Hakkımızda hiç bilgi sahibi olmayan biriyle karşılaştığımızda kendimize dair kurduğumuz cümleler nelerdir? Kendimizi ona nasıl tanıtırız? Gözlemlediğim kadarıyla çağımızda bu sorunun cevabı, önce adımız sonra mesleğimiz ya da okuduğumuz bölümü söylemek şeklinde… Peki, bizler muhatabımıza sunduğumuz birkaç cevaptan mı ibaretiz? Elbette hayır. Aynı durum tarihteki şahsiyetler için de geçerlidir. İsmini belli olaylara, belli tarihlere, kimi zaman kısacık tanımlara sıkıştırdığımız -oysa hakkıyla tanımak için daha fazla bilmeye ve bildiğimizi kritik etmeye mecbur olduğumuz- onlarca isim öğreniyoruz. Başka bir tabirle, onlarla tanışıyoruz. Bu minvalde tanışacağımız bir isim de Safiyye binti Abdulmuttalib’tir.
SAFİYYE BİNTİ ABDULMUTTALİP
Safiyye binti Abdulmuttalib , Hz. Peygamberin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) halasıdır. İşte bu cümle kendisine dair kurduğumuz ilk cümle. Bu cümle her ne kadar mesleklerden ve isimlerden bahsederek kurulan cümleler gibi maddi niteliklere sahip olmasa da bir insanı tanımlayacak en şerefli niteliğe sahip. Peygamber halası olmak… Yine, Safiyye binti Abdulmuttalib, Zübeyr b. Avvam’ın annesidir. Bilindiği üzere Zübeyr b. Avvam (Radıyallahu Anh) cennetle müjdelenen on sahabiden, Aşere-i Mübeşşere’den biridir. Annesi gibi o da ilk Müslümanlardandır. Henüz on altı yaşında iken Müslüman olmuş, vahiy kâtipliği yapmış ve Peygamberin yanında tüm gazvelere katılmıştır. Zübeyr’in (Radıyallahu Anh) babası, Avvam b. Huveylid ise Hz. Hatice’nin erkek kardeşidir. Safiyye, ilk eşi Haris’in vefatından sonra Avvam ile evlenmiş, o da vefat edince oğlunu kendi kabilesi olan Haşimoğulları içerisinde büyütmüştür.1
Miladi 567 yılında doğduğu tahmin edilen Safiyye (Radıyallahu Anha) Peygamberimizden (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yaklaşık dört yaş büyüktür. Hamza (Radıyallahu Anh) aynı annenin çocukları olan Safiyye için “Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) halaları içerisinde İslâm’ı en çok sahiplenendir.” dersek abartmış olmayız. Kimi insan hayatında dönüm noktası diyebileceği bir yola girer ama bu durumu çevresi ne pek hissettirmez, kendi içinde yaşar. Kimi insan da girdiği yolda kendisini belli eder, öne atılır, bedeller öder. İşte bu sahiplenme duygusu ile alakalıdır. O, İslâm’ı ve Peygamber’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sahiplenmiştir. Peygamberin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) altı halası vardır. Bunlardan Ervâ ile Atike’nin de Müslüman olduğuna dair kayıtlar bulunsa da haklarında Safiyye kadar güçlü veriler yoktur.
CESARET EHLİ BİR HANIM
Efendimiz, peygamberlik ile müjdelendiğinde İslâm dinini tebliğe önce yakınlarından başlamıştı. Şuara Suresinde yer alan “Yakın akrabalarını uyar.”2 emri nazil olunca Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) uzak ve yakın akrabalarına haber gönderdi. Yaklaşık kırk beş kişilik bir gruba İslâm’ı tebliğ edeceği sırada Ebu Leheb’in karşı çıkması ve ağır sözler söylemesi üzerine toplantı sonlandı. Bu durumdan inci nen Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) günlerce bekledi ve sonra Kureyş’i ikinci kez topladı. Onları Safa Tepesi’nde İslâm’a davet etti. Ebu Leheb’in yine sert ve kaba davranması üzerine de Tebbet Suresi nazil oldu. Bu sahnede Peygamberimizin halalarının Ebu Leheb’e karşı yeğenlerini savundukları rivayetlerde geçer. Başka bir rivayette ise Safiyye’nin (Radıyallahu Anha) , “Kardeşinin oğlunun perişan olması senin için iyi olur mu? Allah’a yemin olsun ki bilginler Abdulmuttalib’in so yundan bir peygamberin çıkacağını hep haber verirlerdi. İşte O budur.” diyerek Ebu Leheb’e karşı durduğu belirtilir.3
Hamza, Müslümanlar arasında “Allah’ın Aslanı” ismi ile maruf idi. Müslümanların en zayıf oldukları dönemde o, dinini aleni şekilde yaşamış, korkusuzluğuyla ün salmıştı. Anlaşılan o ki ablası da onun gibiydi. Hadis ve Tarih kitaplarında anlatılan Safiyye’ye baktığımızda, sözünü esirgemeyen, savaşlara katılan cesur bir kadın görüyoruz. Uhud Savaşı’nda Müslümanlar savaşı kaybettiklerini düşündükleri için yerlerini terk etmeye başladılar. O sırada savaş meydanında bulunan Safiyye, eline bir odun alarak geri çekilen sahabilere vurmuş ve onları “Allah Resulü’nün yanından kaçıyorsunuz!” diyerek azarlamıştır.4 O, Allah Resulü ile (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) beraber Hayber Savaşı’na katılan yirmi kadından birisidir. Yine başka bir savaş gününde içerisinde çoğunlukla kadınların ve çocukların bulunduğu kaleye giren bir Yahudi’yi kılıçla öldürdüğü rivayet edilir.5
Uhud Savaşı’nda Hamza’nın şehid edilip ona müsle yapılması, Peygamberimizi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çok üzmüştür. Safiyye’nin onu bu halde görmesinden endişelenip Zübeyr b. Avvam’a (Radıyallahu Anh) annesinden gizlemesi için özel talimat vermişti. Ancak durumu haber alan Hz. Safiyye bunun Allah’tan (Celle Celaluhu) olduğunu bildiğini ve buna sabredeceğini söyleyerek dirayet göstermiştir.
