürünün paketinde; ürün adı, gıdanın %50’sinden fazlasını oluşturan ana bileşenler, besin ögeleri, aroma vericiler, gıda katkı maddeleri, gıda enzimleri, gıda hakkında bilgilendirme mevzuatı, gıda onay numarası, alerjen uyarıları, menşei ülke, net miktarı, son tüketim tarihi ve gıdaya verilmiş olan sertifikalar gibi daha birçok bilginin var olması gerekmektedir.1
Bu bilgilere uzunca bir liste daha ekleniyor ve ürünle ilgili istediğimiz bilgiye ulaşmak karmaşık bir hâl alıyor. Ayrıca bu bilgilere ve işletmeye olan güven problemi de işi daha da zorlaştırıyor. Önceliğimizin büyük ve güvenilir markalar olmasına dikkat etmeliyiz ama bu da yeterli değildir. Paket gıdalarla iç içe yaşadığımız bu dönemde Rabbimizin, “Ey İnsanlar! Yeryüzünde bulunan maddelerin helal ve temiz olanlarından yiyin; şeytanın peşinden gitmeyin, çünkü o apaçık düşmanınızdır.”2 uyarısına göre araştırarak alışverişlerimizi şekillendirmek bizim elimizdedir.
KORKULU RÜYA: EKOD
“Ekod”, gıda katkı maddelerini tanımlamak ve herhangi bir karışıklığa yol açmamak için kullanılan Avrupa Birliği’nin simgesi olarak “E” harfi ve üç rakamlı sayıdan ibaret kodlardır. Avrupa Birliği tarafından her katkı maddesi için belirlenir. Doğal veya sentetik olsun gıda maddelerinde kullanılan ve katkı maddesi olarak tanımlanan tüm kimyasallar bu kodlama sisteminin içindedir. Ekod’lu ürünler zararlıdır algısı yanlıştır. Ambalaj üzerinde gıdanın üretiminde kullanılan katkı maddesi Ekod’u ile veya direkt katkı maddesinin ismi olarak yazılabilmektedir. Örneğin, en çok bilinen gıda katkı maddelerinde “Karmin E120”, “Jelatin E441” olarak kodlandırılmıştır. Bu katkı maddelerinin sağlık açısından oluşturabileceği riskleri, üretimi ve kaynağı açısından helal veya şüpheli olma boyutunu bizler hassasiyetlerimize göre araştırmalıyız.
BU KARMAŞAYI ANCAK ETİKETİ DOĞRU OKUMAK ÇÖZER!
Ambalaj üzerinde onlarca bilgi varken ürünü tanımak bir hayli zor olsa da bunu alışkanlık hâline getirmemiz gerekmektedir. Her ürünün; içeriğine, besin değerine, içerdiği katkı maddelerine ve hassasiyetimize göre sertifikalarına da bakmamız icap eder. Doğru okuma yöntemiyle zekice davranarak sağlığımız ve geleceğimiz için en uygun olanını seçmeye gayret etmeliyiz. Tüm bu gayretler neticesinde belki de market alışverişlerimizin süresi uzayacak ama biz yediklerimizi tanıyarak ve onların içeriğine dikkat ederek satın almış olacağız.
Alacağımız ürünün içindekiler kısmını incelediğimizde, listesinin en başında yer alan madde ürünün içerisinde en fazla bulunan maddeyi göstermektedir. Ürün içerisinde bulunan madde sıralaması en çok bulunandan en az bulunana olacak şekilde ilerlemektedir. İçindekiler kısmındaki maddelerin sayısı ne kadar artarsa tüketmek istenilen ana üründen o kadar uzaklaşıyoruz demektir. Ürünleri satın alırken uzunca içerik bilgisine sahip olanlardan ziyade daha az içeriğe sahip olanları tercih etmek sağlığımız açısından daha iyidir. Vücudumuza alınan her katkı maddesi etkisini anında göstermese de yıllar sonra karşımıza bir hastalık olarak çıkabilir.
