Daha önce hiç psikoloğa başvurduğunuz mu? Danışmanlık aldığınız kişinin, sizin rahatça anlattığınız şeyleri bir başkasına anlatacağını düşündünüz mü? Danışan ve terapist ilişkisinde gizliliğin önemi nedir? Güvenle danışanın içini dökebilmesi, profesyonel birine rahatça açılabilmesi ve bunun tedavi sürecindeki önemi nedir? Hangi hususlarda gizlilik ihlali yapılabilir? Şimdi hep birlikte gizlilik sürecini irdeleyelim.
TERAPİDE GİZLİLİK İLKESİ NEDİR?
Güvene dayalı bir terapi sürecinde en temel ihtiyaçlardan biri de gizliliğin yerine getirilmesidir. Terapi sürecinde gizlilik, hem etik hem de yasal bir husustur. Danışanın, konuşulanların gizli kalacağı hususunda güvene sahip olmaması terapi sürecini sekteye uğratır. Dolayısıyla terapistlerin bu anlamda bir etik sorumluluğu vardır. İlk seanslarda danışana gizliliğe dair bilgilendirme yapılmalıdır. Genelde bu bilgilendirmeler sözlü, yazılı ve onam formu ile yapılabilmektedir.
Psikolog, terapi sürecinde danışmanlık hizmeti verdiği bireyin kendisi ile ilgili bahsettiği durumları gizli tutmakla yükümlüdür. Terapi süreci, bilindiği gibi danışman ve danışan arasında gerçekleşen interaktif bir süreçtir. Psikolog ve danışan arasındaki güven ilişkisinin sağlanması ve sürecin sağlıklı bir biçimde ilerleyebilmesi son derece önemlidir. Özellikle gizlilik ilkesi, güven ilişkisinin sağlanması için temel unsurdur. Çünkü danışanların terapiye başlamasındaki en temel sebeplerden biri gizlilik ilkesinin var olmasıdır. Birey, terapide çoğu zaman kimseye açamadığı özellikle duygusal ve düşünsel boyutta yaşamış olduğu özel durumları terapisti ile paylaşmaktadır. Gizlilik ilkesi ihlal edildiğinde terapi süreci sekteye uğramakta, aynı zamanda güven ilişkisi zedelenmektedir. Dolayısıyla bahsedildiği gibi psikologların gizli bilgileri istisnai durumlar hariç danışanın izni ve haberi olmadan başkasıyla paylaşması söz konusu değildir.
GÜVEN İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA GİZLİLİK
Gizliliğin sürdürülmesinin veya ihlal edilmesinin belirsiz hale geldiği bazı durumlar mevcuttur. Genelde etik kuralların çerçevesi kesin bir biçimde belirlenmediğinden, bu konu terapistin sorumluluğunda gibi düşünülmektedir. Kesin bir biçimde gizliliğin ihlalini gerektiren durumlarda terapist ne kadar deneyimli olursa olsun olayı tam anlamıyla kavrayamayabilir. Çünkü kimi zaman danışan çok öfkeli davranıp öldürme fantezileri kuruyor olabilir, fakat bu durum danışanın gerçekten birini öldüreceği anlamına gelmeyebilir. Bu gibi durumları terapistin nasıl ele aldığı çok büyük önem arz etmektedir. Terapist, empatik olmanın yanında tedbiri de elden bırakmamalıdır. Bu söylemlerden anlaşıldığı üzere terapistin danışan ile kurduğu ilişki son derece mühimdir. Aradaki ilişki ne kadar sağlam ise yani terapist danışanı ne kadar iyi tanıyorsa sonuçlar o kadar olumluya meyillidir. Terapi sürecinde danışan ile terapist arasında kurulan işbirliği, adanmışlık ve bağlılık, danışanın öfkesini ya da yaşamış olduğu hayal kırıklıklarını değiştirmez fakat yaşamış olduğu duygu durumunun daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir. Dolayısıyla eğer çok acil bir müdahale arz etmiyorsa danışanın gizliliğini ihlal etmek yerine danışan ile sağlam bir terapötik ilişki kurmak üzerine yoğunlaşılabilir.
Danışan ile terapist arasındaki güven ilişkisinin en önemli anahtarının gizlilik olduğu açıktır. Çünkü bir danışan, kendi isteği dahilinde olmadığı sürece yaşamış olduğu durumu başkasının öğrenmesini istemeyebilir, bir kitapta yaşadıklarını okumak ve buna rastlamak da istemeyebilir ya da bir film sahnesinde hayatı ile ilgili bir kesite yer verilmesine müsaade etmeyebilir. Danışan, terapistine güvenmek ve yaşamış olduğu olayları rahatça anlatabilmek ister. Bu konuda terapist, danışanın haklarını güvence altına almakla yükümlüdür. Fakat bazı durumlarda gizlilik ihlal edilebilmektedir.
GİZLİLİK HANGİ DURUMLARDA İHLAL EDİLEBİLİR?
Terapist seansta konuşulanları tamamen gizli tutmakla yükümlüdür demiştik fakat öyle durumlar vardır ki burada gizliliğin ihlal edilmesi şarttır ve kabul edilebilirdir. Peki bu ne zaman gereklidir? Şimdi bu durumları hep beraber inceleyelim:
- Bireyin kendisine yönelik intihar düşünceleri ya da bir başkasına yönelik öldürme ve zarar verme tehditleri varsa,
- Bireyin ailesinden birisi, kişinin intihar eğilimi olduğuna dair bir uyarıda bulunduysa,
- Çocuk veya yaşlı istismarı, tecavüzü ile ilgili bir olay açıkladıysa ki özellikle bu durumda çocuk servislerine haber verilmesi ve durumun raporlanması da terapistin görevi içerisindedir.
- Terapist yapmış olduğu incelemeler sonucunda danışanın hastaneye sevk edilmesi gerektiği düşüncesindeyse,
- Özellikle mahkeme kararıyla bilgi vermesi zorunlu kılınmışsa,
- Danışan bilgilerinin üçüncü bir kişiye verilmesini talep etmişse,
- Danışan psikoloğa yönelik bir dava açtıysa veya danışan bir başkasına yönelik dava açmış ve başına gelen bilişsel, duygusal hasarları sunmak için terapistten tanıklık istiyorsa, gizlilik ihlal edilebilir.
Unutulmamalıdır ki psikolog, danışanı koşulsuz kabul eden kişidir. Danışanı yargılayıcı veya suçlayıcı bir konumda bulunmamaktadır. Bireyler psikoloğa giderken, ne konuşacağını bilememekten ve psikoloğa anlatacağı durumların gizli kalıp kalmamasından, yargılanmaktan endişe duyabilmektedir. Dolayısıyla kendilerini ifade etmekte zorlanıp terapi sürecine direnç gösterebilirler. Gizliliğin kırılması da ister istemez ilişkiyi zedeleyebilecek bir durumdur. İlişkiyi daha az hasara uğratmak adına gizliliğin neden ihlal edildiğine dair gerekçeler hakkında danışanı bilgilendirmek, gizliliğin kırılmasından doğacak sonuçlara önceden hazırlanmak, ilişki adına faydalı olacaktır.
Gizliliğin ihlali, kaçınılmaz bir biçimde terapi sürecini aksatır fakat iyi bir terapistin en önemli ve en büyük önceliği, danışanın ve çevresindekilerin güvenliğidir.
1 Corey, G., Psikolojik Danışma Kuram ve Uygulamaları, Ankara: Metis Yayıncılık, 2008