Yaşadıkları ve yaptıkları ile sıfatlara sığdırılamayacak bir hayata sahip, akıllı ve asil, Resulullah’a (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) danışman olan bir hanımdır Ümmü Seleme. Benî Mahzûm kabilesinden olan Ümmü Seleme’nin (Radıyallahu Anha) asıl adı Hind’dir.
Ebû Seleme el-Mahzûmî (Radıyallahu Anh) ile evliliğinden olan ilk çocuğunun ismi ile künyelenmiş ve bu ismi ile tanınmıştır. Ümmü Seleme eşi ile beraber nübüvvetin ilk geldiği zamandan beri iman eden kişilerdendir.
Ümmü Seleme ve eşinin (Radıyallahu Anhüma) hayatında iman etme ile beraber imtihanlar ve fedakârlıklar peş peşe gelmeye başlamıştır. Ailesinin ve diğer müşriklerin bu zulümlerine karşı nübüvvetin 5. yılında mecburen Habeşistan’a ilk hicret eden grubun içerisinde eşiyle beraberdir. Habeşistan’da gittiği andan itibaren ortamı, yaşananları iyice gözlemlemiş ve Mekke’den gelen müşrik ile Habeşistan kralı Necaşi arasındaki diyalogları bize en net şekilde aktarmıştır. Ümmü Seleme’nin (Radıyallahu Anha) bu noktada gözlem kabiliyeti, hafızası, merakı ve olayları ve ortamları dikkatle inceleyerek aktarışını görmekteyiz. Bulunduğu yerde öylesine değil, kendi özellikleriyle var olmuş ve kabiliyetine göre üzerine düşeni yapmıştır.
Belli bir süre sonra Mekke’de zulmün bittiği zannedilerek geri döndüklerinde aslında hiçbir şeyin değişmediğini hatta zulümlerin arttığını gördüler. Bu sebeple tekrar nübüvvetin 6. yılında Habeşistan’a hicret ettiler. Nübüvvetin 10-11. yılında ikinci kez Mekke’ye döndükleri zaman Yesrib’e yani Medine’ye hicret hazırlıkları başladığını görünce Ümmü Seleme ve eşi tüm hazırlıklarını tamamlayarak hicret etme niyetini aldılar. Fakat tam yola çıkacakken hem eşinin ailesi hem de kendi ailesi engel olmaya çalışmış ve imanlarından dönmeleri için gitmelerine izin vermediklerini söylemişlerdir.
Yaşanan bu karmaşa sonrası Ebu Seleme bir çocuğu ile Medine’ye yalnız hicret etmek zorunda kalmıştır. Ümmü Seleme (Radıyallahu Anha) bir yıl boyunca eşinden ve çocuklarından ayrı bir şekilde yaşamıştır. O, sık sık Mekke tarafında doğru bir tepede ağlar, dualar edermiş. Aile yakınlarından bazı kişiler bir anneye yapılan bu zulmün durdurulması için araya girmiş ve Ümmü Seleme evladına kavuşmuştur.
ÜÇÜNCÜ HİCRETİN YOLCUSU
Ümmü Seleme (Radıyallahu Anha) uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Medine’ye ulaşmış, kocası Ebu Seleme ile buluşmuş ve ailesi ile bir araya gelmiştir. İman uğruna fedakârlıklar veren bu yuvada birbirlerine karşı muhabbet de fazlasıyla vardır; Resulullah’tan (Sallahu Aleyhi ve Sellem) öğrenilenler konuşulur ve yaşanmaya çalışılır. Bir gün Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ‘‘Cennetlik kocası ölen cennetlik bir kadın, sonradan başkası ile evlenmezse, Allah muhakkak onu cennette kocasıyla bir araya getirecektir. Aynı şekilde, cennetlik bir hanımı vefat eden cennetlik bir erkek de sonradan başka bir kadınla evlenmezse, Allah muhakkak onu da hanımıyla bir araya getirecektir ’’ dediğini işittim. “Ey Ebû Seleme! Öyle ise gel seninle sözleşelim. Ne sen benden sonra evlen, ne de ben senden sonra evleneyim.” der. Fakat eşi Ebu Seleme’nin kalbinde her zaman yanan bir şehadet aşkı sebebiyle Ebu Seleme (Radıyallahu Anh) bu teklif karşısında ona: “Ben şehid olmak istiyorum. Sen benim sözümü dinle! Ben öldüğüm zaman sen evlen. Allah’ım! Ümmü Seleme’ye benden sonra daha hayırlı ve onu hor görmeyecek, incitmeyecek bir eş nasip et.” diyerek dua eder. Ümmü Seleme (Radıyallahu Anh) eşinden daha hayırlısının olacağını düşünmediği için cevap vermez ve konu kapanır.
