Modern tıbbın temel taşlarını koyan, tıp, fizik ve felsefe gibi alanlarda birçok kitap yazan İbni Sina, Orta Çağ modern biliminin kurucusu ve hekimlerin önderi olarak kabul ediliyor.
İbni Sina, günümüz Özbekistan’da Buhara’ya yakın bir köyde dünyaya geldi. Babasının bilim insanın olması nedeniyle on yaşına geldiğinde o devrin klasik eğitimini bitirip geometri, fıkıh, Grek felsefesi ve mantık öğrenir. Hocalarını geride bıraktığından kendi başına teoloji, fizik, matematik ve özellikle tıp çalışır. On altı yaşında ünlü olan İbni Sina, idaresi altında hekimler çalıştırmaya başlar. Bir buçuk sene süresince kendini tamamen felsefeye adar ve bu süre içerisinde kendi ifadesiyle kırk kez okuyup anlayamadığı Aristo “Metafiziğini” tesadüfen eline geçirdiği Farabi’nin yorumu sayesinde anlar.
On sekiz yaşındaki İbni Sina bilinen bütün ilimlere vâkıftır. Bu sırada Buhara sultanının yanına çağrılarak onun çare bulunamayan hastalığını tedavi eder. Bu başarısı hayatının dönüm noktası olur çünkü emrine amade edilen sultanın değerli kütüphanesi, kendisine bilgilerini genişletme fırsatı verecektir. Yirmi iki yaşında İbni Sina, sultanların politik kararlarını vermeden önce danıştıkları bir kişi olmuştur. Kendi gibi bilim insanı olan Şirazi ile yakın dostluk kurar. İbni Sina burada pek çok risale ve eser verir. Hemedan emirinin veziri olan İbni Sina, hekim, bakan ve filozof olarak dolu ve hareketli bir hayat sürdürmeye başlar. Devlet işleriyle meşgul olduğundan geceleri yazılarını tamamlar. Sık sık seyahat ettiği için yolda geçen vaktini değerlendirmek adına da at üzerindeyken eserlerini yazmaya devam eder.
İBN-İ SİNA’NIN AHLÂK VE ALIŞKANLIK ANLAYIŞI
Felsefe her şeyin “köklerini ve nedenlerini” kavrama ve elde ettiği her şeyi sorgulama yolunda bir arayış içinde olma çabalarının tümüdür. Bir filozof, ne yaptığı, ne yapıldığı, neden olduğu, nasıl olduğu ya da ne olduğu üzerinde düşünen, genel olarak var oluşu, süreçleri ve işleyişi açıklamak için düşünen, bu düşünceler doğrultusunda sonuçlara varan ve bu sonuçları açıklayabilmek için yeni tanımlar yapan ve yeni bilgiler üreten kişidir. İbn-i Sina toplumun huzurlu ve refah içinde olması için ahlâklı bireylerden oluşması gerektiğini savunur. Bireylerin toplum içinde düzenli yaşaması için bir dizi kurallara ihtiyaç vardır. Bu kurallar din kuralları, hukuk kuralları, örf ve adet kuralları ile ahlâk kurallarıdır.
İbn-i Sina’ya göre ahlâklı insan, öncelikle içinde doğup büyüdüğü toplumun kurallarını taklit eder ve daha sonra bir yaşam tercihi olarak bu kuralları içselleştirir. İbn-i Sinâ güzel ahlâkı dinin bir gereği olarak kabul etmiştir ve kötü ahlâklı bir insanın iyi bir dindar olamayacağını savunmuştur.
Toplumsal ahlak kuralların devamlılığı ise rutin yani alışkanlık terimiyle açıklanmaktadır. Burada İbni Sina’nın sorduğu asıl soru ise alışkanlığın mahiyeti, işlevi ve kaynağı noktasındadır. Yani biz bir alışkanlığı kazanırken bu ruhtan mı gelir yoksa bedenden mi gelir? Araştırmalar sonucunda İbni Sina’ya göre, insanın var olması, değişken ve şekil alabilen bir varlık olmasının yanında nefsinin ve ahlakının merkezi bir konumda olmasından dolayı cevap aslında hem ruh hem de bedendir.
Alışkanlık, beşeri düzlemde irade, bilinç ve harekete ihtiyaç duymaktadır. Bir alışkanlığın ortaya çıkabilmesi için insanın bütünsel yapısına gerek olduğunu savunan İbni Sina, kazanılan alışkanlığın insanın mükemmel yaşam standardını oluşturacağını ve daha nitelikli kazanımlar elde edeceğini savunmaktadır. Rutinin getirdiği rahmet ortamı beşerin insan olma macerasında ona yeni bir rol kazandıracaktır. Alışkanlık terimi günümüzde olumsuz ve mekanik bir mana taşımasına rağmen Müslümanca bakışta irade ve bilinçle beraber aslında çok daha katmanlı ve manalı bir hal kazanmıştır.
Hayatın genişliğinin uzunluğundan daha önemli olduğunu savunan İbni Sina, erken kalkarak, bir işi bitirdikten sonra başka bir işle dinlenerek vaktin kıymetini bilmeyi örneklemektedir. Yolculuklarını ve vaktini güzel değerlendiren İbni Sina, gittiği yerlerde hekimlik yapmaya devam ederken metafizik, ruhbilim, akıl konularında çalışmalar yaptı ve Farabi gibi insanların özellikle ruhsal hastalıklarının müzikle tedavi edilebileceğini öne sürerek yöntemlerini geliştirdi. Yaşamı boyunca başından pek çok olay geçti, vezir de oldu, hapse de düştü. Fakat bunlar onun bilgeliğinden, alanındaki kalitesinden bir şey eksiltmemiştir. Günümüzde, Kırgızistan sınırındaki dağlık bölgede bir zirve İbni Sina Tepesi adıyla anılmaktadır. Aradan geçen bin yıla rağmen adı hiç unutulmayan İbni Sina, günümüzde dahi bilime öncü olmaya devam etmektedir.