Pazar, Mayıs 18, 2025

Abdülaziz Kıranşal

İkra Harmancı

Paylaş

Abdülaziz Kıranşal, İlahiyatçı, gazeteci yazardır. 1978 yılı, Kars doğumludur. İstanbul Kağıthane İmam Hatip Lisesi ve Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunudur. Aynı Üniversite’nin İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı’nda yüksek lisansını tamamlamıştır. Halen aynı alanda akademik ve ilmi çalışmalarına devam etmektedir.

Yazıları Özgün Düşünce, İlayda ve Tezkire gibi dergilerde yayınlanmaktadır. Milli Gençlik Vakfı’nda üniversite başkanlığı ve orta öğretim başkanlığı gibi birçok kademede görev yapmıştır. Ehli Sünnet Âlimler Birliği ve Müslüman Âlimler Birliği’nde aktif görev almıştır. Anadolu Gençlik Adana Şubesi bünyesinde DAİM Davet ve İslami İlimler Araştırmaları Merkezi’nin kuruculuğunu yapmıştır.

Halen Anadolu Gençlik Derneği & Milli Gençlik Vakfı Genel Merkez Danışma Kurulu Başkanlığı ve Milli Gazete’de köşe yazarlığı yapmaktadır. Aynı zamanda Davet ve İslami İlimler Merkezi’nde Tefsir, Hadis ve Davet dersleri vermektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.

 

Üniversitede İlahiyat Fakültesi’ni seçmenizde etkili olan bir olay/durum olmuş muydu? Bu alanda uzmanlaşmamış olsaydınız hangi alanı seçerdiniz?

İyi bir Müslüman olmak ve dini iyi bir şekilde yaşamak için ilim gereklidir. İlimsiz bir mücadele hayatı da insanı istediği hedeflere ulaştıramaz. Bu nedenlerden dolayı ilim elde etme isteği bu tercihte etkili olmuş olabilir. Ancak bu hedefler için yalnızca ilim yetemez. Erbakan hocamızın “İlim ahmaklığı gidermez.” diye çok güzel bir sözü vardır. İyi bir Müslüman ve iyi bir dava adamı olmak için üstün bir şuur, yüksek bir ahlak, gözü pek bir cesaret, keskin bir bilinç, bitmek tükenmek bilmeyen bir heyecan ve tüm bunları ilimle yoğurmak gerekir. Aksi takdirde binlerce ayet ve hadisi ezbere bilen, namaz kılan ama kölelikten başka bir işe yaramayan insanlara dönüşürüz. Yani ilim var namaz var ama siyasete, ekonomiye, hukuka, sosyal hayata etki etmeyen silik, gölge, pısırık ve etkisiz Müslümanlara dönüşürüz. O nedenle genç kardeşlerimiz ilimle birlikte şahsiyetlerini de inşa etmek zorundadırlar.

Hayatınızda etkisini derinden hissettiğiniz birisi/birileri var mıydı? Hangi yönleriyle sizi etkilemişlerdi?

Elbette ki ilk örneğimiz, rehberimiz, önderimiz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sonra da onun yolundan gidenlerdir. Çağdaş dönem için ise şehit Hasan el-Benna, Şehit Abdullah Azzam ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamız bu konuda örneğimizdir. Bu isimler hem ilim hem cihad hem de davet konusunda zirve olmuş isimlerdir. Anlattıkları davayı bizzat yaşamışlar, en güzel bir şekilde örnek olmuşlar ve geriye de muhteşem örneklikler bırakmışlardır.

“Kalbini ve imanını” harekete geçirmek isteyen bir genç nereden ve nasıl başlamalı?