REFLEKS DUANIN KARŞILIĞI
Bir süre sonra Ebu Seleme (Radıyallahu Anh) istediği şehadete kavuşur. Ümmü Seleme (Radıyallahu Anha) dört çocuğu ile beraber yalnız başına Medine’de kalır. Kendisine sevgisi ve muhabbeti ziyade olan eşini kaybettiği o günler, onun için yeni bir imtihandır. Ama o imtihanı kazanma parolasını bir gün Resulullah’tan (Sallahu Aleyhi ve Sellem) işittiği dua ile almıştır. Tam da imtihanının en acılı zamanında net bir şekilde o parolayı kullanarak sıklıkla şöyle dua eder:
“Allah’ım, biz senden geldik ve sana döneceğiz. Allah’ım, başıma gelen belayı benim için sevaba dönüştür ve bana bundan daha hayırlısını nasip et.”
Bu duasının karşılığı olarak Allah Teâla yeryüzünde insanlığın en hayırlısı olan kişiyle onu rızıklandırmış ve ümmete anne olma kapısını açmıştır. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisiyle evlenmek istediğini ilettiğinde Ümmü Seleme (Radıyallahu Anha) çok mutlu olmasına rağmen aklına takılan, onu tedirgin eden hususları gelen aracı kişi ile paylaşır: “Benim üç özelliğim var; çok kıskanç bir kadınım. Hoşuna gitmeyecek bir şey yaparım da, bu yüzden Allah’ın beni cezalandırmasından korkarım. Ayrıca ben yaşı hayli ileri bir kadınım. Bir de çocuklarım var onların Resulullah’ı rahatsız etmesinden korkuyorum.” Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ise şöyle cevap verir: “İleri sürdüğün kıskançlığı senden gidermesi için Allah’a dua edeceğim. Yaş meselesine gelince; benim de yaşım ilerledi. Senin çocukların ise benim de çocuklarım demektir.”
Ümmü Seleme (Radıyallahu Anha) Annemizin yaşadığı bu olayda, mutluluğunun ve sevgisinin aklının önüne geçmediğini ve böyle bir nimet karşısında dahi kendi standartlarının ve ortamının farkında olarak bunu Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile paylaştığını, ancak anlaştıktan sonra nikahlandığını görüyoruz.
RESULULLAH’IN ÖGRENCİSİ
Ümmü Seleme (Radıyallahu Anha) ümmetin Annesi olduğu ilk anından itibaren son nefesine kadar bu vasfının idrakinde yaşamıştır. Soru sormayı seven, meraklı ve dikkatli bir hanımdır. Gözlem yeteneği yüksek olduğundan toplumdaki ihtiyaçların farkında olarak Resulullah’a (Sallahu Aleyhi ve Sellem) sorular sorup gerekli noktaların aydınlatılmasına vesile olmuş bir annemizdir. Sorduğu sorulara cevaben ayetler inmiştir. Bunlardan bir tanesinde ‘‘Ya Resulullah (Sallahu Aleyhi ve Sellem) hicret ile ilgili ayetlerde biz kadınlardan bahsedildiğini görmüyoruz, nedendir?’’ diye sorduğunda Ali İmran Suresi 195. ayeti kerime nazil olmuştur. ‘‘Rableri onların dualarına şöyle karşılık verir: “Şüphesiz ben, erkek olsun kadın olsun -ki birbirinizden meydana gelmişsinizdir- sizden bir şey yapanın emeğini asla boşa çıkarmam. Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda eziyete uğratılanların, savaşanların ve öldürülenlerin, işte onların günahlarını elbette sileceğim. Andolsun ki, Allah katından bir mükâfat olarak onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Şüphe yok ki nimetin güzeli Allah’ın katındadır!” ayeti ile sorusu cevaplanmıştır.