Paketleri incelediğimizde “Enerji ve besin ögesi” tablosunu görmekteyiz. Bu tablolarda tüketilecek gıdanın karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, mineral ve lif gibi değerleri yer almaktadır. Tablonun altında genellikle “Porsiyon/100” şeklinde bir ibare bulunmaktadır. Bizim tükettiğimiz gıda 200 gramlık bir porsiyon ise buradaki değerlerin iki katı olacağını unutmamalıyız. Günümüzde en büyük problemlerden biri de şeker konusudur. Yediklerimizde ne kadar şeker olduğunu anlayabilmek ve nelerde şeker olduğunu tahmin edebilmek için ilk olarak şekeri tanımak gerekir. Şekerin birçok formu ve bu formların farklı isimleri vardır. Bu nedenle paket üzerinden net şeker miktarına ulaşmak zorlaşır. Farklı şeker formlarının bir araya gelerek oluşturdukları yapılara karbonhidrat denilmektir. Şeker kelimesi her ne kadar tatlı olan besinleri zihnimizde canlandırsa da aslında bir karbonhidrat olduğunu unutmamak gerekir. Sütün yapısında laktoz şekeri, meyvelerin yapısında ise fruktoz şekeri doğal olarak bulunmaktadır. Bizim için sorun oluşturan ve daha çok dikkat etmemiz gereken şeker, besinlerin yapısında doğal olarak bulunanlar değildir. Eklenti şeker olarak adlandırılan yiyeceklere ve içeceklere hazırlanma aşamasında veya tüketirken eklenen şekere dikkat etmek gerekmektedir. Paketli gıdaları incelediğimiz zaman neredeyse hepsi eklenti şeker içermektedir. Günlük alınması gereken enerjinin %5’ini saf şeker kapsamalıdır ve bir bireyin günlük şeker tüketimi 20 gramı geçmemelidir. Fakat tüketilen bir paket bisküvi bazen günlük alınması gereken şeker oranına denk gelebilmektedir. Şekerli gıdaların fazla tüketimi sonucunda ise obezite, diyabet, diş kaybı, karaciğer yağlanması gibi birçok hastalık ile karşı karşıya kalmaktayız.
ETİKET OYUNLARI
Bazen almak istediğimiz ürün ile almış olduğumuz ve tükettiğimiz ürün aynı olmayabilir. İşin enteresan tarafı ise biz bunu fark etmeyebiliriz. Ürün tanımına bakalım, gerçekten aradığımız ürün mü? Mesela, dondurma almak istiyoruz, ancak ürün tanımında “Sütlü buz” yazıyor. “Sütlü buz” gerçek dondurma değildir. Fark ettik mi? Nar ekşisi almak istiyoruz. Nar ekşisi sadece nar ekşisidir ancak nar ekşisi sosu işleri karıştırır.
Türk Gıda Kodeksi’ne göre meyve suyu ve benzeri içecekler, içerdikleri meyve oranına göre üç gruba ayrılmaktadırlar: Meyve suyu, meyve nektarı ve meyveli içecek. Meyve suyu, bir meyvenin preslenmesi sonucu oluşan sıvıdır. Bazı meyvelerin bu şekilde suları çıkarıldığında suyu veya püresinin tadı ekşi ve kıvamı koyu olabilmektedir. Bu nedenle içim kıvamını sağlamak ve tadı dengelemek için su ile seyreltilip şeker ve asit ilavesi yapılmaktadır. Bu durumda içeceğin meyve oranı düşüş gösterir ve bu ürünler meyve nektarı olarak adlandırılır. Meyveli içecekler ise minimum %3 meyve oranı bulundurması zorunlu olan içerisinde su, şeker, asit ilavesi, koruyucu, renklendirici ve aroma ilavesi bulundurabilmektedir. Meyve suyunun meyve oranı %100 iken meyve nektarının %25-50, meyveli içeceğin ise %3-10 aralığındadır.3 Bu bilgiler ışığında hepsine meyve suyu demek veya meyve suyu olarak almak gerçek meyve suyuna haksızlık olur. Buradan yola çıkarak alışveriş yaparken ilk tercihimizin meyve suyu, ikinci tercihimizin ise meyve nektarından yana olması gerektiğini anlayabiliriz.
Vücudumuz gün içerisinde birçok besin öğesine ihtiyaç duyar. Ancak günlük aldığımız enerji harcadığımızdan daha fazla olursa vücut ağırlığında artış ve bununla beraber çeşitli sağlık problemleri ortaya çıkmaya başlamaktadır. Dolayısıyla içeriğine güvendiğimiz bir ürünün enerji değerine de bakmamız gerekmektedir. Temel olarak eklenti şekeri, tuz oranı, doymuş yağ oranı düşük olan lif, protein, vitamin ve mineral değerleri yüksek olan besinleri tercih etmeye çalışmamız gerekmektedir.
Hızlı yaşam ve hızlı tüketim çarkında belki de her gün aldığımız ürünlere daha dikkatli bakabilmek adına belirli noktaları ele aldık. Paket üzerindeki bir isim değişikliği tüketmek istediğimiz gıdadan bizi tamamen uzaklaştırmakta hem de besin ögelerini yetersiz veya fazla almamıza neden olabilmektedir. Her iki açıdan da bakıldığında bizim için iyi olmayan bu durumun önüne ancak bilinçlenerek geçebiliriz. Paketli ürünlerden korkmak yerine onları tanıma zamanıdır. “Ey İnsanlar! Yeryüzünde bulunan maddelerin helal ve temiz olanlarından yiyin; şeytanın peşinden gitmeyin, çünkü o apaçık düşmanınızdır.”4 uyarısını dikkate alarak sağlıklı, dengeli ve helal beslenebilme duasıyla.
1 http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/01/20170126M1-6.htm
2 Bakara Suresi, 186
3 https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2007/06/20070615-5.htm
4 Bakara Suresi, 186