İmanını harekete geçirmek isteyen gençler önce Rablerini tanımalıdırlar. Allah Teâlâ’yı tanımadan ve O’na hakkıyla iman etmeden hiçbir şeyi başarmak mümkün değildir. Sonra Kur’an-ı Kerim’i etkilenerek okumak gerekir. Yani kalbin cennet ayetlerinden mutlu olması, cehennem ayetlerinde ürpermesi, ibret ayetlerinden ibret alması, dua ayetlerinde duaya yönelmesi, tefekkür ayetlerinde düşünmesi gerekir. Böylece kâl/söz, harekete geçer. Sonra namazda huşu gerekir. Her tekbirde, kıyamda, kıraatte, rükûda, secdede kalbin ne yaptığının farkında olması gerekir. Sonra muhteşem bir dua bilinci gerekir ki, insanın imanının en çok arttıran eylemlerden birisi de duadır. Tam bir tevekkül ve teslimiyetle yapılan, uzun uzun yakarılan dualar imanı kavi kılar. Sonra ise cihad ve mücadele gelir. İmanın artmasını ve aktif hale gelmesini sağlayan en önemli etkenlerden birisi de aktif bir Müslüman olmak ve sürekli Müslümanların derdini kalbinde taşımaktır.

“Dijital Çağ” olarak isimlendirilen günümüzde (dijital) mahremiyetin korunması mümkün müdür? Gençler öncelikli olarak hangi noktalara dikkat etmeli?

Allah’ın ve Resulü’nün bütün talimat ve direktifleri tüm çağlar ve tüm zamanlar için geçerlidir. Sanal âlem de dâhil, bütün âlemler için geçerlidir. Günümüz Müslüman gençlerinin asıl Müslümanlık kaliteleri de sınırsız internet yani sanal âlem karşısında belli olur. Bu nedenle tüm İslami ilke ve prensiplerimizi sosyal medya karşısında da korumak zorundayız.

Sosyal medya denilince aklımıza ilk olarak gençlerin tehlike altında olduğu ve gençliği korumamız gerektiği geliyor. Fakat siz bir konuşmanızda “Bizim en büyük hatamız önce evlerimizden başlamamız gereken meselelere sokaktan başlamamız.” demiştiniz. Bu cümlenizin ifade ettiği manayı bizler için biraz daha açıklamanız mümkün müdür?

Uyaracaksanız önce ailenizi uyarın!

Çünkü Rabbimiz, “(Önce) en yakın akrabalarını/aileni/aşiretini uyar!”[1] buyurarak, İslam’ın emir ve yasaklarını uygulamaya önce evlerimizden, ailelerimizden ve yakınlarımızdan başlamamızı emrediyor. Çünkü İslam’ı kendi evlerine ve ailelerine hâkim kılamayanların başka evlere etki etmesi beklenemez.

Unutmayın! Ailemize ve çocuklarımıza hidayet verip İslam’ı evlerimize de hâkim kılacak olan Allah’tır. Bize düşen uyarı, gayret ve kararlılıktır.

Namaza davet edecekseniz önce ailenizi davet edin!

Çünkü Rabbimiz, “(Önce) ailene namazı emret ve sen de ona sabırla devam et”[2] buyurarak, başta namaz olmak üzere bütün ibadetleri önce ailemize, eşlerimize ve çocuklarımıza emretmemizi istiyor. Namazı ailemize emredebilmemiz için de önce bizim namaza sabırla devam edip örnek olmamızı istiyor.

Unutmayın! Sizi birisi örnek alacaksa önce çocuklarınız örnek alsın. Size, ahlakınıza ve İslami yaşantınıza hayran olunacaksa önce eşleriniz hayran olsun. İşte hakiki örneklik ve tebliğ budur.

Cehennem ateşinden koruyacaksanız önce ailenizi koruyun!

Çünkü Rabbimiz, “Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz.”[3] buyurarak, cehennem ateşinden önce çoluk çocuğumuzu kurtarmamızı emrediyor. Çünkü insan kendi evi yanarken başkalarının evlerini kurtaramaz. Kendi kızı ve oğlu alevlerle boğuşurken başka çocuklara el uzatamaz.

Unutmayın! Bu büyük yangını söndüreceksek buna ilk önce kendi evlerimizden başlamak zorundayız. Önce kendi evlerimizdeki yangını söndürmeliyiz ki, başımızı kaldırıp başkalarının evlerine koşabilelim.

Tesettür ve iffete çağıracaksanız önce ailenizi çağırın!