Okuma bilen ve hafız olan annelerimizdendir. Kur’an-i Kerim’i anlama noktasında, fıkıh ve hadis alanında gerektiğinde fetva verebilecek seviye bir ilme sahiptir. Aişe Annemizden sonra en fazla hadis rivayet eden annelerimiz arasındadır. 378 hadis rivayetiyle Ashâbü’l-miîn (200 ile 1000 arasında hadis rivayet eden on sahabi) olarak anılmaktadır. İlk evliliğinden olan evlatlarını da âlim olarak yetiştirmiştir. Kızı Zeyneb b. Ebi Seleme (Radıyallahu Anha) Medine’nin yedi fakihe hanımından birisi olarak anılmaktadır.
Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sıklıkla ettiği bir dua olduğunu fark edince ezberlemek için sormuş ve “Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım! Benim kalbimi Sen’in dinin üzere sabit kıl! duasını da bizlere ulaştırmıştır.
RESULULLAH’IN (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) DANIŞMANI
Muhakemesinin genişliği, basireti ve feraseti ile tanınmış bir annemizdir. Doğru zamanda doğru işi yaparak “kurtarıcı” gibi bulunduğu alanlar vardır. Bunlardan en bilineni Hudeybiye Antlaşması’nda Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona dertleşmek için geldiğinde verdiği cevapta görmekteyiz: Allah Resulü ve ashabı Mekke’ye doğru hareket etmiş ve umre yapmak istemişlerdi. Fakat müşrikler buna engel oldular. Müşriklerle Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) arasında anlaşma sağlandı ve Medine’ye dönme kararı alındı. Allah Resulü, ashabına kurbanlarını kesip tıraş olmalarını ve ihramdan çıkmalarını emretti, bunu üç kere tekrar etmesine rağmen hiçbir hareketlilik görmeyince üzülüp annemizin çadırına geldi ve durumu anlattı. Ümmü Seleme (Radıyallahu Anha).“Ya Resulallah! Ashab-ı Kiram’ın arzusu, Kâbe’yi tavaf edip gitmekti. Bir de anlaşma müşriklerin lehine olunca ümitleri boşuna çıktı. Yine de içlerinde belki yaparız ümidi olduğu için beklemekteler. Siz çıkıp konuşmadan kurbanınızı kesip, başınızı tıraş ediniz. Sizi böyle görünce hepsi de size zaten tabi olacaklardır.” dedi ve tam da dediği gibi oldu. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunları yapınca ashab kurbanlarını kesmek ve tıraş olmak için birbirleri ile yarıştılar.
İlme olan merakı ve Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanında yetişmesi ile ilimlerde derinlik kazanmış, Cebrail (Aleyhisselamı) görme şerefine nail olmuş annelerimizden olmuştur. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) birçok konuda onunla istişare eder, bazen de onun görüşlerine göre hareket ederdi.
Allah’ın ayetle ona verdiği annelik görevini son nefesine kadar istikametini bozmadan yerine getirmeye gayret etmiştir. Dört halife dönemi ile sonrasında kendisine danışılan kadın müctehidlerinden bir isim olmuştur. Zira kendisi Resul-i Ekrem’in en son vefat eden eşi, en uzun yaşayan Annemiz’dir. 62 (681) yılında Medine’de vefat etmiş ve Baki Kabristanı’na defnedilmiştir. İlmi alanda sorduğu sorularla ulaştırdığı rivayetlerle iyi bir öğrenci, evinde itimat edilen bir eş ve ümmete örnek bir Anne olarak iman yolunda imtihanlar ile beraber ne şekilde yürünebileceğinin örnekliğini bizlere bırakmıştır.
Allah O’ndan razı olsun.