ALLAH RESULÜ’NÜN VEFATI
Nakledildiğine göre Safiyye (Radıyallahu Anha) , Peygamberi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefat edece ği gün bir ara ziyaret etmiştir. O sırada Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) , insanları uyarıyor ve etrafındakilere yüksek sesle: “Vallahi sadece Allah’ın sizin için helal kıldığını helal kıldım ve sadece kitabında haram kıldığını sizin için yasakladım. Ey Allah’ın Elçisi’nin kızı Fatıma! Ey Allah’ın Elçisi’nin halası Safiyye! Allah’ın katındaki şeyler için çalışınız. Vallahi Ben sizin için Allah’tan hiçbir şey savamam.” demiştir. Nitekim o gün öğlen olmadan da vefat etmiştir.6
Peygamberin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefatından sonra Safiyye’nin kalbini derin bir hüzün kaplamıştır. Bunu, O’nun vefatı üzerine söylediği mersiyelerden anlıyoruz. Olaylar karşısındaki metanetli duruşu ve dinin savunulmasında üstlendiği roller bize onun soğukkanlı ve ciddi bir kadın olduğunu düşündürse de sevdiklerine olan düşkünlüğü ile şiirlerindeki letafet, ruhunun nahifliğinin yansımasıdır. O’nun (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefatı üzerine dile getirdiği mersi yenin bir kısmı şu şekildedir:
“Ey gözüm! Dök yaşlarını cömertçe, ağla
Usanmadan ağla, insanlığın Efendisi’ne
…
Muhammed’in bahsi olduğunda
Sanki bir dağlayıcı vardır kalbimin üzerinde
Ve ben Peygamber’den sonra hiç korkmadım
Ey Fatıma! Yesrib’de bulunan o mezara
Selam olsun Muhammed’in Rabbinden”7
Safiyye; Hamza’nın ablası, Zübeyr’in annesi (Radıyallahu Anhüm) olmanın ötesinde kendine ait yaşam hikâyesinin ve mücadelesinin özgünlüğü, yaptığı seçimler ve ödediği bedellerin değeri ve bunların bir neticesi olarak günümüze kadar Müslümanlar arasında bilinen bir isim olarak gelmiştir. Peygambere (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hem akrabalık şefkatinin verdiği içgüdüyle hem de İslâm’ı benimsemiş biri olmanın duygusuyla her daim destek olmuştur. O, hicretin 20. yılında 73 yaşında iken Medine’de vefat etmiştir. Cenaze namazını o zamanlar halife olan Ömer (Radıyallahu Anh) kıldırmıştır. Rabbim rahmet eylesin. Bizlere de örnek alabilmeyi nasip etsin. Âmin.
1 Aynur Uraler, “Safiyye bint Abdülmuttalip”, TDV İslâm Ansiklopedisi, TDV İslâm Araştırmaları Merkezi: İstanbul, 2008, c. 35, s. 475.
2 Şuara Suresi, 214.
3 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf: İslam Tarihinde Öncü Şahsiyetler, Türkiye Yazma Eserler Kurumu: İstanbul, 2020, c. 1, s. 153-56.
4 Osman Adıgüzel, “Hz. Peygamberin Dedesi ile Halalarının Hayatları”, Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Şanlıurfa, 2018, s. 88.
5 Adıgüzel, “Hz. Peygamberin Dedesi ile Halalarının Hayatları”, s. 88.
6 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf: İslam Tarihinde Öncü Şahsiyetler, c. 1, s. 640.
7 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf: İslam Tarihinde Öncü Şahsiyetler, c. 1, s. 676.