Çünkü Rabbimiz, “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dışarı çıkarken örtülerini üslerine alsınlar.”[4] buyurarak, İslam’ın diğer emirlerinden olduğu gibi tesettür ve iffet emrini de ilk önce kendi eşlerimize ve kızlarımıza söyledikten sonra diğer kadınlara söylememizi emrediyor. Çünkü insanlara bir şey söylediğimizde onların ilk baktıkları yer, bizim hayatımızda ve ailemizde söylediklerimizi uygulayıp uygulamadığımız olacaktır.

Unutmayın! İslam’ı yaşayan, iyi, ahlaklı ve örnek bir aile, toplum üzerinde binlerce vaaz, nasihat, konferans ve İslami faaliyetten daha etkilidir.

Dünyevileşmeye engel olacaksanız önce evinizde engel olun!

Çünkü Rabbimiz, “Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız gelin size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyim.”[5] buyurarak, hayatımızı kuşatan dünyevileşmeye karşı başkaldırıyı ilk önce evlerimizden başlatmamızı ve esaslı bir tavır almamızı emrediyor. Çünkü dünyevileşenler, aşırı lüks ve konforlu bir hayata yani dünyaya dalanlar halktan koparlar. Halktan kopanların da İlahi talimatları topluma ulaştırmaları mümkün değildir.

Unutmayın! Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yaşadığı sade hayat tarzı, bir zaruret değil bir tercihti. Çünkü o isteseydi saraylarda da yaşayabilirdi. Ama yıllarca damı hurma dallarından yapılmış, duvarları da kerpiçten olan bir evde yaşamayı tercih etti. Çünkü o, izzet, şeref ve itibarın malda, makamda, parada ve lükste değil, Allah’ın rızasında olduğunu tebliğ etmek için gönderilmişti.

İyiliği emredip kötülükten men edecekseniz önce evinizden başlayın!

Çünkü Rabbimiz, “Mümin erkekler ve mümin kadınlar, birbirlerinin velileri, yardımcılarıdır. İyiliği emreder ve kötülükten menederler, namazı ikame ederler ve zekâtı verirler. Allah ve O’nun Resulü’ne itaat ederler.”[6] buyurarak, mümin erkekler ve kadınlar olarak iyiliğin hâkimiyeti ve kötülüğün mağlubiyeti için önce evlerimizde organize olmamızı emrediyor. İşte bu organizasyonun adı “Müslüman ailedir.” Bu ailelerde kadın ve erkek İslam’ı yaşamak için birbirine yardımcı olur. Öncelikli hedef cennete de beraber ve ailecek gidebilmektir.

“Bütün iyilikleri işlemek ibadetin yarısı, dua da öbür yarısıdır. Hadis-i Şerifi bizlere duanın önemini ve kıymetini hatırlatıyor. Peki, dua ederken dikkat etmemiz gereken hususlar nelerdir? Rabbimizin kabulüne en güzel mazhar olacak dua nasıl edilmeli?

Dua kulun günlük, yıllık ve ömürlük planı gibidir. Yani kul duasında ne istiyorsa, aslında öyle bir hayat yaşamının planını yapıyor ve bu planını duasıyla Rabbine arz ediyor ve yardım istiyordur. Dua kulun aynı zamanda Rabbine karşı samimiyetinin de en önemli göstergesidir. Çünkü insan gerçek samimiyeti duasındaki inancı, içtenliği ve samimiyeti kadardır. Duaya vakit ayırmayan, Rabbine vakit ayırmıyor demektir. Duaya özen göstermeyen, Rabbiyle münasebetlerine özen göstermiyor demektir. Duayı ihmal eden, Allah Teâlâ’nın yardımını talep etmeyi ihmal ediyor demektir. Duayı geçiştiren, istekleri konusunda gerçekten ihtiyaç sahibi değildir demektir. Dua tam bir samimiyet ve kulluk testidir.

Yazdığınız eserleriniz arasından sadece bir çalışma seçecek olsanız “İyi ki yazdım!” dediğiniz eseriniz hangisi olurdu?

“Son Okçular Tepesi: Evimiz-Ailemiz” kitabını söyleyebilirim.

Siyonizm’e köle olmak istemeyen Müslüman gençlere neler tavsiye edersiniz?

Kölelikten kurtuluşun tek bir çaresi vardır. O da Allah’a kulluktur. İyi bir kul olmadan ne iyi bir ilim adamı ne iyi bir mücahit ne de iyi bir dava adamı olunabilir. Siyonizm ancak Allah Teâlâ’ya kulluktan uzaklaştırdığı insanları kendisine köle edebilir. Bu nedenle Siyonizm, ibadet bilinci olmayan gençleri çok sever. Çünkü ibadete önem vermeyen gençler, dini, zamanla bir ideolojiye dönüştürürler. Dinlerini bir ideoloji gibi savunurlar. Ama savunduklarını asla hayatlarında yaşamazlar. Söyledikleri ile yaptıkları her zaman birbirinden farklı olur. Eylemleri ve söylemleri birbiriyle örtüşmeyenler de Siyonizm’e karşı asla başarılı olmazlar.

Yine Siyonizm, çok uyuyan, çok yiyen ve çok konuşan, nefsinin peşinde köle olmuş, iradesine söz geçiremeyen gençlere bayılır. Çünkü nefse kölelik, bir anlamda da Siyonizm’e köleliktir. Nefsine köle olan gençler, genelde lüks ve konfor düşkünü olurlar. Rahatlarından ve yaşam kalitelerinden taviz veremedikleri için zorlu ve çetin mücadelelerin içine girmezler. Hayatları hep bir şeyleri kaybetme korkusuyla akıp gider. Kimi zaman diplomalarını, kimi zaman rızklarını, kimi zaman makamlarını ve itibarlarını kaybetme korkusuyla koca bir hayatı yiyip bitirirler. İradelerine söz geçiremezler. Uykularına söz geçiremezler. Gözlerine söz geçiremezler. Nefis, böylelerinin boynuna kölelik zincirini takar ve istediği yere sürükler…

Siyonizm, zamanını planlayamayan ve sürekli erteleyen gençleri de çok sever. Çünkü planlanmamış ve her dakikası değerlendirilememiş bir hayat, heba edilmiş bir hayattır. İbadet planı, okuma planı, dinlenme planı, İslami faaliyet planı olmayan bir yaşam tarzı, tam da Siyonizm’in istediği bir yaşam tarzıdır. Çünkü sahibi tarafından planlanmayan bir hayat, hep başkaları tarafından planlanır ve yönlendirilir… Siyonizm kendi dinini, davasını, tarihini ve değerlerini bilmeyen ve öğrenmek için de bir çaba sarf etmeyen gençleri çok sever. Çünkü kendi dininden ve değerlerinden haberi olmayan gençler, zamanla başkalarının değerlerine ve kavramlarına hayran olurlar. Kendi geçmişini ve tarihini bilmeyen, kendi kahramanlarını tanımayan gençler, yalan bir tarihin ve sahte kahramanların peşine takılıp giderler…

Sizleri motive eden kendinize sürekli hatırlattığınız bir ayet/hadis?

Bütün mücadelemiz şu selamı duymak içindir: “Oraya (cennete) vardıklarında, onun kapıları açılır. Cennetin görevlileri, onlara: “Selam sizlere, siz aklandınız! Sürekli kalmak üzere ona girin.” derler.”[7]

Bir mikrofon verilse ve herkes sizi duyacak olsa ne söylerdiniz?

Birleşin ey Müslümanlar!

Aynı dönemde yaşamak isteyeceğiniz bir âlim şahsiyet?

Şehit Abdullah Azzam

Çocukluktan tadı hala damağımda dediğiniz lezzet nedir?

Beyazıt Meydanı eylemleri

“Genç” denince aklınıza gelen ilk kelime?

Cihad, şehadet ve cennet

 

[1] Şuara Suresi 214

[2] Taha Suresi 132

[3] Tahrim Suresi 6

[4] Ahzab Suresi 59

[5] Ahzab Suresi 28

[6] Tevbe Suresi 71

[7] Zümer Suresi 73

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir